Bölüm 10: Bırak Beni

529 76 20
                                    

Selaam! 🎵🎵

İyi okumalar canlar

***

Bazen hayatta her şey yolunda giderken yaşadığımız küçük bir muallaklık bizi tamamen küstürebilir. Kariyerimizde yükselişe geçmemiz, benliğimizle barışık olmamız, dostluklarımızın sağlam olması bile yardımcı olamaz bazen bu saçmalığa. Hande için de aynısı geçerliydi. Soyunma odasında gördüğü iki dakikalık manzara gidişatından memnun olduğu koca hayatını murdar etmişti.

Böyle zamanlarda insanın dosta sahip olması önemlidir. Bünyesindeki nevrotikliği ile başa çıkması konusunda Ece ve Yaren'in yardımları işi kolaylaştırmıştı elbette.

Antrenmana Ece'den geçmişti. Maalesef şen şakrak halinden eser yoktu. Gözlerinin kırmızılığı onun keşe benzemesinde büyük rol oynamıştı. Takımdakilerin dikkatini çekmemeyi umarak olay yerine -soyunma odasına- girdi.

Oturup hazırlanırken yanına yaklaşan Aslı'yı görmezden gelmeye çalışıyordu bir yandan da.

"Gözlerinin hali ne Handan?" dedi gülerek. "Keş gibi."

"Hmm öyle." kaale almamaya özen gösteriyordu fakat bir yandan da her şey normalmiş gibi davranması lazımdı. "Tüm gece torbacımı aramaktan uyuyamadım."

Aslı üstlemeden geri çekildi. Haklı olarak lavaya basmak istemiyordu. Onu kendi halinde bırakmak en iyisiydi.

Belki de değildi.

***

Uzun süren bir antrenman sona ermişti. Herkes sahadan ayrılmak üzere kapıya doğru yol alıyordu. Hande koça doğru ilerledi. Uğraştığı işi bırakıp Hande'ye baktı koç, soru soran gözlerini dikti ona.

"Ben ekstra servis atsam olur mu?" dedi reddedilmemeyi umarak.

"Uzun bir antrenman oldu, neden ekstra yapasın ki?" öğrencisinin ekstra istemesinin memnuniyetini yaşaması gerektiğimi biliyordu ancak gözlerinin ardındaki bunalımı görünce bu ekstranın daha iyi olmak için değil de kaçmak için olduğunu anladı.

"Servisimi geliştirmek istiyorum." dedi umudunu yitirmeden. "Daha az hata yapmak için."

Bu çabanın gereği var mıydı diye düşünmemek elde değildi fakat başarıya giden her yol mübahtır demekle yetindi kendi kendine

"Tamam o zaman salonu sen kilitlersin." anahtarı ona uzattı ve tam salondan çıkacakken duraksadı. "Fakat Hande, eğer bir sorunun varsa bundan ekstra yaparak ancak bir süreye kadar kaçabilirsin. Çabanı takdir ediyorum ama insan olduğunu unutma."

Başını sallamakla yetindi. Ağlamamak amacıyla dişlerini sıkmaktan konuşamazdı. Koç çıkarken arkasından bakakalmıştı. Haklıydı. Şu sıralar etrafında ne kadar çok insan olursa olsun çok yalnızdı aslında şu an ekstra yapmak yerine dinlenilmek isterdi. İçinde biriken acıyı göz yaşları aracılığıyla dışarı vurmaya ihtiyacı vardı. Birinin saçlarını narince okşayıp sesindeki tüm şefkat ile "her şey yoluna girecek" demesini isterdi. Takımdaki kimsenin ona merhamet etmesini istemezdi çünkü neredeyse her gün birlikte olduğu insanlara karşı küçülemezdi. Yine de egosunu bir kenara bıraktığında biraz merhamet istiyordu. Anlaşılmak, dinlenmek ve dinlenilmek isterdi.

Ancak şu an salonda yalnızdı. Yapabileceği tek bir şey vardı. Çizgiye doğru ilerledi ve topu önüne doğru tuttu. Derin bir nefes aldıktan sonra adımlamaya başladı.

***

Salonu kilitledikten sonra soyunma odasına attı kendini. Çok yorgundu.

"Sonunda geldin."

"Ananı s-" adeta sıçramıştı yerinde. Yalnız olmayı bekliyordu ama Zehra oturmuş onu bekliyordu.

"Küfretme Hande!" sinirli ses tonunun aksine sırıtıyordu. "Neye şaşırdın bu kadar?"

"Beklemiyordum seni." yüzüne bakmadan cevapladı onu. "Ne yapıyordun burada?"

"Seni bekliyordum tabii ki. Niye bu kadar ekstra yapıyorsun?" ifadesi ciddileşti aniden "Unuttum deme sakın!"

"Neyi?" zar zor cevap veriyordu, ayakta durmaya bile mecali yokken Zehra ile iletişimde olmak onun için bir işkenceydi. "Neyi unutmayacakmışım?"

"Bugün bize gelecektin. Dün sözleştik ya!"

"Doğru..." asla istemiyordu. Ne onda kalmayı ne onu görmeyi ne de onunla konuşmayı. Arabaya kadar bir bahane bulma umuduyla önündeki uzun kadının peşinden gitti.

***

Arabaya kadar çok yorgun olduğunu, eve gitmek istediğini sayıklamıştı ancak Zehra kabul etmemişti. Israrcı tavrına anlam veremiyordu. Niye kendisi için bu kadar ısrarcı davranmıştı şimdi?

Araba yolculuğu boyunca kesik kesik uyumuştu. Aslında fiziksel olarak bu yorgunluklar onu yıldırmıyordu çünkü bu tempoya hep alışıktı asıl yorgun olan zihniydi.

İstemsizce eve doğru ilerlerken sıkıntıyla kapıdan içeri girdi. Tüm yol boyunca konuşmuştu Zehra ancak mal gibiydi, uykuya dalmaktan dinleyememişti.

Bir yandan da Zehra'nın bitikliğini hiç fark etmemesine sinirlenmişti. Bunaltısını şu anki antrenman salonunda çalışan masör bile farketmişti ama Zehra hiç hal hatır sorma zahmetine girmemişti.

"Beni dinliyor musun?" çatık kaşlarıyla beraber yeşil gözlerini dikti çekik gözlerine.

"Kafam mal gibi. Kusura bakma." bahanesine güvenerek konuştu.

"Sen de bir haller var ama neyse..." ofladı sertçe "Buluşmamızı da unuttun çok kırıldım zaten."

Oflama sırası şimdi Hande'nin idi. Yol boyunca bunun hakkında konuşmuştu. Bunu bu kadar irdelemesi başlıca gereksizdi. Takati kalmamıştı.

"Anlamıyorum Zehra!" diye bağırdı ayağa kalkarak bugün içinde ilk defa bu kadar hararetli konuşmuştu kısık ses tonunu bırakarak. Zehra da onunla beraber ayağa kalktı. "Başkalarına gösterdiğin müsamahayı bana da göstersen ölmezsin!" yüzünün kızarmasına ve gözlerinin dolmasına engel olamadan konuşmuştu.

"Tamam sorun yok bir tanem." yakınlaşıp tişörtünün içinden belini okşamaya başladı "Sakin ol."

Bu temasın zevk vermesi gerekirken damarındaki kanı hızlandırmıştı. Cayır cayır yanacaktı sinirinden.

"İşte bunu anlamıyorum Zehra! Ne yaptığını, ne yapacağını kestiremiyorum. Senden çok hoşlanıyordum. Hayır sana aşaığım ama bu sebeple beni hayatından çıkardın, beni kendinden uzaklaştırdın sonra tam unuttum diyorum seni aşmaya çalışırken tekrar hayatıma giriyorsun."

Zehra ona doğru ilerliyordu. "Hande ben-"

"Yaklaşma!" tokatı geçiriverdi son iki yılın siniriyle. "Kafamı karıştırmayı bırak artık. Daha dün platoniğin ile birbirinizi yerken bugün de beni yatağına atamazsın!"

Zehra sadece bakıyordu. Başka hiçbir şey yapmıyordu.

"Ben artık sana aşık olmak istemiyorum Zehra. Bunun ezikliği altında kalmak istemiyorum. Eskiden karşılıklı olmasa bile seni sevmeyi severdim ama artık beni sadece aşağı sürüklüyor. Bırak beni Zehra. Nefes almak istiyorum."

Karşısındaki dumura uğramış kadına konuşma fırsatı vermeden dışarı çıktı. Mayışmıştı. Üzerinden kalkan yük onu rahatlatmamıştı belki de yük kalkmamıştı fakat şu an hissizdi. Eve gidip uyumak istiyordu. Dinlenmeye ihtiyacı vardı hem de çok acil.

***

Taksi çağırmak için telefonunu açtığında gördüğü mesajı beklemiyordu.

"Steva: Paris'te seni görmek için sabırsızlanıyorum."

***

Aslinda dun gece atacaktim ama yazarken uyuyakalmisim 😭😭 Umarim begenmissinizdir. Optum




Asker - HanZeh / gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin