Yüreklerden Bedene

10 1 0
                                    

"Her zaman toprağa verilen beden ölü değildir."

Kime, ne zaman güveneceğimi bilmiyordum. Kafamın karışıklığı bedenime yansıyor, hastalıklarla beni uyarmaya çalışıyordu. Ama güvenmek, fazlasıyla önemliydi. Kime güveneceğini, kime inanacağını bilmezken güvenmesi gereken insanlar çıkıyordu karşısına insanın.

"Bana güvenmek zorundasın," diyordu. Çünkü yardım edebilecek kişiydi. "İnanmazsan nasıl birlik olacağız? Hadi ama," cümleleri nüfus ediyordu iki dudağının arasında. Bu insanlar genelde kesinlikle güvenmemem gereken kişilerdi, yaşayarak tecrübe etmiştim. Kısacası tecrübeyle sabit.

İnanıp güvenmediğim için beni suçlayanlar oldukça fazla oluyordu. Güvenmemi, her şeyimi anlatabileceğimi tembihliyorlardı.

Bazıları da bunları demek yerine zamana bırakıyordu, eğer ihanet edeceklerse bu yöntem oldukça zekiceydi. Geçmişte oldukça sık yaşadığım bu durumu yakında tekrar yaşayacağımı hissetmeye başlamıştım. En beklenmedik zamanda, asla aklıma gelmeyecek insanın ihaneti ile yüzleşecektim. Ve bu benim belki de delirmeme neden olacaktı, çok kötü hale gelecektim.

Yaklaşık üç gündür Belemir veya başka bir konu hakkında bilgi vermemiştim. Mesaj gelmemiş, arama olmamış, başka bir şey hatırlamıyormuş gibi yapıyordum. Aslında Gabriele ile konuşabilirdim ama ne olur ne olmaz düşüncesiyle onunla da konuşmuyordum. Sonuçta ikisi iş dışında yakınlardı ve bu işte de birlikteydiler. Anlatıp anlatmayacağını bilemezdim.

Bu üç gün içinde Ömer Deyimci ile görüşmüş ve anlaşmıştım. Gizli mesaj olaylarını da biliyordu bu nedenle bana müsamaha gösterecekti. Çok şükür ki anlayışlıydı. İlk bir ay deneme ayıydı, bugün başlıyordu. Bugünden itibaren Kenan'dan gelecek haber de dahil işler iyice artacaktı. Eğer güvenmemi söylerse, güvenecek ve her şeyi anlatacaktım. Tam tersi olursa, her şey bitecekti.

Kampüse gitmek için hazırlanırken gözlerim Atacan'ın kıyafetlerinin yanında asılı kıyafetlerime kaydı. Kıyafetlerimin birazını ve önemli eşyalarımı buraya getirmiştim. Birlikte yaşamaya karar vermiştik. En azından bu olaylar geçene kadar öyle yapacaktık. Bu fikri ortaya Atacan atmıştı ve dediğim ilk şey temas olayı olmuştu.

"Sevgilim, onaylamak istiyorum ama sadece bir söz vermelisin. Aramızdaki temasta ilerisi olmayacak. Bunu benden beklemeyecek ve istemeyeceksin, tamam mı?" Cümlelerim Atacan'ın yüzünde gülümseme oluşturdu. "Yakamoz bu dediğini duymamış gibi yapıyorum," duraksadı ve yüzümdeki hayal kırıklığını farketti. Bunu benden bekleyemezdi, ben yapamazdım. "Güzelim beni çok sinirlendiriyorsun, tabii ki beklemeyeceğim! Lütfen bir daha böyle bir söz duymayım ağzından," derken yanıma yaklaşıp bana sarıldı.

"Ervin ve Barlas ile görüşmek istiyorum sevgilim, bugün okuldan sonra Deyimci'nin yanına gideceğim. Ardından da yeni çiftimizin yanına uğrayım. Sıkıntı olmaz değil mi?" Biraz düşündü, muhtemelen endişeleniyordu. Anlıyordum ama gitmeliydim de, telefonu zorunlu olmadıkça kullanmıyordum. "Yakamoz, o zaman Güven yanında gelsin. Yoksa ben rahat edemem. Benim gelmem de uygun olmaz, Güven ile git."

Güven, korumamızdı. Sert birisiydi ama samimiydi. Klasik bir korumaydı kısaca. Uzun boylu, iri, esmer. Aman be, dedim ve Atacan'ı onayladım. Dersten önce iki saatim vardı ve bu süreci az da olsa çalışarak harcayacaktım.

Hem hayatımı kurtarmaya ve bilinmeyen o kişiyi bulmaya çalışıyor hem de okulu idare etmeye çalışıyordum. Bunlar yetmezmiş gibi Ömer Deyimci ile de sıkı bir tempo tutturacaktım. Her şey çok yoğundu. Kimsenin olmadığı bir yere gidip bağırmak istiyordum deliler gibi.

Belemir'in aldığı kolyeyi taktım ve ders için gerekli olan şeyleri alıp evden çıktım. Kolye gümüştü, ince zincirinin ucunda ise cam kapsül bulunuyordu. İçinde de Belemir ile fotoğrafım vardı. Güven'e seslenirken etrafı kontrol ediyordum kendimce.

Tekrar KarşılaştıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin