VI. Sürgün

102 18 3
                                    

Alyssa, kız kardeşlerinin akşamki mütevazi ziyafete katılmak üzere hazırlanmasını beklerken koltuğa serilmiş halde oturuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alyssa, kız kardeşlerinin akşamki mütevazi ziyafete katılmak üzere hazırlanmasını beklerken koltuğa serilmiş halde oturuyordu. Pentos sıcağı akşam üzeri geldiğinde bile bir türlü azalmayan bir sıcaktı. Genç kız ise bu iklime ayak uydurma stratejisi olarak mümkün olduğunca az hareket etmeyi seçmişti.

En çok da havanın böyle boğuk, basık ve sıcak olduğu günlerde memleketini özlüyordu. Ne var ki Yazıtaşı'nın sivri kayalarının arasında, yağmurla yeşeren vadileri özlediği tek yer değildi. Yıllar önce birkaç haftalığına kalmış olsa da Kral'ın Şehri'ni de memleketi olarak görüyor ve özlüyordu. Gerçi başkente dair özlem duyduğu şey iklimi değil, şehrin sakinlerinden biriydi.

Babasının onu Akıntıtaşı'na çağırmasının ardından Aemond'u görmemişti. Ama gerçekten de genç prense söz verdiği üzere ona mektup yazmayı ihmal etmemişti. Aemond'la mektuplaşmasının Valyria dilini akıcı olarak kullanmaya başlaması üzerindeki etkisi yadsınamazdı. Fakat yazışmalarının tek konusu ortaklaşa paylaştıkları Eski Valyria mirası değildi. Mektuplar başkentten ayrılışının ardından yaşadığı olaylardan bahsettiği için bu olayların baş kahramanı olan Prens Daemon sağolsun, ilgi çekici konu bulmak hususunda hiç sıkıntı çekmemişti.

Ser Luthor görevini başarıyla yerine getirip Alyssa'yı sağ salim Akıntıtaşı'na ulaştırdığında babası çoktan Lord Corlys ile eski tanışıklıklarını -sonradan parça parça öğrendiklerine göre Üç Kızkardeş olarak bilinen Özgür Şehirler'i dize getirmek için bir zamanlar babası ve Velaryonlar omuz omuza savaşmışlardı- canlandırarak onun gözüne girmişti.

Dahası, Daemon Akıntıtaşı Lordu'nun biricik kızına açıktan açığa kur yapmaya başlamıştı bile. Fakat Velaryon serveti ve Eski Valyria soyluluğuyla kutsanmış olmanın yanı sıra, yaşayan en büyük ejderhanın binicisi olan güzel Leana'nın başka talipleri de vardı.

Daemon bu rakipleri yok etmeye kararlıydı; kısa süre içinde çoğunu şöyle veya böyle caydırmayı da başarmıştı zaten. Ancak Leana için en cazip adaylardan biri olan Braavos'lu bir Deniz Lordu'nu bizzat öldürmesi genç kız ile evlenebilmek için yaptığı şeylerin zirve noktası olmuştu. Her ne kadar vahşi olsa da bu büyük jest Leana'yı da etkilemiş olacak ki, bu olayın üzerinden fazla geçmeden Daemon'la evlenmişti. Ne var ki bu evlilik kralın rızası alınmadan gerçeklemişti. Prens Daemon, Yedi Krallık'ın siyasi olarak kuvvetli ve maddi olarak güçlü ailelerinden birinin bir üyesiyle evlenirken kral abisinin iznini almaya gerek duymamıştı.

İşte Alyssa, bu iki olayın arasında bir vakitte Akıntıtaşı'na getirilmiş, kendisi Akıntıtaşı'na varmadan önce olup biten olayları kavrayıp kendisini de etkileyecek önemli değişimlere ayak uydurmaya çalışmıştı.

Küçük kız bütün bunları sindirmeye fırsat bulamadan Kral'ın gazabına hedef olmamak için Westeros'u terk ederek doğuya, Pentos'a gelmeye, daha doğrusu kaçmaya, mecbur kalmışlardı. Alyssa'ya sanki babasının kralı sinirlendirmek için özel bir yeteneği varmış da bu yeteneğini hiçbir sonuçtan çekinmeden cömertçe kullanıyormuş gibi geliyordu.

Safir PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin