0.3

2.5K 231 34
                                    


Osman abinin yanında ayrıldıktan sonra çarşıya gelmiştik. Ömer ne görürse bu sana kesin çok yakışır deyip her şeyden alıyordu. Taşımama da izin vermiyordu. Benim yüzümden çok para harcamıştı. Şimdiden birsürü poşet vardı elinde. Yeniden başka bir tezgaha yöneleceği sırada kolundan tutup durdurdum. "Ömer yetmez mi bu kadar ? Almayalım daha fazla." kaşları çatıldı. "Ne demek daha fazla almayalım. Daha bir şey almadım ki!" bu kıyafetler hayatımdaki olan toplam kıyafetlerimden bile fazlaydı.

"Daha evin eksiklerini de alacağız. Paranı çok harcadın burada. Poşet de taşımama izin vermiyorsun. Evin yolu uzun, yorulursun." elindekileri yere koyup ellerimi tuttu. "Para pul problem değil. Seni mutlu etmek istiyorum sadece. Senin bir gülüşüne değil bu poşetleri eve taşımak dünyanın öbür ucuna bile taşırım." kıkırdamamla beni bırakıp tekrar eline poşetleri alarak onu durdurduğum tezgahın önüne geldi. İç çamaşır satıyordu burası. Ömer bir iç çamaşıra bakıp bir de beni inceliyordu. Bana mı bakıyordu onları. Çok ayıptı. Bu soğukta yüzüm yanmaya başladı.

"Ömer utanıyorum gidelim!" kahkaha atarcasına güldü. "Madem al bunu sen kendi beğendiklerini al ben seni köşede bekliyorum." elime birsürü para sıkıştırmıştı. Beni hep çok mahcup ediyordu.

Tezgaha dönüp baktığımda birkaç parça iç çamaşır aldıktan sonra gözüme gecelikler takıldı. Satendi. Çok güzel görünüyordu. Bunlardan da alsam bir şey der miydi? Demezdi hem istediğini al demişti. Utana sıkıla o geceliklerden de aldım. Evliydik sonuçta ne olacağı belli mi olurdu hiç!

Aldıklarımın parasını ödeyip beni bekleyen Ömerin yanına gittim. Kalan parayı ona uzattığımda almadı. Daha çok para kalmıştı. "Sende kalsın. Bana sormadan istediğini al. Benim param senin de parandır." alamazdım bu parayı. Zaten dünyanın parasını harcamıştı. Utandırıyordu beni hep. Elimdeki poşede uzanıp onu da eline aldı. Poşet ağır bile değildi canım.

"Hadi eksikleri de alıp dönelim eve." kafamı salladım üşümüştüm zaten. Evimiz sıcacıktı. Üşüdüğümü anlamış olacak ki benim için aldığı şapka ve eldivenleri poşedinden çıkartıp giydirdi. Ben bu adam için ne yaparsam yapayım hep eksik hissedecektim. Daha tanışalı 1 gün olmuştu ama sanki bir yıldır beni tanıyor gibiydi. Çok yakın davranıyordu. Bende öyleydim. Kendime şaşırıp kalıyordum.

Eksiklerin hepsini tamamladıktan sonra eve doğru yürümeye başlamıştık. Ömer her 10 dakikada bir yoruldun sen diye beni oturtuyordu. Elinde onca poşet taşıyan oydu oysaki. "Ömer vallahi yorulmadım. Gidelim bir an önce eve artık lütfen. Dışarısı çok soğuk." kafasını salladı.

Eve geldiğimizde Ömer poşetleri kenara koyup hemen sobayı tekrardan ateşlemeye gitmişti. Üstümdeki montu çıkarıp kenara koydum. Ev hala sıcaklığını koruyordu. Yıkansam alsam iyi olacaktı aslında. Kendimi çok kirli hissediyordum. Evde duşu görememiştim sadece. Sormalıydım ama buna bile çekiniyordum.

"Ömer ben duş alabilir miyim?" kafasını bana çevirip soruyor musun bir de der gibi baktı. "Ben sana su kaynatayım hemen." suyu doldurduktan sonra sobanın üstüne koydu. Duşun nerede olduğunu sorsa mıydım?

"Şey ben bir tek duşu nerede aldığının yerini bulamadım." gülümsedi. Montunu çıkarıp bana verdiği montunun yanına attı. "Duş bir tek benim odamda var. Sen rahat rahat yıkan girmem ben odaya." girmeyeceğini biliyordum. Odasından edecektim adamı.

Su kaynayana kadar uslu uslu sobanın başında oturdum. İkimiz de konuşmuyorduk. Yemek de yapmamıştım daha. Düzgün bir eş olamayacaktım ben ona. Parmağımdaki yüzüğü çevirdim. Daha anlatmam gereken şeyler de vardı. Ya iğrenirse benden. Git derse ne yapardım ben.

"Ben yıkandıktan sonra yapacağım yemeği sakın sen yapma tamam mı?" diye sıkı sıkı tembih ettim. Ben ona anca böyle şeyler yapabilirdim. "Neden?Hazırlardım ben." ben yapacaktım. Hem heves de etmiştim. "Ben yapmak istiyorum. Lütfen bak!" kafasını bir aşağıya bir yukarıya salladı. Ayaklanıp suyu kontrol etti. "Kaynamış bu ben kovaya döküp geleyim." suyla birlikte kendi odasına gidip gelmişti.

Deli (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin