5. Bölüm

26 10 0
                                    

İnsanlar için artık kötülük bir oyun ve bir eğlenceden ibaretti. Başkalarına zorbalık yapmaktan zevk alıyorlardı. İnsanları, kendilerine oyuncak haline getiriyorlardı.

Ama aslında suçun hepsi onlarda değildi. Onları yetiştiren anne ve babada da çok büyük bir suçluluk payı düşüyordu. Çünkü küçükken ne verilirse onunla yetişiriz, onun gibi büyürüz.

Bunun en güzel kanıtı ise daha gelişme çağında olan bir çocuğun bile bazı kötülükler yapabilmesidir. Çocuklarına empati duygusunun ne olduğunu öğretmeden büyüten aileler var. Bunun sonucunda ie acı çeken başka bir çocuk.

Daha ilkokul 2 de iken çok sevdiğim bir defterim vardı. İçine hep neler yaptığımı ve neler yapmak istediklerimi yazardım. Bir günlük gibi düşünebilirsiniz. Sınıftan bir kız bir keresinde o defterimi alarak içine yazdığım o masum duygularımı, çocukluk hayallerimi ve içine daha neler neler yazdığım defteri aldı ve sınıfın içinde bağırarak okumaya başladı.

Engel olmaya çalıştım ama başaramadım. Kız her bir cümleyi okurken kahkaha atıyordu ve bütün sınıfta buna gülüyordu. Benim o hayallerim dalga geçilecek şeyler miydi?

Son dersimiz matematikti. Hoca sınıfa kızgın bir şekilde gelmişti ve sınıftaki herkes bir şeylerin yolunda olmadığını anlamış olmalıydı.

"Herkes yerine otursun."diye bağırdı hoca. Oradan Yiğit "Bir sorun mu var hocam?"diye sordu. "Evet Yiğit var bir sorun ve bunda senin de payın var." Yiğit'in ne gibi bir payı olabilirdi ki?
"Deniz ve Mert ayağa kalkın," dedi bıkkın bir sesle. " Sizi yıl başında uyarmıştım. Bir mevzu istemiyorum, özellikle darp ile ilgili mevzular istemiyorum diye." Derin bir nefes alıp verdi. "Sınıfa yeni gelen arkadaşına vurmak ne demek Deniz." diye bağırdı birden. Hocanın bu sert yüzünü görmek şaşırtmıştı. "Sizi böyle şeyler için daha ne kadar uyaracağım. Sıkılmadınız mı artık?" diyordu gür bir sesle.

"Deniz ve Mert beni kapının önünde bekleyin konuşacağız sizinle." dedi ve onları dışarı çıkarttı.
"Ve sana gelince Yiğit." Yiğit ile konuşurken ses tonunu düşürmüştü. Yiğit'e karşı farklıydı bu hoca. "Oğlum ben sana sene başında, bu sınıfta kavga ve benzeri herhangi bir şey olduğunda önce ayır sonra bana söyle demedim mi?"

"Hocam o sırada sınıfta değildim kusura bakmayın bende olayı sizden duyuyorum."

Haklıydı. O sırada sınıfta değildi. Peki sınıfta olsaydı gerçekten hocaya söyleyecek miydi?
"Tamam Yiğit, anladım ama bir daha böyle bir şeyi bana söylememezlik yaparsan sana da aynı şekilde cezalarırım. Bu sınıfın başkanıysan bazı sorumlulukların olduğunu da iyi biliyorsun bunları seninle konuşmuştuk."

Hoca sınıftan çıktı ve Mert ve Deniz ile bahçeye indiler. Onlara ne yapacağını merak etmiyor değildim. Deniz tekrar gelip bana bulaşır mı, bilmiyordum.
Deniz ile Mert sınıfa geldiğinde resmen beni öldürmek istiyormuş gibi baktılar. İçim ürpermedi değil. Deniz yanımdan geçerken kulağıma eğildi ve "Görüşelim Durucum seninle. Görüşelim bakalım." demişti.
Hata mı yapmıştım hocaya söylemek ile kestiremiyordum. Daha kötü şeyler olacaktı sanki. Gün bitene kadar Deniz yanıma bile yanaşmamıştı. Okul çıkışında Gamze ile giderken yanımıza Deniz'in arkadaşları ve Mert geldi.
" Biraz konışsak nasıl olur canım benim." dedi Deniz ciddi bir ses ile. Gitmek istemiyordum ama gitmezsem bile konuşmak istedikleri için benimle bir şekilde konuşurlardı.

"Tabii Deniz konuşalım." dedim sakin bir ses ile. Ara sokak gibi bir yere gelmiştik ama okulun yakınlarındaydı. Gamze ne kadar "Onlar ile gitme. Onları tanımıyorsun sana zarar verebilirler" dese bile gitmiştim. İpek'in bana yaptığının aynısını şuan ben Gamze'ye yapıyordum.
Deniz sigara kullanıyordu ve tam yanımda sigara içiyordu. Öksürmeye başladığımda "Noldu Duru rahatsız mı oldun" dedi gülerek. Yanlarında getirdiği arkadaşları sanki çok komikmiş gibi gülmeye başladılar. Hepsi yalakaydı.

Mert sokağın başında duruyordu ve yanımıza gelmemişti. Deniz bana baktı sonra arkadaşlarına "Siz biraz ötede bekleyin" dedi.

" Dinliyorum Deniz, ne konuşacaksın benimle?" dedim ciddi bir ses ile. " Bak Durucuk, bugün bana yaptığın şey varya. O senin beni karşına alman için yeterli bir neden" dedi ve sigara dumanını yüzüme üfledi. Ciğerim yerinden çıkarcasına öksürmeye başladım ve "Şunu yapma Deniz nefesim kesiliyor."dedim ama nafileydi.

" Bak Duru," dedi tektardan. "Bu okula yeni geldin ve beni tanımıyorsun, sadece beni de değil Merti de tanımıyorsun o yüzden ayağını denk al. Seni bu okuldan attırtmak istemeyiz. Seninle güzel vakit geçirilir." Neyden bahsettiğini anlamıyordum çünkü öksürmekten başka bir şey yapmıyordum.
Nefes alamamaya başlamıştım ve o sırada oradan Yiğit'in geçtiğini gördüm.

Nefes alamadığım için yere oturmuştum beni o haldeyken gördüğü halde hiç bir şey yapmamıştı. Bana bir süre baktı sonra Mert'e bir şeyler söyleyerek yoluna devam etti.
Daha sabah Oğuzhan hoca onu uyarmıştı bu konuda. Nasıl böyle yüzüstü bırakabilirdi.

Doktorun verdiği ilacı çantamdan çıkardım ve ağzıma sıkacağım sırada Deniz elimden aldı. "Aa bu ne Durucuk. Yoksa ilaç mı kullanıyorsun? Ne o, bunu kullanmayınca nefes alamıyor musun?"diyordu alay geçer gibi. "Deniz ve şu ilacı" dedim elinden çekmeye çalışarak. Ama Deniz ilacı arkadaşlarına atıyordu. Sanki bir oyun oynuyormuş gibi.

O sırada Mert geldi ve ilacı aldı. " Bu kadar yeter. Siz önden gidin güzelim ben geliyorum şimdi" dedi ve ilacı bana verdi. Şaşırmıştım. Mertten böyle bir hareket beklemiyordum. Deniz, " Görüşürüz Durucum seni seviyorum" diyerek yanımızdan ayrıldı.
Mert ile tek kalmıştım. Kalbim çok kötü atıyordu ve nefeslerim hala düzensizdi. Başım dönmeye başlıyordu.

"Ee Duru, İpek nasıl?" Mert'in kurduğu bu cümle donup kalmama neden olmuştu. Mert ne diyordu? Beni nereden hatırladı? İşte her şey şimdi başlıyordu.

Cehennem ÇemberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin