Bir süre daha Koray abimin dizlerinde yattıktan sonra tekrar aynı yerime döndüm. Yoksa az daha uyuyakalacaktım ve bu isteyeceğim son şey bile değildi. Sigarasını bitirdikten sonra üzerine giydiği kot ceketinin cebinden karpuzlu sakız çıkarttı. Önce bana verdi sonra da kendine aldı. Ardından tekrar eski yerine koydu. Teşekkür edeceğim esnada ise bir soru yöneltti:
_Bizi seviyor musun? Yani bu soru için biraz erken farkındayım ama bir doktor olarak değil abin olarak bütün kalbimle merak ediyorum. Cevap vermek zorunda değilsin. Ya da yalan söylemek zorunda... Sadece hakkımdaki gerçek düşüncelerini merak ediyorum.
Hiç beklemediğim garip bir soruyla karşılaşmıştım. Bunun cevabı çok net ve basitti. Fakat niye bunu sorma ihtiyacı hissettiği işin can alıcı noktasıydı. Acaba sevgimi hissettirememiş miydim? Veya nankör gibi mi görünmüştüm? Bu sorular kafamı kurcalarken önce cevabı verdim. Ardından da merak ettiklerimi yönelttim.
_Abi senin ki de soru tabi ki çok seviyorum. Yani bunu hissettiremiyorsam ya da başka türlü anlaşılmasına neden oluyorsam özür dilerim. Özellikle benim üstüme düşmeni, kendi kardeşinden ayırt etmemeni, ilgi alakanı yani aklına gelebilecek her şeyini çok seviyorum. Ama neden böyle bir soru sorma ihtiyacı hissettiğin düşüncesi üzüyor.
Cevaplarımı sıralarken yüzünde oluşan mutluluk ifadesi görülmeye değerdi. Sorumu ise yanıtsız bırakmıştı. Böyle olması anladığım kadarıyla benle alakalı bir şey olmadığını gösteriyordu. Bu şekilde anladığımdan dolayı da üsteleme ihtiyacı hissetmemiştim. Zaten sorsam bile cevabımı alamadan Enis abi gelmiş olacaktı.
_Abim kaydını yaptılar. 11/B şubesindesin. Şimdi istersen okulu bir dolaşalım sonra da forma almaya gidelim.
Bu teklife büyük bir heyecanla "olur" Diye atlamıştım. Çünkü okulun içini gerçekten çok merak ediyordum. İnternetten araştırdığım kadarıyla yüzme havuzu, kapalı spor salonu, sinema odası gibi yerler bulunuyordu. Bense kendi gözümle görmeden inanmam diyerek önemsememiştim.
İlk olarak gezmeye -1. Kattan başladık. Burada spor salonu ve giyinme odaları bulunuyordu. Dizilerde görülenlerden farksızdı. Duvarlar açık yeşil renge boyanmıştı. Koridorda ise 4 tane masa tenisi vardı. Ayriyeten resim sınıfı da bu kattaydı. Orada da özel ayarlanabilir masalar, fırçaları koymak için yerler, resim dosyasını asmak için de sıranın yanında küçük bir askı bulunuyordu.
Nihayet gezmeyi bitirdiğimizde aradan yarım saat geçmişti. Okula gerçekten hayran kalmıştım. Sanırım ilk deneyimimin böyle bir yerde olacak olması gerçekten büyük bir şanstı. Şimdi forma bakmaya gidiyorduk. Koray abi Enis abiye anlamadığım garip bir şeyler söylüyordu. Kendi aralarında garip bir dil geliştirmiş olmaları ve benim bunu anlamamam her ne kadar sinirimi bozsa da şımarık olmamak için susmuştum. En nihayetinde duymamı istemedikleri bir şey konuşuyorlardı. Bu yüzden de kulaklığımı takıp deniz manzarası eşliğinde müziğimi dinlemeye devam etmiştim. Şöyle diyordu şarkıda:
Bir derdim var artık tutamam içimde
Gitsem nereye kadar kalsam neye yarar
Hiç anlatamadım hiç anlamadılar
Herkes neden düşmanVe şöyle devam ediyordu
Bak bu son perde
Oyun yok bundan sonra
Işık yok hiçbir şey yok
Bir derdim varBunları dinlerken de bir yandan yağmur çiselemekteydi. İkisinin bir birine uyumu gerçekten harikaydı. Tam düşüncelere dalıp hayatı sorgulamalık türdendi. Ancak ne yazık ki bunu yapamamıştım çünkü hem abilerim rahat bırakmamıştı hem de kıyafet dükkânına gelmiştik bile.
İçeri girdiğimde burada ki bütün okulların formasının olduğu kocaman bir alan karşıladı beni. Mini eteğinden taytına kadar her çeşitten forma vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN: BİR YENİDEN DOĞUŞ HİKÂYESİ
Ficción GeneralBir kız çocuğu hayal edin. 16 yaşında kadar kim olduğunu, nereden geldiğini, niye yaşadığını bilmemiş. Hayatı bir günde tepeden tırnağa değişiyor. O güne kadar tek bir ismi var. 17 numara...