X. Ejderha Çukuru

85 10 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ejderha Çukuru, dıştan görünüşüne bakılırsa adıyla ters düşecek biçimde Rhaenys Tepesi'nin zirvesine oturtulmuş kubbeli ve görkemli bir yapıydı. Alyssa, Kral'ın Şehri'nde üç tepe bulunduğunu okuduğu kitaplardan öğrenmişti. Aegon Tepesi'ndeki Kızıl Kale, Visenya Tepesi'nde ise Baelor Septi bulunuyordu. Şehre hakim konumlarda bulunan bu üç devasa bina, başkent halkına Targaryen krallarının yüceliğini daimi olarak hatırlatıyordu.

At arabasından Çukur'un önündeki geniş basamakların dibinde inen Alyssa karşısında bulunduğu binanın görkemini sindirmek istercesine kafasını kaldırıp bu muazzam yapıya baktı. Bir bakışta sayılmayacak kadar çok sayıdaki basamağı tırmanarak açık duran kapıya ulaştı. Kapının üzerini örten revak dört kalın sütunla desteklenmişti. Sütünların her birinin kalınlığı Vhagar'ın bacaklarından birinin kalınlığı kadar vardır herhalde, diye içinden geçirdi genç kız.

Her şey insana kendini küçük hissettirmek için tasarlanmış gibiydi. Ejderhalar da ufak tefek yaratıklar değildi, doğru ama onlar bu girişi kullanmayacaklarına göre binaya dair her şeyin kocaman olmasının sebebi bu olmalıydı.

Alyssa temkinli adımlarla kubbeli yapının içine girdi. Gözlerinin içerinin loşluğuna alışması birkaç saniye sürdü. Önündeki geniş boş alanda duran genç Targaryen erkeklerinin ve ellerinde uzun, ince sopalar bulunan ejderha bakıcılarının silüetlerini seçebiliyordu. Yaklaştıkça figürler büyüdü.

Ayaklarının altındaki kum ve çakıltaşı karışımı her adımında çatırdıyordu. Bu ses, prenslere birinin yanlarına birinin vardığından haberdar etti. Arkalarına dönüp gelenin Alyssa olduğunu görünce başlarını eğerek kibarca onu selamladılar. İçlerinden sadece Aemond'un yüzünde bastıramadığı samimi bir gülümseme vardı. Genç kız da aynı şekilde onu selamladı.

Alyssa, prenslerin yanlarına iyice yaklaştığında Ejderha Çukuru'nun derinliklerine uzanan merdivenlerinden sesler geldiğini fark etti. İki bakıcının kalın zincirlerle zaptetmeye çalıştığı ufak bir ejderha onlara doğru yaklaşmaktaydı. Artık ilgisinin tamamı, Aemond yerine yaklaşan ejderhaya yönelmişti. Prenslerden birinin ejderha eğitimi dersine şahit olacağının bilincine varan Alyssa'nın kalp atışları hızlanmaya başladı.

Valyria dilinde konuşan bakıcılardan biri elindeki zincire asılıp "Dur!" diye bağırsa da ejderha onu dinlemedi.

Bir ejderha köle değildir, diye düşündü Alyssa. Bir ejderhaya emir veremezsin, hele ki ona layık olmayan biriysen...

Alyssa durdukları yere iyice yaklaşan genç ejderhayı açıkça görmekteydi şimdi. Gövdesinin rengi ona Yazıtaşı'nın yosun kaplı taşları hatırlatmıştı. Kanatlarının zarımsı kısımları ise kırmızı toprağa daha yakın bir renkteydi. Başının etrafında başlayan sivri boynuzlar ensesinden itibaren ikiye ayrılmış, omurgası boyunca kuyruğuna kadar devam ediyordu. Altın rengi gözlerinde kedilerinkine benzer siyah yarıklar vardı. Huysuzlanarak tıslıyor, tiz sesle kükrüyordu. Alyssa, yaratık ağzını açtığı an sayısız sivri dişini gördü. Karşılarındaki ejderha henüz ufaktı, evet. Ama ölüm saçma potansiyeline sahip tehlikeli, yırtıcı bir yaratık olduğu şüphesizdi.

Safir PrensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin