Bölüm şarkısı : bring me to life
*
*
Geçmiş *
Zengin bir semtte oturuyorduk . Babamın maddi geliri bayağı iyidi .Fakat
Ben karanlık bir kilerde ışıksız küçücük bir alanda uyuyup büyüyordum . Bugün benim 14. Yaş günüm ,ama ben mutlu olamıyorum .Odanın içinde küçük bir kapı var o kapının ardında bir basamak var fakat basamakta korkuluk yok halbuki oda 3.katta yani çatı katında . O küçücük kapı benim gizli sığınağım gibi basamağında yanında bir boru onun yanındada bir çıkıntı var . Hergün olduğu gibi annemlere yemeklerini verdikten sonra odaya çekildim.
Odanın içindeki küçük kapıdan çıktım boruya tutunarak ayağımı çıkıntılı sabitledim ve kendimi çatıya attım .
Bugün yıldızlar çok güzeldi parıltılı ve ışıl ışıl ...Kiremitlerin altına sakladığım kitabı elime alıp okuyacakken bir ses bütün dengemi alt üst etti.
"Elis ne bok yiyorsun nerdesin çocuk sen odanın niye boş ve dağınık " Babamın sesi. Babam normalde odama girmez ki ? Hızlıca çatıdan aşağı atladım ayağımın biri boşluğa düşmüştü fakat hızlıca çekip odaya gizlice girdim babam da odadan çıkmıştı . Odayı hızlıca toparladım ve içimdeki o korkuyla Babamın yanına gittim ve konuşmaya başladım "ba-"
Ben daha konuşamadan babam yüzüme tokat atmıştı. Yüzüm sağ tarafa eğilirken hiç birşey yapmamıştım. Yine. Beni omuzlarımdan bastırıp yere düşürdüğünde sadece yere bakıyordum Çünkü ona bakarsam kızardı . Karnıma sayısızca tekmelerini geçirirken nefes alamamaya başlamıştım . Burnumdan akan kan ağzıma giriyor ve nefes almamı engelliyordu.Bir anda beni kaldırdığı gibi açtığı kapıdan dışarı ittirdi ben evin önüne yere düşerken o kapıyı yüzüme kapatmıştı. Korumalar bana acıyarak bakıyor fakat birşey yapamıyorlar Çünkü babam duyarsa onları kovardı .
Ayağa kalmaya çalıştıkça heryerim sızlıyordu. Ve fark ettim ki biri beni izliyordu karanlığın içinde olduğundan pek birşey göremiyordum. Fakat onun beni görebildiğini tahmin ettiğim için dudaklarımı kıpırdatarak.
"Yardım et ". Diye fısıldadım .
O ise bana yardım etmeden arkasını dönüp gitti.
🐚
Şimdiki zaman *
Görkemli kapı bir kadın tarafından açılmıştı . Bizi gördüğünde yüzünde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Ben Afet hanım ile Akgün bey'in arkasında olduğum için beni tam görememişti . Afet hanımlar içeriye girdiklerinde onları sessizlik içerisinde takip ediyordum .
Salona vardığımızda korktuğum gibi salonun için erkek kaynamıyordu . Bu yüzden rahatlıkla salonda gözlerimi gezdirdim. Salon daha çok lacivert ve krem renginde ki mobilyalardan oluşuyordu. Renklerin tezatlığının birbiriyle uyumunu sevmiştim açıkçası.
Ben hala odaya göz gezdirirken merdivenlerden gelen ses ile Akgün bey konuştu "Bora oğlum evdemiydin ya sen ?" Adının bora olduğunu öğrendiğim bey konuştu "güzel kardeşimi görmezsem ayıp etmiş olurdum " dedi . Bana güzel dediğine mi şaşırsaydım yoksa kardeşim dediğine mi ?
Simsiyah saçlarım, ölü gibi olan beyaz tenim ve gri gözlerimle bence tam bir ucubeydim.
Bora beye yapabildiğim kadarıyla ten bir tebessüm ettim. Çünkü elimde kağıt yada kalem yoktu . Afet hanımlar koltuklara oturunca bende tekli koltuğun en uç kısmına oturdum dikkat çekmemek için. Uzun süren sessizliğin sonunda Bora beyin beni odama , dinlensin diye çıkarması sonucu Bora bey ile odamda oturuyorduk . Odanın çoğunluk beyaz renkten oluşuyordu fakat arada bulunan lila rengi odaya farklı hava katmıştı. Çoğu zaman açık renk içeren renk tonlarını ve renkleri kullanmam fakat odada hoş durmuştu ve onların yanına gidip odamı değiştirmek istiyorum diyerek yüzsüzlük yapamazdım. Boranın bana seslenmesi ile ona doğru döndüm.