I. Yabancı

218 21 31
                                    


merhaba!

hikayeme tıkladığın için teşekkür ederim. başlamadan önce herhangi olası bir kafa karışıklığını önlemek için kısa bir ön bilgilendirme yapıp seni daha fazla oyalamadan bırakacağım. 

bu bir hayran kurgu hikayesidir. alyssa targaryen ise kendi oluşturduğum ve hikayeye montelediğim orijinal bir karakterdir

hikayedeki bahsettiğim ana olaylar, hem house of the dragon dizisindeki hem de dizinin de kaynak kitabı olan ateş ve kan'daki olayları takip etmektedir. fakat kitaptaki anlatımla dizideki anlatımda önemli bir fark vardı. karakterlerin yaşları, karakterler arasındaki yaş farkları oldukça değiştirilmişti. ben de orta yolculuk yaptım dolayısıyla okurken alyssa ile aemondun yaşlarının birbirine çok yakın olduğunu düşünmen yeterli.

atacağın her oy ve yorum yeni yazarları yiyip bitiren wattpad algoritmasına indirilen bir tokattır. o yüzden beğendiysen lütfen yorum ve oy bırakmayı unutma.

iyi okumalar,

-müge


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Atından düşüp kafatasını kırdığı feci kazanın üzerinden iki gün geçmişti ki, Rhae Royce bir daha uyanamayacağı düşünülen derin uykusundan uyandı. Yatağında doğrulup başında bekleyenlere bir şeyler anlatmaya çalışsa da konuşmayı yeni öğrenen bir bebeğinkine benzer seslerden fazlasını çıkaramadı. Yaklaşık bir saatin sonunda da gözleri arkaya kaydıktan sonra yatağa yığılarak bilincini kaybetti.

Alyssa, ölümün havasını ağırlaştırdığı taş duvarlı odada durduğu noktaya çakılmış halde, çok kısa bir süre öncesine kadar sevgisiyle hayatını bir güneş gibi aydınlatan ve ısıtan annesinin kuruyup kalmış, cansız ve solgunlaşmış bedenine bakakaldı.

İlerleyen günlerde, en sıradan, rutin faaliyetler sırasında annesinin yokluğunun ve bir daha onu göremeyecek olmanın ne anlama geldiğini kavramaya başladığında şok yerini dipsiz bir üzüntüye bıraktı. Alyssa Targaryen, babasıyla ona verdiği soy ad ve bir çift lila rengi göz dışında başka hiçbir ortak noktası olmayan, henüz on yaşında bile olmayan ufak tefek, çelimsiz bir kız çocuğuydu. Kısa hayatında en iyi tanıdığı ve en çok sevdiği kişi olan annesinin ölümüyle kendi varlığına dair dünyada bulunan en sağlam kanıtı kaybetmiş gibi hissediyordu.

Yedi İnancı'na uygun yapılsa da kanı Royce'ların damarlarında akan İlk İnsanlar'ı da onurlandıracak kısımlar bulunduran cenaze töreninin ardından Alyssa'nın hayatı bir süreliğine normalmiş gibi seyretti. Sanki annesi hiç ölmemiş gibi Üstadlardan ders almaya, Septa'sı ile birlikte dikiş dikip her gün Yedilerin Kitabı'ndan bir bölüm okumaya, vakit kaldığında ise muhafızlarının eşliğinde Yazıtaşı Kalesi'nin eteklerindeki irili ufaklı sarp tepelerin arasındaki vadilerde at binmeye devam etti. Ancak bilinmezlik ve belirsizliğin sabah sisi gibi çöktüğü hayatı, normalin tam zıttıydı. Artık geleceği bulanık olan köksüz bir ağaçtı; hayatı, onu ne yana savuracağını bilmediği rüzgarlara emanetti.

Safir PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin