BÖLÜM 17: HERCAİ
"Vicdan azabı dedikleri şey ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir."
🕸
1000 yıl önce, Drogon İmparatorluğu Başkenti Megadraken.
Kalp nedir? Seni parçalarsam çıkar mı?
Aşk nedir? Kalbini yarsam akar mı?
Kafasının içinde neler dönüyor? İnsan düşününce mi var oluyor sadece yoksa düşüncelerinde mi var oluyor? Bazen ikisi aynı anda oluyor evet ama neden ikisi de yokken olmuyor?
Yalnızca aşk ve ölüm değiştiriyorsa her şeyi, kalpsizin biri ne anlar sevmeyi! Öyleyse ya sözüm ona ilk yaratılan kalpsizin biri olsaydı, şimdi burada olur muydum? Sevmeden olur muyduk? Bu çamurdan yaratıkların gözdesi neydi sahiden?
Sevmekti tabii.
Tabii ya...
Sevmek olmasa nefret, nefret olmasa aşk, aşk olmasa tutku, tutku olmasa hırs, hırs olmasa kıskançlık, kıskançlık olmasa kötülük, kötülük olmasa iyilik, iyilik olmasa merhamet, merhamet olmasa şevkat olur muydu? Olmazdı. İşte sevmek. Sevmek her şeyin başladığı noktadır.
Dev kapıları bir hışımla açtı kral. "Masillian?! Sevgilim!" Adeta koşarken yere kapaklandı, yatağın kenarına düştü ama umursamadı. Ellerine aldı sevdiği kadının ellerini. "Bana bak sevgilim, buradayım..." Odadaki doktor ve hizmetliler başlarını yerden kaldırmadan sessizce çıkmaya başladılar odadan. "Masillian iyisin değil mi? Ne olur bir şey söyle, yalvarırım..." Ve kapı kapandı.
Masillian gözlerini karşısındaki duvara dikmişti, gözleri çektiği acıdan olacak ki kırmızı ve altları mordu. Ama onu seven adama bunlar gözükmüyordu. O hala kırmızı saçlarıyla parıldayan bir güneş parçasıydı. Bembeyaz teni ne güzeldi, gül kokuyordu.
Kralın gözlerinden yaşlar boşalırken sevgilisinin elini ısrarla okşamaya devam etti. Hala bacakları yerde kolları yatakta sahiden yerde uzanıyordu. Kim derdi böylesine güçlü bir adam aşkı için yerlere düşecekti?
"Râme..." diye fısıldadı kadın. "Neden artık beni bırakmıyorsun?" Kuru dudaklarını yalamaya bile hali yoktu ki rengi yerine gelsin. Konuşurken bile canı acıyordu. "Seni nasıl bırakırım? Sen benim en kıymetli hazinemsin. Ne olursun böyle sözler söyleme!" Râme yutkunamadı, boğazı düğüm oldu sesi gitgide alçaldı. Kalbi kırıldı yüreğine battı. Nasıl derdi böyle bir şeyi?!
"Ben öldükten sonra... Zaten başkasına gideceksin. Neden bana bu ızdırabı çektiriyorsun... Neden bana rahat bir ölüm vermiyorsun..." Râme'nin gözleri ölüm lafını duyunca sonuna kadar açıldı, nefes alamıyordu ve bir şey de diyemedi. İnanamayan gözlerle baktı ona. Bu kadın ne saçmalıyordu?
"Ne istiyorsun benden? Mezarımda bile seni unutmamamı mı istiyorsun? Bana sonsuz bir ızdırap vermek mi amacın senin..." Bu sözleri öylesine zor ve yavaş söylüyordu ki sanki gerçekten mezardan kalkmış gibiydi. Zaten son aylarda zayıflıktan küçüldükçe küçülmüştü. Ayağa kalkamıyordu bile, gerçekten sevdiği adam ona bu işkenceyi yapmasa ölecek ve kurtulacaktı. Yaptığı günahın bedeli diye düşündü kadın bunu. Böyle zavallıca ölmeliydi. Bunu hak ediyordu.
"Masillian... Neler söylüyorsun?!" Ölüm rengiymiş, yatalak kalmakmış, mor göz altları ve kızarmış gözler... O an Râme'nin yüzünde öyle bir ifade vardı ki... Ne bu fiziksel bir acıydı, ne de bir mimik. Sanki odadaki hava üzerlerine çökmüştü. Sanki başka bir boyuttalardı. Masillian cevap veremedi. O da biliyordu onun canının acıdığını fakat eğer aptal bir aşık gibi davranmaya devam ederse ne olacağını da biliyordu. Bu adam kesinlikle peşinden gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)
VampireBir vampirin kucağına düştüm. Burada kalmam için her şeyi yapabilecek bir vampir... Bir gece ansızın duyulan o ses Kulağımı tırmaladığında, Ne olacağını bilemedim Ve kaçtım kucağına. Beni kullanıyor, hemde kanımın son damlasına kadar. Çünkü ben on...