Efsanla sarılıp ağlarken ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama kapı aniden açıldığında ikimizde yerimizde sıçradık ve kapıya döndük.
Aslan Bey, üzerinde ameliyathane önlüğü ve kafasında mavi renkli bonesiyle odaya girdi. Hayır odaya daldı.
Şaşkın bakışlarla onu izlerken o eğilip elini göğsüne koydu ve nefeslendi. Efsan kalkıp merakla yanına gitti.
"İyi misiniz?" diyip o da hafifçe eğildi. Aslan Bey cevap olarak kafasını salladığında Efsan bana dönüp dudak büzdü.
"Ameliyatta olmanız gerekmiyor mu?" dedim. Mercan'ın ameliyatı çok uzun sürecekti ve şimdiden bitmiş olmasına imkan yoktu. Öyleyse niye buradaydı bu manyak adam? Hayallerimdeki gibi 'al bu neşter, bu da kalp' şeklinde bir dialog gerçekten gerçekleşmişti sanırım.
Kafasını kaldırıp bana döndü. Alnından boncuk boncuk terler süzülüyordu ve yüzü nefessizlikten kızarmış bir hâldeydi. Koşarak mı geldin oğlum bu ne tip!?
"O kadar saatlik ameliyatı tek başıma yaptığımı düşünmüyorsunuzdur umarım?" dedi sertçe tutkunup. Nefesi yeni düzene girmişti.
Haklıydı. Yirmi saat süren bir operasyonu tek doktor yapamazdı tabii ki de. Ama kalp nakli gibi önemli bir ameliyatın baş hekimsiz yapılması da pek mantıklı gelmemişti.
"Haklısınız fakat buraya koşarak gelme sebebiniz nedir?" dedim. Kaşlarımı kaldırıp gerçekten samimi bir merakla sordum.
"Kriz geçirdiğini söylediler," dedi. Şimdi de çenesini sıkıyordu. Evet, hastası olabilirdim ancak Mercan da benim kadar onun hastasıydı ve şu an önemli olan kesinlikle oydu. Sırf kalbim hakkında araştırma yapabilmek için ölmememi isteyen adamın, kızı öylece bırakması sinirlerimi bozmuştu. Bana zaten hastanedeki her doktor müdahale edebilirdi, şu an doktora asıl ihtiyacı olan Mercandı.
"Sırf bunun için sana ihtiyacı olan küçük bir kızı bırakamazsın!" bu sefer sesimi yükselttim, bundan asla utanmadım. Belki karşımdaki kişinin doktor olmasını göz ardı ederek kaba davranmış sayılabilirdim, ama tepemin tası atmıştı bir kere.
Çünkü bana yapılan iyilikte bile, başkasının zararına tek bir şey sezersem itiraz ederdim. Benim mizacımda adalet, tek kişilik değildi. Olması, ihtimal dahilinde bile olamazdı. Benim beyazlarım, bir başkasına siyah olamazdı.
Yüzü biraz gerilmişti çünkü benim böyle bir şey dememi beklemiyordu. Efsan bile beklememişti ki.
Ben kaşlarımı çatarak burnumdan solurken bir şey diyecek gibi oldu. Ağzını açıp oflayarak nefesini verdi ve geri kapattı. Tam bu hareketi yüzünden tekrar hiddetlenip bağıracaktım ki arkasını dönüp gitti. Sonra kapıdan Filiz ablanın sesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kelebeği
Ficção AdolescenteDördüncü evre kalp yetmezliği olmasına rağmen, mutlu görünmeye çalışıp hayata tutunmak için çabalayan yirmi iki yaşındaki Ahsen Pembe. " Kalbim acıyor ve engel olamıyorum anne. Kırık parçaları göğsüme batıyor, nefes alamıyorum. Başkası değil, ben a...