Sabah erkenden kalkıp evin işlerini halletmiştim. Şimdi de kahvaltı hazırlayacaktım. Hem adamın evine gelip hem de yan gel yat osman olmazdı sonuçta. Nedensizce eski evdeyken bunları yapmak işkence gibi geliyordu. Şimdi bunları yapınca çok mutlu olmuştum.Sobaya birkaç tane odun atıp çayı son kez kontrol edip Ömerin uyanmasını bekledim. Saat 10 olmuştu. Bu saate kadar uyunur muydu canım. Aslında bende kalkmak istememiştim. İlk defa bir yatakta yatmak o kadar huzurlu gelmişti ki.
Yine de kendimi kalkmasaydım ona kahvaltı hazırlamasaydım kötü hissederdim. Gelen patır kütür düşme sesiyle korkmuştum. Ömerin odasından geliyordu. Koşa koşa odasına gidip kapısını açtım. Yerde pijamasıyla oturmuş kafasını ovuyordu. "Noldu?Çok mu acıyor kafan?" dönüp bana baktı. Odunu çok mu atmıştım? Niye böyle sıcak oldu şimdi.
"Yok döneyim derken düştüm. Çok acımadı." ayağa kalktı. Üstüne başına baktıktan sonra ensesini kaşıdı. Pijamasıyla olduğu için çekinmiş miydi o yoksa bana mı öyle geldi? Arkamı dönüp bir şey demeden kaçtım hemen odadan.
"Geliyorum 5 dakikaya kahvaltı hazırlarız!" diye seslenip kapısını örttü. Hazırlamıştım ki ben kahvaltıyı. Bari çayları doldurayım deyip masanın başına geçtim.
Geldiğinde masaya bakıp şaşırdı. "E hazırlamışsın. Kaldırsaydın ya beni de birlikte hazırlardık." kapıyı çalmaya çekinmiştim. Uyandıramamıştım bile bir de gel kahvaltı hazırlayalım diyemedim.
"Olsun hazırladım. Hem bundan sonra her bir işini yaparım ben!" masaya otururken kaşlarını çattı. "Niye benim her işimi sen yapıyorsun benim elim ayağım yok mu? Benim senin her işini yapmam gerek asıl! Baksana kahvaltı hazırlayıp evin her yerini pırıl pırıl etmişsin. Bunları yapmak zorunda değilsin Yusuf." yapmak istemiştim işte.
"Sen demedin mi burası artık senin evin diye. O zaman her bir işi de yaparım işte!" diye kızıp çatalımı elime aldım. Tabağıma doyacağım kadar şey koydum. Neden yemiyor diye yüzüne baktığımda gülümseyerek beni izlediğini farkettim. Utanmıştım işte yine. Neden beni utandırıp duruyordu.
"Evet artık burası senin evin Yusuf ama ben senin rahat etmeni istiyorum. İşlerle kendini yorma gerekirse tüm gün yat uyu. Sana ağzımı açıp hiçbir şey demem. Of bile çekmem. Sen beni bu yalnızlıktan kurtardın. Eşim oldun. O kadar borçluyum ki sana!" bu adam gerçekten deliydi galiba. Asıl ben ona borçluydum. Beni kabul etmişti evine, burada bir yatağım bile vardı! Üşümeyeyim diye sobaya odun da atıyordu.
"Hiçte bile borçlu değilsin ki!" o da benim gibi kahvaltısını yapmaya başladı. Ben çoktan doymuştum Ömer ise yemeğine devam ediyordu. "Ne oldu miden falan mı ağrıyor neden yemiyorsun?" ağzındaki lokmasını hızlı hızlı çiğneyip konuştu.
"Yoo doydum ben." kaşları havalandı. "Şimdi anlaşıldı desene neden küçücük olduğun. Ye biraz daha öyle iki lokmayla doyulmaz." eline ekmeği alıp üzerine reçel sürerek tabağıma koydu. "Bir kere ben küçük değilim. Sen biraz fazla büyüksün." yemek boğazında kalmıştı. Öksürüp duruyordu. Hemen ayağa kalkıp bir elimle sırtına vurdum bir elimle de sürahiden bir bardak su doldurdum. Suyu eline uzatınca kana kana içti. Derin bir oh çekti.
"Öldürüyordun beni az daha." ne yapmıştım ki şimdi ben. "Bir şey mi yaptım?" çekingence sorduğum soruyla kahkaha attı. "Sen biraz fazla büyüksün diyince güleyim derken yemek boğazıma kaçtı! Kocasını öldürdü diye dedikodun çıkacaktı az daha." Kulağımı çekip üç kere masaya vurdum. "Tövbe de ya!"
Yemekler bitince birlikte sofrayı kaldırmıştık. Ben bulaşıkları yıkamak istesem de Ömer su soğuk diye beni zorla mutfaktan çıkartmıştı. Tüm bulaşıkları kendisi yıkamıştı. Bir gün bunları yaşayacağım hiç aklıma gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli (bxb)
Teen FictionDeli diye anılan Ömer ve ailesinden kurtulmak için ona eş olup dağ başına gelen Yusuf