-2.0-

712 153 129
                                    

Sabah kalkınca yaptığım ilk iş Minjae’yi ve abimi kontrol etmek olmuştu.

Minjae hala derin bir şekilde uyuyordu, uyandırmamaya dikkat ederek kapıyı kapadım. Abimin durumu ise içler acısıydı. Salonda oturduğu yerde aynen duruyor, camdan doğan güneşi seyrediyordu yorgun bir ifadeyle.

“Hyung, uyumadın mı sen hiç?”

İrkilip bakışlarını bana çevirdiğinde bir süre etrafına bakındı ve yerinden kalkmaya yeltendi, omuzlarından tutarak yeniden oturttum.

“Minjae uyanıp beni göremezse korkar-..”

“Merak etme, uyuyor. Sen de biraz uyu lütfen, hyung, elinden bir şey gelmez artık.”

“Zoruma gidiyor Jeongguk, on yılımın bir hiç uğruna bizi bırakması çok zoruma gidiyor. Onun, özgürlüğünü kısıtlamışım hamile bırakarak, Tanrı aşkına, biz bu bebeği birlikte istedik, biz, biz aile olmak istedik. Ben zorlamadım onu, hatta biraz daha bekleyelim dedim ama ısrar eden, benden bir bebeği olmasını isteyen oydu. Şimdi oklar bana döndü, sanki, sanki onu zorlamışım, çocuk için evlenmişiz gibi konuşuyor. Aklına mı girdiler, kandırdılar mı-..”

“Hyung sen asıl şu an kendini kandırıyorsun. Hyesun otuz yaşında, birilerine kanıp peşinden gitme körpeliğini çoktan kaybetmesi gereken yaşlarda. Hala daha insanların sözlerine kanıp ailesini istememesi tamamen kendi karakterinden, olgun ve düzgün düşünen biri gibi görünmüyor şu an. Bu bir bahane değil, olmamalı. Aklı olan kanmaz. Ha, kendisinden geçmeye çok hevesliyse ve karşısına çıkan ilk insanın söylediklerine uyup kanmayı seçmişse de elinden bir şey gelmez senin. Ağzınla kuş da tutsan o kadın sana dönmeyecek, dönmesin de. Hyung, sen benim kalan tek kanımsın. Bir evladın var, canının parçası bir oğlun var. Biliyorum, aldatılmak, kandırılmak çok koyuyor insana, haklısın, sana bir anda düzel, hiçbir şey olmamış gibi davran da diyemem. Ama çabucak toparlanmalısın, tamam mı? Herkesi, her şeyi bir kenara bırak. Kendin için. Daha otuz yaşındasın, kim bilir yaşayacak neler var senin için, bunları seni aldatan bir kadının arkasından yas tutarak geri çevirme. Hayatını, anını yaşa. Oğlunla yaşa, senin kopyan, aynı sana benzeyen, huyları bile seninki gibi olan küçücük bir piçin var, değerini bil ve onu da bu durumdan en az hasarla çıkarmaya çalış.”

Hafifçe kıkırdadığında omzundan tutup çekerek sarıldım sıkıca, yüzünü boynuma gömüp derin derin nefeslenmişti.

“İyi ki varsın kardeşim, iyi ki yanımdasın.”

“Sen de öyle hyung, her zaman yanında olacağım, ne koşulda olursa olsun. Şimdi, saat daha çok erken, hadi gidip biraz oğlunla uyu. Uyanıp seni göremezse korkar.”

Dolu gözlerini kırpıştırıp kafasını sallamış, alnımdan öpüp banyoya ilerlemişti, gelen su sesinin ardından ayaklandım ve kendi odama döndüm. Önce banyoda temizlendim, yüzümü ve saçlarımı yıkayıp banyodan çıktım.

Taehyung’um hala mışıl mışıl uyuyordu, açıkta kalan omuzlarından öpüp yeniden yatağa girdiğimde kıpırdanıp bana döndü.

“Aşkım?”

“Buradayım bir tanem.”

“Saat kaç?”

“Altıya geliyor, daha erken, uyumaya devam edelim hadi.”

“Abine baktın mı?”

“Evet güzelim, baktım. Biraz konuştuk, gece uyumamış. Duşa girdi şimdi, sonra da Minjae’nin yanına girip uyuyacak.”

“Tamam, ben kendi evime gidebilirim istersen, hani yalnız kalalım falan derseniz.”

“Hayır sevgilim, Bu abimi daha rahatsız hissettirir, buraya gelirken bile ikilemde kalmış.”

Pride×TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin