"Bildiğiniz gibi, ameliyat yedi saat sürdü ve o esnada sıkıntı yaşanmadı. Hastanın bedeni kalbi kabul etmiş gibi görünüyor ama kesin konuşamayız. Bekleyeceğiz ki zaman bize göstersin. Şimdilik tek yapmamız gereken uyanmasını umut etmek. Sonrasında açık yara tedavisine başlayacak. Bırakalımda biraz dinlensin," dedi daha önce hiç görmediğim ama ameliyathanede ikinci yetkili olarak bulunduğunu söyleyen doktor. Elleri önlüğünün cebinde bana bu açıklamayı yaptıktan sonra gülümseyip yanından ayrıldı ve koridorda uzaklaştı.
Ameliyatın üzerinden yirmi saat geçmişti, ama Mercan uyanmamıştı. Ameliyattan çıktığında, 3 ila 6 saat arasında uyanır demişlerdi ama Mercan uykuya biraz fazla takmıştı sanırım.
Aslan Bey'i daha fazla darlamamak için bu doktoru bulmuştum ve sorularımı ona soruyordum. Zaten Mercan'ı kontrole bir daha gelmemişti. Beni bile sormamıştı? Bir de doktorum olacaktı.
Bu kadar uzun bekleyişinden sonra Ahmet Bey'in vücudu dayanamamıştı ve köşedeki koltukta uyuyakalmıştı. Uyandırıp odaya gitmesini söylemeyi düşündüm ama burada kalmayı istediğini bildiğimden dokunmadım. Uyanırsa zaten gitmeyecekti.
Efsan da kıyafetleri yıkamak için eve gitmişti. Hastanenin yıkama ücretleri gereksiz bir pahadaydı, biz de eve götürüp yıkıyorduk.
Benim evim daha yakın olduğu için Efsan genelde oraya gidip bu görevi yapıyordu. Onun evide okula benimkiyle aynı mesafede sayılırdı ama ters istikametteydi. Aslında sırf bu uzaklık yüzünden, geçen sene aynı evde yaşamayı düşünmüştük çünkü ben onsuz o da bensiz yapamıyorduk. Ama ev arkadaşı olamayacak kadar uyumsuzduk. Ben çok dağınıktım, o çok düzenli. Kendi odam dahil, evimin her odası savaş alanı gibiydi, tam bir 'yarın hallederim' insanıydım. Efsan da tam tersimdi. Küçükken her yeri kırıp dökenin o olmasına ve arkasını toplayanın da bizzat ben olmama rağmen büyüdükçe rolleri değişmiştik.
Aynı evde yaşamaya başlarsak içimizden biri katil olabilirdi ve bu büyük olasılıkla ben olurdum.
Bunun farkına vardığımızda ev arkadaşlığı düşüncemize veda edip, uzaklığı boş vermeye karar vermiştik. Ne kadar uzak olursa olsun annemden çok daha yakındı. Bu düşünce ile kendimi garip bir şekilde teselli ediyordum.
Mercan'ın bölmesinin biraz sağında hemşireler vardı. Yaşı en küçük görünene, bir şey olursa diye numaramı bıraktım. Burada oturmaktan sırtım ağrımaya başlamıştı. Odamda biraz dinlenmem gerekiyordu. Hem iğnelerim için Filiz abla yanıma gelip yapıyordu. Yanına çıkıp onu yormadan yaptırmalıydım.
Yine merdivenleri kullandım. Ziyaret saati bittiği için kat çok sakindi. Herkes odalarına çekilmişti. Daha karanlık çökmemişti ama bu kat böyleydi. Herkes erkenden uyuyordu ve sabahta geç kalkıyordu.
Kapıyı yavaşça açıp parmak uçlarımda yürüyerek odaya girdim. Efsan koltukta arkası dönük yatıyordu. Uyumuş gibi gözüküyordu o yüzden sessizce hareket etmeye çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Kelebeği
Novela JuvenilDördüncü evre kalp yetmezliği olmasına rağmen, mutlu görünmeye çalışıp hayata tutunmak için çabalayan yirmi iki yaşındaki Ahsen Pembe. " Kalbim acıyor ve engel olamıyorum anne. Kırık parçaları göğsüme batıyor, nefes alamıyorum. Başkası değil, ben a...