Bölüm 4: İlkintoş

524 71 9
                                    

Selaam 😚👋 İyi okumalar.

***

Yeni bir gün yine ve yeniden hastanedeydi kızlar. İlkin ve Hande yan yana tedavidelerdi. Böyle bir dönemde birbirlerine çok yardımcı oluyorlardı. Birlikte gidip geliyorlardı. Arada kahve, çay, güzel sohbet dönüyordu yani. İlkin bir sedyeye Hande de yanındaki sedyeye yatmış Kerem Abi'yi bekliyorlardı Kapıdan kafasını sokan Zehra'yı değil.

"Aşklar naber?" dedi Zehra. Hande'ye dikmişti gözlerini ancak o karşılık vermemeye özen gösteriyordu.

"İyilik canım malum. Hayırdır?"

"Öyle geçerken uğrayayım dedim." İlkinle konışmasına rağmen şu an tek odağı Hande'ydi. Göz teması kurmaya çalışıyordu ve karşısındaki kadının inatla başka bir noktaya odaklanması ateşlemişti onu. Gururu incindi. "Hande sen nasılsın?"

İstifini bozmadı duymadığı soruya karşın. Şu an monitöre odaklanmış zihni karmakarışıktı geçenki konuşmaları geldi aklına.

"Hande?"

"Hm?"

"Nasılsın dedim."

"İyiym sağ ol."

"Ben de çok iyiyim teşekkürler." Göz devirdi Zehra. "Kaçtım ben yaralı askerler öpüyorum İlkin seni." öpücük gönderdi ve çıkıp gitti.

İlkin ortamdaki gerginliği ve garipliği anlamış bulunarak meraklı bir şekilde baktı yanındaki kadına. Sanki boşanmış annesi ile babasıyla aynı yerdeymiş gibiydi az önce. Kerem geldi.

"Evet kızçeler. Hadi başlayalım tedaviye."

***

İlkin ve Hande kahve içiyorlardı. Bu havada kim büyük boy iced latte içmez ki? Bu süreçte takım arkadaşlıkları içten bir dostluğa evrilmişti. Gülüyorlardı.

"Bir şey sorucam ama kızma."

"Gerdin beni, sor bakalım."

"Zehrayla bozuştunuz mu? Bugün garip davrandın."

"Harf alayım."

"Cevap ver." İlkin peşini bırakmayacaktı bu işin, normalde bana ne, der geçerdi fakat bünyesini sarmalayan meraka yenik düştü.

"Sana öyle gelmiştir. Eskisi kadar yakın değiliz ama yeni bir şey değil. Zaten sadece milli sezonda görüşüyoruz kulüp zamanı hep kendi arkadaşlarıyla takılır. Benle değil."

"Bana öyle gelmedi. Anlarım ben, oğlak burcuyum benden kaçamazsın." gülerek omzuna vurdu hafifçe "Seni çok mu rahatsız etti külup zamanı sana ilgi vermemesi."

"Her şeyi de götünden anla ama tamam mı İlkin." sırıtarak başını öne eğdi fakat yüzü mimiksiz bir hal aldı. "Sadece eski yakınlığımız yok bunu ne ben ne o istedi, zaman sadece."

"Büyüdük diyorsun."

"Öyle."

"Sen bana dürüst olmuyorsun ama çözeceğim seni." gülerek konuştu sonra istediğini alamayacağını fark ederek konuyu değiştirdi. "Ee, var mı hayatında biri. Berk ile nasıl gidiyor?"

"Ne? Berk mi?" Hande tepkisini kontrol edemeden kocaman açtı ağzını.

"Evet ya ne olmuş? Bir şey yok mu aranızda hem uzun, tatlı, huyu huyuna değil mi?"

"Berk çocukluk arkadaşım. Ece ve Yaren gibi özel biri ama bundan ibaret."

"Olursa güzel olur ama he, yakışıyorsunuz."

"İzdivaç programın bittiyse kalkalım İlkin daha fizik tedavisi var, esneme var, koş hocam koş olimpiyatlara yetişeceğiz."

"İşkolik. Kaçışın yok uzun bir süre birlikteyiz canım. Merak etme bir dahakine Berk ile değil Zehra ile yakıştırırım seni."

Hande dediğine karşılık acı tebessüm etti başka da bir şey diyemedi. Yüce gururunu bir kenara bırakarak bu yakıştırmanın hoşuna gittiğini itiraf etti kendine.

"Kalk asker."

***

Üçlü beraber İlkin'in evindeydiler. Balkonda oturup akşam sefasının mis kokusunda manzaranın keyfini çıkarıyorlardı. İlkin gelen telefonla içeri geçmişti. Onun hararetli sesini dinliyorlardı.

"Ablacım mal mısın, beni niye uğraştırıyorsun ya?" belli ki konu her neyse İlkin hoşnut değildi. "Tamam, tamam geliyorum canım kardeşim."

Balkona doğru yöneldi. Kardeşini alması gerektiğini hemen geleceğini söyledi.

"Biz tutmayalım seni." dedi Hande aslında utanması yoktu isterse İlkin'in evinde onun donlarını giyer ve orayı pansiyon gibi de kullanırdı. Ama Zehra ile bir evde yalnız kalmak içine kurt düşürmüştü.

"Alıp eve bırakacağım ve hemen geri geleceğim. Keyfinize bakın ve sen de kardeşin olmadığı için şükret."

Anahtarları alıp çıktı hemen. Zehra ve Hande de salona geçmişlerdi. Dakikalar süren gergin bir sessizlik sonrası Zehra bozdu bu sessizliği.

"Kaldık yine baş başa, ne yapacaksın sabahki gibi gözlerini benden kaçırıp sükunetini mi koruyacaksın?"

"Hayır, insanlıktan nasibini almış biri gibi senle konuşacağım, Zehracığım." imalı sözlerine karşılık verdi hemen.

"Peki o zaman konuş Handeciğim."

Tam ağzını açacaktı ki içeri kocaman cızırtılı ve bir o kadar da renkli bir böcek girdi. Avaz avaz çığırdı çekikli kadın, aksi gibi böcek onun peşini bırakmıyordu. Hande nefes alamadığını hissetti, titredi. Böcek onu takip ediyordu, o da kaçıyordu.

"Hande dur." Zehra olanları gülerek izledi fakat gecikmeden müdahale etmeyi unutmadı. Sonuçta aralarındaki limoniliğe rağmen onun bövek fobisini çok iyi biliyordu.

"Nasıl durayım Zehra. Çok büyük şuna bak." Koştur koştur salonda dört dönüyordu. "Öldüreceğim kendimi şimdi taktı bu bana." pencereyi açtı ve böceği dışarı göndermeye çalıştı.

"Bekle dur sen korktukça o da korkuyor." Zehra da sevmezdi bu denli büyük böcekleri fakat şu an karşısındaki panik kadına kıyasla kriz yönetimi onun elindeydi. Hande pencerenin orda sayıp sayarken durdurdu onu omuzlarından tutup.

"Sakin ol."

Hande gözlerini kapadı. Pencerenin önünde duruyordu Hande sırtı salona dönük bir şekilde, Zehra da onun önündeydi. Zehra, bir koluyla korkmuş, gözü kapalı kadını
göğsüne dayadı diğer eliyle uçan devasa böceği dışarıya doğru savurdu ve pencereyi kapattı. Hande hala aynı pozisyonda duruyordu.

"Hande."

"Hm?"

Zehra güldü, aslında kendinden uzaklaştırarak geri koltuğa oturacaktı fakat burnuna gelen mest edici koku uzaklaştırdı bu fikirden. Aslında uzun zamandır görüşmüyor değillerdi ama böyle bir kokudan bir gün bile mahrum kalmak insanoğlu için büyük ayıptı. Kim Hande Baladın'nın dayanılmaz kokusunu bu kadar yakından içine çekme şansı buluyordu ki?

"Sakin ol gitti böcek." Zehra çenesinden tutup yüzünü kaldırdı ve göz teması kurmalarını sağladı hasreti olduğu gözlere bakmak istiyordu hem de bu kadar yakından yakalama şansı bulmuşken. Yüzleri fazlasıyla yakındı. İkisinin de içinde huzursuz bir suçluluk duygusu, yersiz bir şehvet ve istek vardı. Yeşilleri karşısındaki çekiklere kitlenirken pembe dudakları da onun gülkurusu dudağına yaklaşıyordu. Kafasındaki mantıklı, mantıksız, yerli, yersiz hiçbir sesi ve düşünceyi dinlemiyordu. Çünkü tek bir şeye odaklanmıştı ve ona doğru ilerliyordu. Aralarında milisantimler kala salonun kapısının sesi duyuldu. İkili sonunda gözlerini birbirinden ayırıp kapıya çevirdi bakışlarını. İlkin'in şaşkın yüzüyle karşılaştılar. Salon kapısındaki İlkin dumur olmuş ifadeyle bakıyordu. En son boğazını temizleyerek olaya el attı.

"Hava çok sıcak ya ben bir mutfağa gidip buz gibi su içeyim."

***

Bu bölüm pek içime sinmedi ama umarım beğenirsiniz. Öpüyorum.😚😚




Asker - HanZeh / gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin