Renkler vardı, coşku vardı, bir hayatım vardı. Kendi hayallerim vardı ama şimdi hepsi çöp oldu. Her şey yok oldu. Gökyüzü karanlığa gömüldü. Yangının başlattığı savaş benim mağlubiyetimle sonuçlanmıştı. Hatalarım, gözümün kararması ve yok olmak istemem belki de bundandır. Kalbimde hissettiğim ortalıkta yanan bir beden. O beden bana aitti. Acı çekiyordum, çığlık atıyordum ama kimse bana yardım etmiyordu. Darbe üstüne darbe yediğim bu hayatta tekrardan savaşmak ne kadar zordu bunu sadece bu acıları yaşayanlar bilebilirdi. Annesi tarafından işkence çektirelen, babası tarafından sevilmeyen bir kadının mutlu olmaya nasıl hakkı olabilirdi ki ? Karnımda filizlenen tohum benim hayatımı alt üst edecekti. Bu çocuk benim dengemi yok ederdi. Ben bu çocuğu doğuramazdım. Ben yapamazdım. Eğer yaparsam öylesine bir büyük yüklenecektim ki sırtıma asla dik duramayacaktım. Ağlasam neye yarardı ?
İçimde yaşadığım yıkımı tarif edebilecek bir durumda değilim. İçimde filizlenen bir tohum var: Ancak bu tohumun yok olmasını, hiç olmamasını istiyorum. Beni yok edecek, beni öldürecek. Bu çaresiz ve yorgun bedenim böylesine bir acıyı kaldıramazdı. Gökyüzünden bir yıldız kaymalıydı, bu bebek doğmamalıydı. Doğarsa sonum olurdu. Nefret ettiğim bir adamın çocuğunu doğuramazdım. Kurutmalıydım bu tohumu aksi takdirde o benim sonu getirecekti. Ben anne olamazdım, bir tecavüz çocuğunu doğuramazdım. Bu neydi, bu nasıl kahroluştu? Benim kalbim denizdi, o denizi kirlettiler. O masmavi kalbimi darmadağın ettiler. Ben o çocuğa bakamam ki o çocuk bir lekeydi. O çocuk bana o günü hatırlatmaktan başka hiçbir şeye yaramayacak. Bu dünyanın kötü bir anneye daha ihtiyacı yok, yapmayacaktım. Bu çocuğa, o adamın günahını ödetmeyecektim. Feryat edecektim belki de kendimden nefret edecektim ama içimin bir tarafı mutlu olacaktı. Çünkü ben aslında doğmamış o bebeğin hayatının yok olmasının önüne geçmiş olacaktım.
Kapının açılmasıyla birlikte içeriye dağınık, yorgun yeşil gözleriyle, boynu bükük bir şekilde Rüzgar girmişti. Kalbim yandı, öylesine bir acı hissettim ki kendimden utandım. Derinlerde sakladığım felaketlerim sanki yüz üstüne çıkıyordu. Anlamıştım, biliyordu her şeyi biliyordu. Kirlendiğimi biliyordu. Bir harabe içinde olduğumu biliyordu. Bana acıyordu, gözlerinde gördüm bunu. Çökmüştü, tıpkı benim gibi. Onun hayatını benimle birlikte yokuş aşağı sürüklüyordum. Onu hayattan koparıyordum, bunu yapamazdım. Ona bu kötülüğü yapamazdım. Aramızda oluşan bu anlam veremediğim bağı yok etmek zorundaydım. Onu da yok etmesine izin veremezdim.
Yanıma gelip dizlerinin üstüne çöktü, başı eğilmiş bir haldeydi. Küçük bir ağlama sesi çıkardığında elimi yüzlerinin arasına alıp '' Sakın, sakın Rüzgar, ağlama! '' dediğimde başını kaldırıp elimin avuç içini öpüp '' Özür dilerim, Vera'm. Seni koruyamadım. O adam sana dokundu. Sana temas etti. Zorla...'' elleri yumruk halini aldı. '' O adamı geberteceğim, yok edeceğim. Ölmek için her gün bana yalvaracak. Ona her gün işkence edeceğim. Sana yeminim olsun, onunla hesabımı bitirmeden bu hayattan göçüp gitmeyeceğim.''
'' Bu neyi değiştirecek, benim yaşadığım acıyı dindirecek mi ? O adamın bana zorla sahip olduğu geceyi benim aklımdan silecek mi ? Tenimden nefret ediyorum, kendimden nefret ediyorum.''
'' Hayır, senin hiçbir suçun yok. Her şey o adamın suçu.''
'' Rüzgar, beni sevme. Vazgeç benden, ben kirlendim. Ruhum köreldi; saf, temiz değilim. Ben senin yanına bile yakışmıyorum.''
'' Vera, yapma. Allah aşkına yapma. Allah beni kahretsin o gün sen acı çekerken ben hiçbir şey yapamadım. Allah benim belamı versin ki yetişemedim. Ben seni her halinle çok seviyorum. Çünkü sen benim hayatımın merkezisin. Ben senin etrafında deli divane olurum. Yeter ki sen toparlan, toparlan sevdiğim. Tekrar bana sataş, tekrar benimle gül, tekrar bana kız ama ne olur iyileş sevgilim.''
'' Rüzgar yapamam artık, eskisi gibi olamam. O adamın çocuğu karnımda nefes alıyor. Ben, o adamın çocuğunu bedenimde besliyorum.'' Gözleri sadece gözlerime kilitlendi. Ruhumdaki acıyı anlıyordu ama sanki benden bir işaret bekliyor gibiydi.
'' Yapmayacağım Rüzgar, bu çocuğu doğurmayacağım. Boşuna öyle bakma.'' Ellerimi tuttu, bir elimi hafifçe kalbimin üstüne koyarak '' Bu söylediğine kalbin inanmıyor, Vera.'' Dediğinde elimi kalbimden çekerek '' Kalbimin bir önemi yok.'' dediğimde hafifçe gülümsedi.
'' Ömrüm, kalbimiz bizim aynamızdır. Ruhumuzdaki o aydınlık taraftır. Birkaç ay önce senin için yazdığım o şiir o kadar sensin ki. Söylememi ister misin?'' Gözlerim dolmuştu, sadece başımı ağır ağır sallayabildim.
''Huzurum
Gözlerim ruhumun aynası,
Kaderim güllerin ağıdı,
Feryadım sevdamın yarası,
Sevgilim sen gül diye.