Yusufun çığlık sesini duymamla uyanmam bir olmuştu. Kucağında içim geçmişti belli ki. Hemen ayağa kalkıp sesin geldiği yere koşturdum. Yusuf dış kapının önünde kalbini tutup derin nefesler alıp veriyordu."Yusuf noldu! Bir yerine bir şey mi oldu?" kafasını hızla salladı. "Geldi kapının önünde beni buraya kadar takip etti!" hangi orospu evladı cüret edebilir böyle bir şeye. Kapıya uzanıp açmaya çalıştığımda kendini önüme siper etti.
"Ömer açma kapıyı nolursun açma içeriye girmesin açma!" kapının arkasındaki kimse sikecektim belasını. "Yusuf çekil kapının önünden kim kimi takip ediyormuş göstersin bana da! Sıkıyorsa beni da takip etsin! Çekil kapının önünden sikicem belasını."
"Yapma Ömer çok korkuyorum! Gitme lütfen. Girmesin içeriye. Çok korkarım!" ben varken hiçbir şeyden korkmasına izin vermezdim. Ellerimi yüzüne çıkardım sakinleşmesi için. "Tamam sen sakin ol! İzin vermeyeceğim içeriye girmesine. Dışarıda halledip döneceğim hemen."
"Ya yerse seni!" yemek mi? "Ne demek 'Ya yerse' beni dövebileceği manasında mı söylüyorsun? Korkma bana bir şey yapamaz!" ellerimi yüzünden çekip kapıya yönelttiğimde kolumdan tuttu.
"Ömer çok kocamandı.Hayatımda böyle fare görmedim.Fare değil bildiğin timsah gibiydi!" bahsettiği şeyin bir insan olduğunu sanıyordum. Aklımı koparmıştı. Ben uyurken ona bir şey yapacaklar diye korkmuştum.
"Bahsettiğin şey bir insan değil fare miydi yani bal?" tek kaşımı kaldırıp yüzüne baktım. Yutkundu. "Sen ne sandın ki?" ailesinden biri falan olduğunu düşündüm o can havliyle.
"Biri seni takip etti zannettim Yusuf. O nasıl çığlık öyle." kafasını yere doğru eğdi. "Ben... özür dilerim. Çok korkarım farelerden. İçerisi soğudu diye odun almaya çıktım. Odunu bir kaldırdım. Çok ağırdı bu arada. Altından fare fırtladı. Beni tek lokmada yutacak zannettim!" tek lokmada yutan ben olacaktım şimdi. Tatlı tatlı söyleniyordu. Az önceki sinirim puf olup uçmuştu.
"İlaç atarım ben şimdi evin etrafına bir daha gelemez fareler. Korkma sen!" ona burada iyi bir yaşam sunamıyordum. Her şeyden korkuyordu zaten. Bazen benim hareketlerimden bile! Elimi saçıma atsam ona vuracağımı zannedip geri kaçıyordu. Anladığımı belli etmemeye çalışıyordum. Zaten geri kaçtığı için utanıp hemen kızarıyordu.
Evin içinden ihtiyacım olan ilaçları bulup karıştırmaya başladım. "Bende geleceğim seninle! Seni o koca şeyle baş başa bırakamam. Seni yerde beni de yesin." eğer biraz daha böyle konuşmaya devam ederse gerçekten yüzünü ısıracaktım.
"Korkarım sen gidince demiyor da!" güldüğümde koluma vurup vurduğu yere kollarını sarıp sımsıkı koluma yapıştı. "Ne alakası var canım! Höyt derim gider. Fare benden korksun hem!" kullandığı kelimeyle kocaman bir kahkaha atmıştım. Çok güldürüyordu beni.
"Evet evet demin o yüzden kapıda ağlayacak gibiydin." koluma hala sımsıkı yapışık olmasına rağmen çimdik atıp tekrar sarılmıştı. "Hadi giy montunu da çıkıp etrafa ilacı dökelim." beni bırakıp koşa koşa odama gidip ona verdiğim montu giyip geri geldi.
"E sen böyle mi çıkacaksın?" kafamı salladım. "Zatüre olmak istiyorsun herhalde. Böyle çıkılır mı hiç! Montun bile var ama giymek istememek de neymiş!" tekrardan içeriye gidip elinde benim montumla geri geldi. Uzanıp elinden almaya çalışsam da vermeyip giymem için montu tuttu.
Montu giyip ilacı tek koluma aldım. Diğer kolum Yusufla kaplanmıştı. Kıpırdatmama dahi izin vermeden tutuyordu. O istesin kolumu keserdim kıpırdamasın kolum hep sımsıkı tutsun onu.
"Ömer bir anda karşımıza çıkarsa ne yapacağız. Bak beni bırakma tamam mı?" bırakmazdım. İstese de bırakmazdım. "Sende dedin ya höyt diyeceğiz!" alttan ters ters yüzüme baktı. Soğuktan mı kızarmıştı yoksa utandığı için miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli (bxb)
Teen FictionDeli diye anılan Ömer ve ailesinden kurtulmak için ona eş olup dağ başına gelen Yusuf