Gri duvarlara soluğum karışıyordu, kalbim düşmanım gibi göğsümün kafesini dövüyordu. Etrafıma baktım, yaşların bulanıklaştırdığı gözlerim aradığını bulamazken ağzım çıktığı kadar bağırdım.
"Acar!" Demir kapıyı itip boş alana girdiğimde onu bulamadım. "Neredesin?" Çığlığım boğazımı parçalıyordu. "Acar!" Avuç içimi duvarın pürüzlü yüzeyine çarptım. "Neredesin?" Bu kez güçsüz, çaresiz bir yakarıştı dudaklarımdan dökülen.
Titrek adımlarım odanın dışına yöneldi, kapıdan çıkarken kendime ait olmayan bir adım sesi işittim, ürperti vücudumda kor bir ateş gibi süzülmeye yeni başlamıştı ki dudaklarımın üstü örtülü.
Boğuk, bastırılmış bir çığlık attım, ağzımı kapatan kişi boşta kalan eliyle kollarımın üstünden beni kavrayıp debelenmeme mani oldu.
"Şşt, güzel kız. Sessiz ol, seni istediğine götüreceğim." Bu sesi tanıyordum. "Gerçi onu hâlâ ister misin bilemiyorum. Yakışıklı yüzüne biraz zarar verdim." Dirseğim ile karnına vurmaya çalışsam da hareketim kısıtlıydı.
Korkuyordum.
Kendim için değil, sevdiğim adam için korkuyordum.
Gecenin zifirisinin süslediği karanlık odaya girdik, üç ayrı soluk vardı. Biri bana, ikincisi beni susturan elin sahibine, üçüncüsü?
Üçüncü soluk kesikliydi, zor bela alındığı belliydi.
Ağlayışım boğuk bir iniltiye dönüştü parmaklarının altında, sicim gibi akan yaşlarım boynumdaki neme imza atıyordu.
"Hazır mısın?" dedi keyifli bir sesle. "Üç," çenesini saçlarımın üstüne yasladı. "İki," ağzımın üstündeki parmakları çekildi. "Bir ve ışıklar açılsın. Karşınızda Acar." Sesiyle birlikte karanlık odayı aydınlatan keskin ışık içeri doldu.
Gözlerim kamaştı, kısık bakışlarım sandalyenin üzerinde yığılır gibi oturan iri bedeni buldu, sağ kaşından elmacık kemiğine doğru süzülen iri kan damlası, dudağının köşesinde henüz kabuk tutmamış bir yara vardı.
Ağzım acı ile aralandı, "Acar," beni tutan elden kurtuldum, ona doğru adeta koştum. "Bana bak," düğmeleri kopmuş beyaz gömleği kan içindeydi. "İyi misin?" Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. "Bana bak sevgilim. "
"Korkma," kesikli sesi ile titredim.
"Korkmuyorum." Dudaklarımı alnına bastırdım. "Korkmuyorum." Parmak uçlarımla yüzünü okşadım. Yara ondaydı fakat benim canım yanıyordu.
"Kork sevgisili."
"Allah belanı versin." Hızla sesin sahibine baktım, ondan daha çok dikkatimi çeken bir şey vardı.
Namlunun bize doğrultulmuş ucu.
"Mihrimah," Acar bileğindeki ipleri çekiştirdi, ayağa kalkmaya çalıştı ama sandalye yere sabitliydi. "Arkama geç." Hareket ettikçe sadece canını yakıyordu.
"Komiksin Acar," silahı sağa kaydırdı. "Beni bir türlü sevmeyen kadının kalbini parçalara ayırdıktan hemen sonra seni öldüreceğim. Önce Mihrimah."
Namlunun ucu göğüs kafesimi hedef aldı.
"Bırak gitsin," yavaşça Acar'ın önüne geçtim. "Onun suçu yok."
"Yanılıyorsun," Gözleri kinle Acar'a döndü. "En çok o hak ediyor ölmeyi." Silahın kabzasını kavrayan parmaklarındaki kan yerini beyazlığa bıraktı. Tüm bedeni öfkeyle kasılıydı. "Bana vermen gereken sevgiyi çaldı, seni aldı."
"Hayır!" Bedenimi Acar'a siper ettim.
"Boşuna çabalıyorsun Mihrimah, öleceksiniz."
"Sadece ben," dedim titrerken. Gözlerimden akan yaşlar kurumak nedir bilmiyordu.
"Birlikte." Tek kelimelik cümlesinin ardından o ıssız depoda keskin bir silah sesi duyuldu.
Kaybın en şiddetlisini tatmış ruhum yumulu gözlerinin ardındaki karanlıkta ölmeyi diledi.
***
Selamlarrr, nasılsınız?
Özleştik miii?
Diyebilir miyizzz, yeni gelmedik geri geldik🥳🥳
Ben bir hevesle yazdım, umarım siz de aynı hevesle okursunuz. Bölümlerde görüşmek üzere. Öpüldünüz💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gün ve Gece
Romance"Bana bu kadar zehir olacağına," Acar'ın tok sesi kulağına dolduğunda sırtı kasıldı. "Bal olsaymışsın ya." *** Kurgu yetişkin içerik ve olumsuz örnek olabilecek davranışlar içermektedir. Okuyacak olanlara duyurulur! Kapak Tasarımı: @hestianinkalemi...