Her yerimde acıyı hissediyordum. Her hücremde tek bir duygu hakimdi o da acıdan başka bir şey değildi ama bu benim çektiğim acı karşında bir hiçti. Kendimi, benliğimi kaybettim ben o gece. O adamın pis elleri vücudumda dolaşırken hiçbir şey yapamadım. Bende bıraktığı lekeyi ömür boyu unutamazdım.
Kendimi bile savunamadım. Bu kadar acizlik bu dünyaya fazlaydı. Ben bu kara lekeyle daha fazla yaşayamazdım. O yüzden hiç düşünmeden o tetiğe bastım. Kendimden vazgeçtim, belki ben gidersem bu dünya bir leşten temizlenirdi. Kendime bakacağım her an kendimden biraz daha nefret edecektim. Biraz daha eriyecektim. O adam bana dokundu, dokumakla kalmadı beni taciz etti. Ahlaksız, namussuz bir mahluktan farkım yoktu. Bir çöpmüşüm gibi evimin önüne atıldım. Bir hiçmişim gibi... Sanki buraya fazlalıkmışım gibi... Bu tetiği çektim çünkü belki geçer dedim. Göğsümde yanan ateş belki durur dedim. Felaketler ben olmadan belki de yok olur dedim. Sessiz bir başıma buradan gidersem insanlar bir fazlalıktan kurtulmuş olurdu. Canımın bir önemi yoktu, biliyordum. Ölürsem kimse üzülmezdi. Sahte akacak olan gözyaşları benim hiç umrumda olmazdı. Ben yaşarken bana gösterilmemiş olan sevginin ben yokken ortaya çıkması yapmacıklık dışında bir şey değildi.
Belki sadece Rüzgar ve Hazar bir nebze de olsa üzülürler. Ben galiba farkında olmadan onlara bağlandım. Aynı şekilde onları da kendime bağladım. Bensiz yaşarlardı değil mi ? Yaşasınlar, çünkü bunu hak ediyorlar. Onlar, gerçekten en güzelini hak ediyorlar, benim aksime. Benim gibi biri onların hayatlarını mahvetmemeli. Sırf biraz da bu yüzden ölmeliydim. Ben yaşadığım sürece boyunca çevreme sadece kıyamet yaratıyordum. Bir kıyamet başka bir kıyameti de sürüklüyordu ve bunların hepsinde nedense hep ben zarar görüyordum. Hep ben yara alıyordum.
Bir keresinde daha sadece 8 yaşındaki bir çocukken parkta oynuyorduk. Bir tane arkadaşım vardı, Pınar. Kaydıraktan önce kaymak için merdivenleri hızla çıkıyorduk. Pınar ayağını basamağa tam basmadığı için dengesini sağlayamayıp yere düşünce annesini o gün orada beni suçladı. Benim yüzümden bunun olduğunu söyledi ve ben çocuk aklımla hiçbir şey diyemedim. Konuşamadım bile. Sadece bana biçilen cezayı sesimi çıkarmadan kabul ettim. Çünkü ben, kendimi savunmayı bilemeyecek kadar küçüktüm. Bir çocuk suçu olmadığı halde nasıl ceza yer bunu daha ben çocuk yaşta öğrenmiştim ve bu kötü talih benim peşimi bırakmıştı.
" Vera, sesimi duyuyor musun? İyi olacaksın. Ambulansı arayın. Polisi arayın. Her şeyi arayın. Vera, lütfen benden vazgeçme. Ben sensiz yaşayamam. " Bu ses Rüzgar'a aitti. Yaşarsın Rüzgar, yaşamak zorundasın. Çünkü ben kendimden vazgeçtim. Ben yok olmayı tercih ettim. Bu hepiniz için en hayırlısı olacak.
Yıldızların bir ömürü varmış. Onlarda ölümlüymüş. Benim yıldızım sönmek üzere. Benim yıldızım parçalanıyor. Çok kan kaybediyordum. Çünkü artık vücudumu hissedemiyordum.
Zümrüt Deniz'ün dediği olmuştu yine, yeniden. Hiç şaşmazdı, o ne derse desin, her zaman o gerçekleşirdi. Nasıl gerçekleştiğinin bir önemi yoktu.
Hiçbir zaman annelik görevini yerine getirmemişti, nedenler ya da koşullar benim için hiç önemli değildi. Sonuç olarak bana anne olamamıştı. Ben olsaydım eğer onun yerinde evladıma anne olmak için kendimden bile korkmadan ödün verebilirdim ama o, asla kendisinden ödün vermezdi, çünkü o Zümrüt Deniz'di. Asildi, kıskanılan ve imrenerek bakınan o kadındı. Kızının kendi gözlerinin önünde eridiğini göremeyecek kadar kördü.
Bana bıraktığı laneti ben hâlâ damarlarımda taşıyordum. Benim felaketlere yol açmam, annemden bana miras kalan bir hediyeydi. O da zamanında ailesini yerle bir etmişti. Babasının başka bir kadınla birlikte olduğunu öğrenir öğrenmez, gözünü öylesine bir kin bürünmüştü ki o kadını ve babasını doğduklarına pişman etmek için elinden geleni yapmıştı. Annesine asla bu durumu söylemedi, çünkü eğer söyleseydi annesi babasından ayrılırdı ve bu Zümrüt Deniz için imaj kaybıydı. İnsanlara asla kendisini acındıramazdı, asla kötü gözükmezdi. O, sırf kendi itibarı için kızından bile vazgeçerdi ve geçti de. Hatalarını gizlemeye çalıştığın her gün daha çok dibe battın. Issız bir kuyuda tek başına çırpınıyorsun şimdi. Kimse seni duymuyor, kimse seni önemsemiyor. Bana yarattıkların aynısını şimdi de sen yaşıyorsun. Kader, hesabını görmeden bu dünyadan kimse göç edemez zaten.