4.Lâl

49 6 0
                                    

Ezberleri bozan hayat oyunun bir parçası olmaktan gurur duymadım, sadece kendim olmak istedim. Benliğimi ortaya koymak istedim. Yalanlarla sarılmış kördüğüm bir yaşamın içinde sıkışmış gibiydim. Acıları üstüme yüklenmekten kamburum çok ağırmaya başlamıştı. Dertler, dermanlarıyla birlikte gelirmiş derler. Ne yazık ki ben sadece dertleri gördüm. Dermanları hiçbir zaman bana uğramadı. Sessizliğin sesi de olurmuş, bunu öğrendiğimde inanmaya başladım, seslerin gücüne. Sevdim, sevildim, terk edildim, evlendim... Sadece 18 yaşında bunları yaşadım. Kısacık bir ömüre bunca şey sığdırdım.

Rüzgar kollarım arasında çaresizce hıçkırarak ağlıyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Gözlerimden süzülen yaşların haddi hesabı yoktu. Durduramıyordum, konuşmaya her yeltendiğimde sessim öylesine titriyordu ki boğazıma bir yumru oturuyordu sanki. Hazar, hemen yanıma eğilerek Rüzgar'ın gözyaşlarını sildi. Hazar'ın kalbi her zaman böyleydi. Hiçbir zaman kin tutamazdı, sevdiği kadının eşine bile.

" Ben ölünce annemi babamın zulmünden koruyun. " Rüzgar'ın sözleri kalbimi bıçakla kesmiş gibi kanattı.

" Öyle bir şey olmayacak, Rüzgar. " Gülümsedi ama hüzünle. İnanmıyordu, inancı yok olmuştu. Yok olmak istermiş gibiydi. Kabulleniş vardı yüzünde. Rüzgar, kendisinden vazgeçmişti.

" Doktora gittim, bugün. Derhal ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Saçlarımı ise kesmemi istedi. " Dudaklarını birbirine bastırmaya çalışıyordu, ağlamak istemiyordu. " Zaten dökülecekler. " Derin bir nefes alarak gözleriminin içine bakarak " Vera, saçlarımı sen keser misin? " dediğinde benden istediği şeyin ağırlığı altında ezildim.

" Yapamam, Rüzgar. Bu acıyla senin gözlerinin içine bakamam. "

" Bakarsın, lütfen Vera. Sadece sen yaparsan daha az üzülürüm. Başkası daha çok yaparsa canım daha çok yanar. "

Beni gerçekten kalpten seviyordu. Bunu ilk defa bu an iliklerime kadar hissettim. Rüzgar, bana aşık olmuştu ama onun aşkı karşılıksızdı. O, ölüme giderken benimde onunla birlikte o yolda ilerlememi istiyordu. Onunla bu yolda ilerleyecektim ve Hazar'dan vazgeçecektim. Çünkü Rüzgar, beni severken ben ona ihanet edemezdim. Bu ihanetlerin en acısı olurdu. Ölüme giden bir adamı ben gözlerinin içine baka baka öldüremezdim.

Hazar'a doğru dönerek " Bizim yaptığımız ihanetti. Bir daha bunu yapma, Hazar. " dediğimde Hazar'ın gözleri gözlerime değdiğinde yok olduğumu hissettim. Arkasına bile bakmadan odadan çıktığında sadece ben ve Rüzgar kalmıştık.

" Biz bir aile olacağız, Rüzgar. Bunun için çabalayacağım, gerçekten kendimi seni beni sevdiğin gibi sevmeye zorlayacağım. " Rüzgar'ın gözleri parladı, gözlerinin içi güldü sanki. Banyoya geçip dolabın sağ tarafındaki tıraş makinesini alıp kapıyı arkamdan kapattığımda Rüzgar, hâlâ kapının yanında çökmüştü. Ellerini tutarak onu ayağa kaldırıp aynanın karşısındaki koltuğa oturttum. Sessizliği birlikte paylaşıyorduk ama ruhumuz çığlık çığlığa bağırıyordu. Ellerim titreyerek tıraş makinesini çalıştırdım. Rüzgar'ın gözlerinin içine bakarak onay bekledim. Başını sessizce aşağı yukarı salladığında gözyaşlarım içinde saçlarını çekmeye başladım. Her makinenin vuruşunda kalbim daha fazla parçalanıyordu. Rüzgar; çaresiz, zavallı bir çocuk gibi gözlerimin önünde ağlıyordu. Çırpınıyordu adeta. Bunun bir kabus olmasını o kadar istedim ki ama değildi. Bu bizim feryadımızdı.

Rüzgar'ın göz kenarları kızarmıştı tıpkı benim gibi ama onunki benim aksime kan çanağına dönmüştü.

" Vera... Vera'm... Ağlama... Lütfen, ağlama... " Ağlamamak için direndim ama yapamıyordum.

" Saçların çok güzel, Rüzgar... Dalgalı, simsiyah saçların çok güzel kokuyorlar. " Elimi nazikçe tutarak " Seninkinden daha güzel olamazlar. " dediğinde küçük bir tebessüm belirdi yüzünde.

Lavinia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin