17. Bölüm

16 2 22
                                    

~Jisung'un Ağzından

Bang Chan'ın evine gelmiş, Hyunjin'in gelmesini bekliyorduk.

Felix dümdüz ileri bakarken bir an "Hyunjin trafiğe takılmış birkaç dakikaya burada olur" dedi.

Bunu nerden biliyordu? Telefonu eline almamıştı bile.

Felix'e dönüp "nerden biliyorsun? Telefonu eline almadın bile." dediğim an beynimin içinde Felix'in o kalın sesi yankılandı "güçlerimiz dostum. Unuttun mu benim ki zihin yoluyla iletişim kurma."

"Aman Tanrım. Felix lütfen şunu bir daha yapma çok korkunç." dediğim an gülümsedi ve yine karşıya bakakaldı. Muhtemelen Hyunjin'le konuşuyordu.

Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Bang Chan "ben bakarım" diyip kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında "hoş geldin Hyunjin" dedi.

Felix "Hyung!" diyip kucağına atladı. Bang Chan yerine oturdu ve telefonda az önce baktığı şeye bakmaya devam etti.

Herkes Bang Chan gibi telefona bakıyordu. Bende sıkıldığım için Hyunjin ile Felix'i izliyordum. Hyunjin Felix'in kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra yüzünü Felix'in yüzüne yaklaştırmaya başladı.

Siktir! Buna bakamam.

Direk önüme döndüm ve telefonla oyalanıyormuş gibi yapmaya başladım.

Bir an bu sabah ki olay aklıma geldi ve elim istemsizce dudağıma gitti. O olaydan sonra Minho'yla göz göze gelmemeye çalışıyordum ama bana inat gibi daha çok yanımda olmaya çalışıyordu. Mesela buraya gelince zorla yanıma oturmuştu.

Minho'ya baktığım an gözlerinin yer değiştirdiğini gördüm.

O beni mi izliyordu! BENİ BENİ JİSUNG'U.

Kahretsin! O zaman benim Hyunjin ve Felix'i gördüğümü ve bir an elimin dudağıma gittiğini de görmüştür.

Hayır ya hayır hayır. Görmemiştir demi? Görmemiştir görmemiştir.

Hyunjin ve Felix sonunda içeriye girme kararı alınca Minho sesini temizledi ve ayağa kalktı. Bang Chan'a dönüp "başlayalım mı?" diyince herkes ayaklandı ve Bang Chan'ın gösterdiği odaya doğru yürümeye başladık.

Odaya girdiğimizde ilk dikkat çeken koskocaman odanın camla ikiye bölünmesi ve diğer tarafa geçmemiz için bir kapı olmasıydı.

Bang Chan "bu cam ses geçirmez yani diğer tarafa sesimiz hiç bir şekilde geçmiyecek ama..." diyip eliyle hem bu tarafta hem de camın diğer tarafında olan kırmızı ve yeşil düğmeyi gösterdi. " ...yeşile basınca sesimiz gider tekrar kırmızıya basınca ise sesimiz gitmez." dedi ve Minho'ya dönüp "kimden başlıyacağız?" diye sordu.

Minho "ilk önce kontrol edemeyenlerden ve bilek sayımıza göre ilerleyeceğiz. Yani Bang Chan ilk sen gir." dediğinde Bang Chan kafa salladı be camın diğer tarafına geçti ve yeşil düğmeye basıp bekelmeye başladı.

Tam Minho düğmeye basıp konuşacaktı ki Changbin "ben konuşmak istiyorum." diyip yeşil düğmeye bastı.

"Hazır mısın Bro?" diyince Bang Chan gülümseyip kafa salladı. Changbin "havayı yağmurlu yapmayı dener misin?" deyince Bang Chan gözlerini kapattı ve tam o sırada cama yavaş yavaş yağmur damlaları çarpmaya başladı. Changbin "daha hızlı yağdır Chan. Yapabilirsin." dedi ve ardından yağmur daha şiddetli yağmaya başladı.

O kadar hızlı yağıyordu ki bir an cam kırılacak diye korktum.

Changbin "şimdi de kar." dedi. Ne! Changbin sanırım kafayı sıyırmıştı. Yazın ortasındayız bunu Bang Chan'ın yapması imkansızdı.

Minho aklımı okumuş gibi (gücünü bilmesem bu olduğunu düşüneceğim) "bu imkansız. Yazın ortasında nasıl kar-" dediği an herkes ağzı açık cama bakıyordu.

Tanrım! Yazın ortasında ve kar yağıyordu.

Changbin gururlu bir sesle "aferin Chan, son olarak etrafı sis yapmanı istiyorum" dediğinde kısa bir süre sonra kar durdu ve etrafı sis aldı.

Hala cama bakarken ağzımdan istemsizce "b-bu... Muhteşem" kelimesi döküldü. Gerçekten dışarıya büyülenmiş gibi bakıyordum.

Bir an kulağıma tanıdık kalın bir ses "senin gücünün daha muhteşem olduğuna yemin edebilirim" dedi. Aman Tanrım! Bu ses... O kadar muhteşemdi ki... Sesin sahibini görmek için arkama döndüm.

Tabii ki Minho'ydu. "Gerçekten mi?" dedim. Bunu sanki 'yanılıyorsun' der gibi ciddi söylemiştim.

Minho "evet ve sana bunu kanıtlayacağım" dedi.

Ne demek istediğini anlamayıp, ses tonumu koruyup "görüceğiz" diyip önüme döndüm.

Hava ilk başta ki halini almış, Bang Chan camlı tarafın diğer tarafından çıkıyordu. Minho bana bakıp "sıra sende Jisung" dedi.

Kafamı onaylar şekilde sallayıp diğer tarafa geçtim. Karşı tarafta ki mikrafon yerine Minho geçmişti.

"Görünmez olmaya çalıştığın gün düşündüklerini hatırlıyor musun?" diye sordu. Sadece kafamı aşağı yukarı sallama gereksenimi duydum.

"Onu bir daha denemeyeceğiz. İkimiz de işe yarıyamayacağını gördük. Sadece kendini nasıl rahat hissediyorsan o şekilde düşün." dediğinde Chan gibi gözlerimi kapattım.

Kendimi bir görünür bir görünmez hissediyordum.

Bu görünür görünmez hissetme olayı artınca başım da dönmeye başlamıştı.

Başımın dönmesi artınca gözümü daha sıkı kapatıp elimi başıma götürüp kısık sesle "b-başım d-dönüyor" dedim.

O kadar kısık sesle söylemiştim ki diğer tarafın duyduğundan şüpheliydim.

Başımın dönmesinden dengemi kaybedip düşüyordum ki "Jisung" sesiyle beraber birinden belimden yakalaması aynı anda oldu.

Magic Powers -MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin