Gözümü açtığımda karşımda telefonuyla uğraşan Alaz abi'yi gördüm. Söz verdiği gibi uyandığımda yanımdaydı. Belli bir süre ona fark ettirmeden gizlice n'aptığını izledim. Çok ciddi bir yüz ifadesiyle ekranı kaydırıyordu. Açık mavi olan gözleri koyulaşmış, kaşları çatılmıştı. Neye bu kadar odaklandığını çok merak etmiştim. Sormak gibi bir cesaret gösteremezdim. O yüzden kendinin açıklamasını umut etmekten başka çarem yoktu.
_Günaydın güzellik. Sesi oldukça sevecen çıkmıştı. Muhtemelen yaşadıklarımı bildiğinden dolayı ondan çekinmemi veya korkmamı istemiyordu. Belki de her hastasına karşı böyleydi. Ben yalnızca kendimi özel hissetmek istediğimden dolayı böyle düşünüyordum.
Normalde kesinlikle güzel olduğumu düşünen biri değilimdir. Ama hiç tanımadığım insanlar tarafından tatlı ya da hoş olduğum söylendiğinde kısa süreli de olsa inanırdım.
_Günaydın dedim "I" Yı uzatarak. Ciddi yüz ifadesi saniyesinde kayboldu. Şu an 32 diş sırıtarak konuşuyordu.
_İyi uyudun mu bakalım?
_Evet. Teşekkür ederim.
_Sana iyi haberlerim var. (Sanki piyango kazanmış gibi bir mutlulukla)
_Başındaki gudubet karıyı gönderdim. İkna etmem biraz zor oldu. Sürekli kararlarımı sorgulayıp durdu. Hatta bir ara başka bir doktora götürmeye bile kalktı da Allah'tan hallettim.
_Teşekkür ederim Alaz abi. İyi ki varsın. Ama yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum.
_Yani bana yardım etmen çok güzel bir şey. Hâlimden memnunum da. Ancak niçin bu kadar uğraştığını merak ettim. Herhangi bir çocuk hastadan ne farkım var? Ve bu kadar işinin gücünün arasında niye benimle uğraşıyorsun?
Sanırım böyle bir soru beklemiyordu. Karşımda anlık olarak afallamıştı. Herhalde kendisi de hiç sorgulamamıştı niye yaptığını. Bana kalırsa vicdan rahatlatmaktan başka bir şey değildi. Bu hayatta kim kime karşılıksız iyilik yapıyordu ki?
Derin bir iç çekerek söze başladı.
_Seni o şekilde bırakmaya vicdanım el vermedi. Anlattıkların o kadar mide bulandırıcı şeyler ki... Bir de kız çocuğusun ve tam ergenlik dönemindesin. Gezip, oyun oynaman gerekirken orada işkencelerle büyüyorsun. Aslında her insanın yapması gereken bir şey.
_Evet. Doğru söylüyorsun da ben yaşadıklarımdan ötürü istemsizce korkuyorum. Yanlış anlama. Olayın seninle ilgisi yok. Dünya kötü biliyorsun. Kimse kimseye karşılıksız iyilik yapmıyor. Eğer diyecekken sözümü kesip hemen atladı
_Bak senin için zor. Biliyorum. Fakat kesinlikle aklına kötü şeyler gelmesin. Benden sana asla zarar gelmez. Söz veriyorum o deliğe bir daha dönmeyeceksin. Seni ve arkadaşlarını kurtaracağım. Korkmana neden olacak bir şey yaptıysam özür dilerim. Bu cümleleri kurarken gözleri dolmuştu.
Nasıl çabucak bağlandığını sorgulamaya devam edecek olsam da ona yansıtmayacaktım. Her zaman yaptığım gibi içimdeki kargaşayı kendim çözecektim. Hatta şimdi suçluluk bile duyuyordum. İnsanları üzmek ya da kırmaktan çok çekinirdim. Alaz abi incinmişti ve buna ben sebep olmuştum.
_Neyse. Şimdilik boş verelim bunları dedi gözlerini silerken. Bak sana bir teklifim var. İsmini beraber koyalım. Ne dersin?
Bu çok güzel bir teklifti fakat duyduğum tek kız ismi "Canan" Dı orada çalışan kadın hoca olarak yalnızca o vardı. Ve büyük konuşmak istemesem de bu ismi taşıyacağıma ölmeyi yeğlerdim. Sonuç olarak adıma Alaz abi karar verecekti. Belki de geçici olurdu. Kimliğim bile olmadığından nüfus memuruna farklı isim söyleyerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kaydolabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN: BİR YENİDEN DOĞUŞ HİKÂYESİ
Ficción GeneralBir kız çocuğu hayal edin. 16 yaşında kadar kim olduğunu, nereden geldiğini, niye yaşadığını bilmemiş. Hayatı bir günde tepeden tırnağa değişiyor. O güne kadar tek bir ismi var. 17 numara...