Dişlerimin arasındaki görevli kartı ile oynarken gözüm dalıp gitmişti. Bir kaç kargonun gereğinden fazla gecikmesi beni düşündürmüştü. Soğuk yüzüme vurduğunda gözlerimi kırparak kendime geldim ve üzerimdeki yün hırkaya sığındım. Müşterinin girmesiyle açılan kapıyla içeriye rüzgar girmişti. Orta yaşlı bir kadın paltosunu kaplayan tozları silkeleyip botlarını paspasa sürdü. Gözüyle içeriyi süzerken beni gördü ve samimice gülümseyerek yanıma doğru yürümeye başladı.
Ben de yüzüme gülümsememi takınıp "Hoş geldiniz, " diyerek kadını karşıladım. Heyecanlı bir şekilde kafasını aşağı yukarı sallayıp kolundaki çantasını açarak içini aramaya başladı. Durup kadını izlerken çantadan siyah bir poşet çıkartıp kasanın üzerine, önüne yavaşça koydu.
"Bu kitabın yeni basımı var mı elinizde?" dediğinde uzanıp poşeti açtım. Fazlasıyla eskimiş ve kenarları yırtılmış 'Romeo ve Julie' kitabıydı. Kapaktaki yazılar silinmeye yüz tutmuş olsa da okuyabilmiştim. Kafamı kaldırıp gülümseyerek kadına kafa salladım ve kasadan uzaklaşıp raflara doğru yürüdüm.
Peşimden hızlı adımlarla gelip ne yaptığımı kontrol etmek ister gibi beni izledi. Uzanıp yepyeni ciltli kitabı raftan alıp kasaya geri yürüdüm. Ücreti düşük bir meblağaydı ve kasayı bugün için çoktan kapatmış olmam gerekiyordu.
"Müessesemizden size hediye olsun efendim," deyip kitabı süslü pembe poşete koydum ve kadına uzattım. Şaşırsa da gözlerime biraz bakıp elimden yeni kitabını aldı. Sonrasında ise gülümseyerek eski kitabın olduğu poşeti ona uzattım. Eliyle işaret yapıp gözlerini kapattı ve hafifçe geriledi.
"Sende kalsın. Annenin lise arkadaşıydım, ona hediyem olsun kızım," dedi.
Kadın kapıdan çıkıp uzaklaşırken arkasından hiçbir şey diyememiştim. Çünkü annem ortaokul mezunuydu.
❆
Soğumuş demir kepenkleri indirip anahtarla kilitledim ve ellerimi cebime attım. Beyaz kaldırımlarda ayak izlerimi bırakarak dükkanın yanından dolaştım ve üst kata çıkan merdivenleri tırmanya başladım. Diğer elimdeki kitap poşeti bacağıma vurdukça kadının sözlerinden bir şeyler anlamaya çalışsam da sorgulamak istemedim. Bu yaşında erken demans yaşamış olmalıydı ve bunun için kafa yormak istemedim.
Yukarı kata gelip anahtarımı tekrar çıkardım ve evin kapısını açtım. İçeri girer girmez vücudum tamamen ısındı ve uykumun geldiğini hissettim. Ayakkabılarımı bir kenara fırlatıp mutfağa geçtim. İçinden telefonumu aldım ve montumu sandalyeye asıp buzdolabına uzandım. Kenardaki biralardan birini alıp açtım ve yavaşça yudumladım. Kargoların gecikmesi beni strese sokmuştu bununla da yeterince kafam dolmuştu. İçtiğim yudum bira ile kendimi nötrlemek istesemde sabaha çarpıntı yapacaktı biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kelebeği
Teen FictionDördüncü evre kalp yetmezliği olmasına rağmen, mutlu görünmeye çalışıp hayata tutunmak için çabalayan yirmi iki yaşındaki Ahsen Pembe. " Kalbim acıyor ve engel olamıyorum anne. Kırık parçaları göğsüme batıyor, nefes alamıyorum. Başkası değil, ben a...