4.BÖLÜM:HAYAT.

3 3 0
                                    

Hayatta sevdiğimiz her şey, herkes elimizden uçup gider miydi ?
Tıpkı uzun süre şişirip ağzını sıkı bağlayamadığımızda uçan balon gibi...

Ekrem'i yıllarca tanıyamadığımı fark ediyorum. Onunla nasıl bu kadar zaman birlikte olmuştum.

Kanepeme oturmuş elimde telefonumla Kerem'i gelmesini bekliyordum. 5 dakika önce aradığımda, "yoldayım birazdan geliyorum" demişti.

Artık korkuyordum. Ekrem'i gözünün içindeki o anlamadığım intikam duygusu beni korkutuyordu.

10 dakika sonra Kerem eve nefes nefese geldi. Koşarak boynuna sarıldığım sırada ellerini yanaklarıma bırakıp neler olduğunu sordu.

"Ne oldu aşkım ?"

Gözyaşları içerisinde olanları anlatıyordum.

"Sen çıktıktan 5 dakika sonra kapı çaldı. Senin birşey unuttuğunu sanıp açtım. Ekrem buradaydı... Beni tehdit etti... Zeynep ve bebeğimizle..."

Kerem,elini sinirden yumruk yapıp duvara vurdu.

"Amerika'da değil miydi bu adam ?"

"Evet. Dün gelmiş."

Kerem, öfke yağmuruna tutulurken kapı çaldı. Duru ve Zeynep gelmişti.

Onlara hiçbir şey çaktırmadan yatak odamıza geçip düşünüyorduk. Bu pislikten nasıl kurtulabilirdik...

Kerem, bir sağa bir sola yürürken başımın dönmesiyle durdurdum onu.

" Kerem oturur musun artık başım döndü !"

"Özür dilerim hayatım." diyerek yanıma oturdu.

"Ne yapacağız şimdi ?" dedim yorgun bir halde.

"Bilmiyorum." diyordu ama elini yumruk yapmaktan da vazgeçmiyordu.

Bir şey yapmasından korkuyordum. Kerem'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

Yaklaşık yarım saat sonra "Buldum." diyerek evden çıkmaya koyuldu.

Peşinden merdivenlerden koşup, "Nereye !?" dedim.

Zeynep'in salonda oynadığını gördüğünde kulağıma fısıldadı.

"Babama gidip bu adamın yerini aratacağım. Sonra görüşeceğim. Bakalım derdi neymiş bunun !"

Endişeliydim... Korkuyordum... Kerem'i ilk defa böyle görüyordum... Sanki yeni bir duyguya yer vermiş gibiydi...

Saatlerce Kerem'in eve dönmesini bekledim... Saatlerce...

Gece 12'ye yakın kapının açılması ile salonda oturduğum koltuktan fırladım. Kapıya doğru gittiğimde Kerem kapıyı kapatıp yanıma geldi.

"Ne oldu Kerem ?"  dediğimde ceketini çıkarıp kanepeye bırakıp yanıma oturdu.

"Tamam. Hallettik babamla. Şerefsizin istediği şey paraymış. Defolup geri gitti Amerika'ya."

İçimde hala bir kuşku vardı.

"Ya geri dönerse !" dediğimde Kerem, kendinden emin bir şekilde gözlerimin içine bakıp,

"Dönemez. Merak etme sen." dedi.

Yorgunluğu gözünden okunuyordu. Daha fazla geç olmadan yatak odamıza çıkıp derin bir uykuya daldık. En azından Kerem daldı.

Gözümü kapattığımda Ekrem'in Zeynep'i kaçırdığını gördüm.

"Zeyneeeppp !" diye bağırarak uyandığımda Kerem, ışığı yakıp gözlerini kamaştırıyordu.

"Erina, iyi  misin hayatım noldu ?"

Damağım kurumuştu. Başucumdaki sürahideki suyu bardağıma boşaltıp içtim. Vücudum titriyordu. Kereme dönüp,

"Kabus gördüm." diyebildim.

Gözlerimi kapatıp tekrar uyuduğumda rahat bir uykuya dalabilmiştim. Bu hep böyle mi olacaktı hiçbir fikrim yoktu...

(8 ay sonra...)

"Aşkım,günaydın. "

Kerem'in öpmesi ile uyandığımda elinde duran kahvaltı tepsisini gördüm.

9 ayımız dolmuştu... Karnım çok güzel şişmişti... Doktordan aldığımız habere göre oğlumuz oluyordu.

Kerem, elindeki kahvaltı tepsisini yatağa bırakıp eşiyle karnımı ovmaya başladı.

"Oğlum... Sana da günaydın... Kavuşmamıza az kaldı..."

Her sabah bu şekilde konuşurdu oğluyla.

"Aahh... Tekme attı..."

Ve her sabah da tekmeyi yerdim...

"Bugün masada sizlerle kahvaltı yapmak istiyorum." dediğimde Kerem her zaman ki gibi itiraz etti.

"Olmaz hayatım. Doğuma kadar bu yataktan çıkamazsın !" dedi.

Neyse ki o adliyeye gittiğinde biraz aşağı inip Duru ile sohbet ediyordum. Yoksa bu odada sıkıntıdan ölebilirdim.

Alnıma bir öpücük kondurup ceketini alıp çıktı evden. Yataktan çıkıp pencereden baktığımda arabasının kapısını açıp çalıştırmıştı.

Hemen kapıyı açıp aşağı indim. Merdivenlerden yavaş yavaş iniyordum. Zeynep benim inmemi gördüğünde,

"Anne sen penguen mi oldun ?" diyerek gülüyordu.

Duru'nun yanına gittiğimde,

"Günaydın Erina Hanım." dedi.

"Günaydın canım."

Yanında oturup onu izliyordum sadece. Yapabildiğim tek şey buydu. Duru'yu izlemekti...

Kapının çalması ile açtığımda babam elinde poşetlerle gelmişti.

"Hoşgeldin babacığım." dediğimde şok içinde bana bakıyordu.

"Senin burada ne işin var ? Niye yatağında değilsin kızım. Dinlenmen lazım." diyordu.

Kerem ile babamın aklı bir çalışıyordu. Tam bir baba oğuldular.

Duru, babamın elindeki poşetleri alıp mutfağa gittiğinde salonda babamla oturduk. Elini karnıma götürüp gezdirdi biraz.

" Yakında geliyor eşek sıpası demek. "

Zeynep'ten sonra ilk kez bir torununun doğumuna şahit oluyordu. Gözleri doluyordu. Ellerimle gözlerini silip, "Ağlama baba. Ben de ağlarım." dedim.

O da hemen gözlerini silip yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Senin akıtacağın bir damla gözyaşı için dünyayı yakarım canım kızım."

Yıllarca babamı aradığım günler birden aklıma geldi. Çaresizce yetimhaneye gittiğim günler.

Yaklaşık 1 buçuk yıldır Nezaket Hanım ve Nurgül ablanın yanına da gidemiyordum. Telefonda konuşuyorduk ama neyse ki.

Ben yıllarca bu anın hayalini kurmuştum... Zor günlerimde babamın ve annemin yanımda oluşunun hayalini kurmuştum... İlkokula geçtiğimde yanımda ne bir anne ne de bir baba vardı... Toplantılarıma bile Nurgül abla gelirdi...

Liseye geçtiğimde ilk ergenliğim başlamıştı... Annem ve babamın yanımda olmasını en çok istediğim zamanlardı...

Üniversiteyi kazandığımda her şeyden çok yanımda olmalarını istiyordum.

Anne, baba ben hukuk bölümünü kazandım. Avukat olacağım demek istiyordum. Şimdi hayallerim bir bir gerçek oluyor.

Bundan sonraki hayatımda her anıma babam şahit olacaktı... Hayat sonunda yüzüme gülmüştü ve babamı karşıma çıkarmıştı...

YSSÖ - 2: HAYATIMIZA HOŞGELDİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin