Uyandığım gibi Ömerin kollarından çıkmıştım. Koala gibi sarmıştım adamı. Bu soğukta ikimiz de ateş gibi yanmıştık. Benim kıpırtıma o da gözlerini açmaya başladı. "Günaydın bal." yeni uyandığı için daha kalın ve erkeksi çıkan sesine şaşırmadan edememiştim. Her gün birlikte uyanırsak ben kafayı yerdim."Günaydın uykucu. Hem kendin uyumuşsun hem beni de uyutmuşsun. Olacak iş mi hiç? Kahvaltı bile hazırlayamadım sana." benim yapmama izin vermeyeceğini bildiğim için ondan erken kalkıp hazırlamayı düşünmüştüm.
"Valla hiç kusura bakma. Çok iyi uyudum bugün. Uyanmak bilmemişim.Horlamış bile olabilirim o derece!" güldüm. Duymamıştım hiç sesini çünkü bende çok derin bir uykudaydım. "Evet öyle horladın ki uyutmadın hiç." hızla oturur poziyona geçti. "Yemin et! Özür dilerim gerçekten. Söz bir daha yapmam." güldüğüm için şaka yaptığımı anlar zannetmiştim ama o çok ciddiye almıştı.
"Şaka yaptım sakin ol! Horladıysan bile duymadım. Bende çok güzel uyumuştum." omuzlarımdan tutup kendisiyle birlikte tekrara yatağa uzandırdı. "O zaman biraz daha uyuyalım." biraz daha uyursam çok kötü şeyler olabilirdi.
"Olmaz lavaboya girmem lazım." oflayıp üzerimdeki kolunu çekti. Beni uzandırdığı kolundan kalkıp hızlıca etrafa bakındım bir yere kan geçmiş mi diye. Her yerin tertemiz olduğunu görünce rahatlayıp lavaboya girdim.
Ömer ben lavabodan çıkana kadar kalkıp çay koyup kahvaltılık bir şeyler çıkartmaya başlamıştı. Masada gördüğüm kocaman bal kasesiyle gülümsedim. Mutlu olacaktık biz. Hissedebiliyordum.
"Otur hadi. Bugün sana iki katı kalkmak yasak. Kalın çorap da getireceğim şimdi bir de seni sobanın başına yatırırım. Oh mis!" ben bile bilmiyordum reglken nelerin iyi geldiğini o nereden öğrenmişti.
"Sen nereden öğrendin bunları?" sormadan edememiştim. Merak etmiştim sonuçta. Etmese miydim ki? Ya ters bir şey derse. "Kız kardeşim çok ağır atlatırdı. Evlendikten sonra geçti ağrılarım derdi ama neden olduğunu bilmiyorum." kız kardeşine acilen evlenince nasıl geçirdiğini sormalıydım. Bende evliydim şuan sonuçta. Benim de geçsin hemencik ağrılarım.
"Kız kardeşinle görüşüyor musun hala?" hem sofrayı hazırlayıp hemde dikkatle beni dinliyordu. "Uzak kalıyor burası ona. Herkesten gizli geliyor bir de. O yüzden çok nadir görüşüyoruz." en son çayları doldurup karşıma oturmuştu.
"Ailenden kimse gelmiyor mu başka yanına?" onu üzmek istemiyordum ama sormaktan da alıkoyamıyordum kendimi. Yaşantısının nasıl olduğunu merak ediyordum. "Gelmiyor değil gelemezler. Kimseyi sokmam evime." ben hep ailesi onu buraya gönderdi ailesi görüşmek istemiyor diye düşünmüştüm.
"Eğer üzülmeyeceksen anlatmak ister misin?" ayağa kalktı. Başta kızdı zannetmiştim. "Kalın çorap alıp geliyorum sana bekle beni hemen." hızlı adımlarla benim yerleştiğim odaya gidip elinde kalın çorapla geri döndü. Uzanıp ayağıma giydirmeye çalışmasıyla elinden çorabı zorla çekip almıştım.
"Bana bu kadar şey yaptığın için teşekkür ederim Ömer." hakkını hiçbir zaman ödeyemezdim. Şu kısacık zamanda bile o kadar şey yapmıştı ve yapmaya devam ediyordu. "Bu yaptıklarım yapacaklarımın küçük bir kısmı bile değil. Sana dünyada cenneti yaşatacağım bal. Sen bunu hakediyorsun. Hor görülmeyi değil."
"Bu arada ailem meselesi de öyle kafaya takılacak üzüleceğim bir şey değil. Babam yaşlandığı için ağalığın başına beni geçirmek istedi. Bunun için de evleneceksin dedi. Benim kızlardan hoşlanmadığımı bile bile beni evermeye çalıştı. Sürekli odama ben uyurken kız gönderip kapımı kilitliyordu. Ben o kızların hiçbirine dokunmadıkça dellendi. Bende çektim kapıyı çıktım. İstemediğim hiçbir şeyi bana yaptıramayacaklar. O gün bu gündür evime kardeşim dışında kimseyi sokmadım o aileden. Zaten orası da benimle görüşmeyi yasakladı. Erkeklere ilgi duyuyorum diye adımı deliye çıkardılar. Gençliğimin baharını burada çürüttüm ben. Ama şimdi sen geldin. Baharım geldi." gözlerim dolmuştu. Ağlayacaktım neredeyse. Kimse destek çıkmamıştı ona. Kıyamazdım ki hiç.
"Yav senin niye gözlerin doldu? Bal ağla diye anlatmadım. Ağlarsan bozuşuruz. Ben bile takmıyorum üzülmüyorum." üzülmüyordu ama kırgınlığı gözlerinden okunuyordu. "Hepsinden nefret ettim. Niye kimse desteklemedi ki seni? Çok ayıp bir şey yapmışlar." koca bir kahkaha attı.
"Ne yapmışlar bir daha de bakayım?" söylediğimde komik ne vardı ki. "Çok ayıp bir şey yapmışlar." tekrardan kahkaha attı. Komik ne dedim ben. "Yerim seni şu tatlılığa bak! Çayını soğutuyon bu arada." tatlı mı görünüyordum. Al işte yine kıpkırmızı olmuştum. Bilerek yapıyordu hep!
Çaydan koca bir yudum alıp yemeğimi yemeye başladım. Lokmalarını saymak gibi olsun asla istemezdim ama Ömer mi çok yiyordu ben mi az yiyordum? Çok yemesine rağmen şişman değil yapılıydı. Kocaman omuzları vardı. Demek yemek yersen büyürsün lafı doğruydu.
"Büyükbaş ya da küçükbaş hayvan alalım mı büyütür besleriz sıkılmayız da hem." hayvanları çok severdim. İnsanın gözü önünde büyümeleri anneymiş gibi hissettiriyordu. "Büyüdükten sonra napıcaz hayvanları." ağzındaki lokmasını çiğneyip ciddiyetle konuştu. "Kesip yeriz." yanımdaki sandalyenin yastığını tutup ona doğru fırlattım. Yastıktan kaçıp şaşkınca bana baktı. Far görmüş tavşan gibiydi.Ne demek kesip yeriz!
"Noldu şimdi ne dedim ki ben?" kaşlarımı çatmış kollarımı papatya yapmıştım. "Besleyip büyütüp bir de kesecek miyiz? Çok üzücü bence. Biri seni beslese büyütse sonra kesip yese çok mu hoş olurdu?" üzülüp kafasını eğmişti.
"Artık et yemeyeceğim çok sağol. Şaka.Et bir kültürdür. Ben et yemeği severim." et yemek güzeldi güzel olmasına ama bu yönden bakınca hiç hoş değildi. "Bu akşam et pişireyim madem sana!" kaşları çatıldı hemen.
"Ben sana diyorum iki katı kalkman yasak. Sen diyorsun sana et yapacağım." şu anlık ağrım yoktu daha ve ben birsürü iş yapmayı planlıyordum. Ömerin aksine. Ömere kalsak tüm gün uyuyacaktık.
"Gerçekten şuan ağrım yok. Olursa söz hemen yatacağım." biraz daha ısrardan sonra zor da olsa ikna etmiştim.
Birlikte sıcak suda bulaşıkları yıkayıp pencerenin önüne oturmaya geçmiştik. "Bak ağrın yok demi yalan söylemiyorsun bana." bugünün 20. "Hayır yok. Olsa söyleyeceğim dedim ya!" cümlesini kurdum.
"Hayal kurar mıydın hiç." hayal kurmak bile bir hayaldi benim için. "Hemde birsürü!" diye heyecanla cevap verdim. Güldü. "Birlikte hayal kuralım mı? Belki bir gün gerçek olur." kafamı salladım.
Hava düne göre bayağı açılmıştı. Pencereden soğuk gelmesi havanın açmasına rağmen soğuk olduğunu gösteriyordu. Bacaklarımı uzatıp pencereden uzaklaştım biraz. Ömer başta yatacağını zannetsem de kafasını bacaklarıma koymak için bir bacaklarıma bir bana bakıp izin istiyordu. Kafasını çekip bacaklarıma koymamla ona istediği cevabı verdim.
"Ben mesela çocuk hayali kurdum hep. İmkansız olacağını bildiğimden heves etmemeye çalıştım ama içimde hep bir ukte kalacak. O yüzden ileride bir çocuk sahiplenelim mi bal?" çocuk kimin hayali değildi ki zaten. Evin içinde küçücük bir şey dolanması hayali bile insanın içini sıcacık yapıyordu.
"Sahiplenelim. Beni kandırmıyon demi? Sahipleniriz?" gülümseyip elimi tuttu. Alttan bana bakıyordu. "Sahipleniriz bal. Kandırmıyom seni." benim şivemi taklit ediyordu. Onun gibi düzgün konuşamıyordum. Başkası yapsa on saat ağlayacağım taklidi Ömer yapınca güldüm.
"Adını ne yapsak acaba?" şimdiden düşünmeye başlamıştı.
__________
YUSUF KENDİNİN FARKINA VAR ALOOOO
SEN NE KADAR MÜKEMMEL BİR ŞEYSİN HABERİN VAR MI SENİN YAneyse
Öptüm şekerlerimmmmm🎀❤️🎀❤️🎀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli (bxb)
Teen FictionDeli diye anılan Ömer ve ailesinden kurtulmak için ona eş olup dağ başına gelen Yusuf