"Bir arzu karşı koyamaz kendinden güçlü arzuya; daha doygunluğa ulaşmamış süngeri çekip sudan çıkardım, hoş görünmek için ona."Bölüm Şarkısı | Amaarae - Angels in Tibet
***
Bahar aylarında uçuk pembe ve beyaz tonlarında ağır ağır açan kiraz çiçekleri yeryüzüne dökülmeye başlamıştı. Sakura ağacı, Japon kültüründe hem mükemmel güzelliği hem de hızlı ve acısız ölümü temsil ediyordu. Aynı zamanda yeniden doğuşu da simgeleyen eşsiz bir süs bitkisiydi.
Pembe gül yapraklarından daha açık tonlardaki naif görünümlü çiçekler tenime işleyen ılık rüzgârla havada savrularak gökyüzünü iş ısıtan sıcak bir tabloya gebe bırakıyordu. Güneşin en tepede olduğu saatlerde elimin altındaki altın külçesinden daha kavruk olan ten, tenine çarpan gün ışıklarıyla bir ton daha koyulaşmış kadar bütün ihtişamıyla parıldıyordu. Farklı tonlara sahip dolgun yumuşak saçlara vuran gün ışığıyla olduğundan daha açık görünen saçların yumuşaklığı, parmak uçlarımı huylandırıyor esen her rüzgârda aralarından yayılan bir koku buhranı ile hücrelerimi tazeliyordu. Kiraz çiçeklerinin tazeliğiyle karışan yoğun ve keskin misk kokusu fani hayatım boyunca soluduğum en eşsiz kokuydu. Ucu kalkık, yuvarlak ve orantılı ufak burnunun en ücra köşesine özenle yerleştirilmiş bir nokta gibi duran beni ilham vericiydi. Saatlerce dokunup, usanmadan minik öpücükler bahşederek ezber bozan tüm şiirleri yeniden yazabilirdim.
Uzun saçlarından biraz daha koyu renkli olan gür ve sıralı kirpikleri ışıltılı göz çukurlarına dek uzanıyordu. Yumuşak tutamları rüzgârla savrularak geniş alnına serpilmiş parmaklarımla geriye itmem için yardım dileniyordu. Zevkle bu isteğini yerine getiriyordum. Beyaz tişörtünün üstüne giydiği buz mavisi kot ceketinin özensiz katlanılmış kollarınının açıkta bıraktığı dövmeleri gözlerimi alıyordu. Bacaklarını özenle sarmış kargo pantolonunun ayak bileklerine dek uzanan siyah postallarıyla basit bir kombinin içinde dahi göz alıcı görünüyordu. Teni iç ısıtan güneş tarafından kampçılanırken bacaklarım üzerinde rahatını bozmadan uyuklamaya devam ediyordu. Bir eli karnının üzerinde bir eli giydiğim ince tişörtümün altından sızarak belime sarılmış baş parmağıyla pürüzsüz bel çukurumu okşuyordu.
Dışarıdan bakanlar için fazlasıyla uyumlu sevgili çiftler gibi duruyorduk. Kombinlerimizden de kaynaklı olabilirdi. Buz mavisi dizleri yırtık jean pantolonum ve üstümdeki siyah kot ceketle biraz alakasız görünüyorduk. O benim buz mavisi kot ceketimi giydiğinde ben de onun siyah kot ceketini giymiştim. Çıplak gözle tatlı kombinlerimize bakarken bilinçaltımda içler dışlar çarpımı yapmadan duramamıştım. Uyumsuzluğun uyumuydu.
Sırtımı yasladığım kiraz ağacının sert kavukları tenime batıyor ancak uğraştığım saç tutamlarının büyüleyici etkisiyle odak noktam yön değiştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE CLOWN AND GOLDEN | TAEKOOK |
Ficção AdolescenteMystic Falls Kasabasında Çete Lideri olan Serseri Kim Taehyung'un tek zaafı en yakın arkadaşı Jeon Jungkook'tan başkası değildi. •Başlangıç 04.10.2023