Bölüm 1

98 7 4
                                    


                                                                      BİRİNCİ BÖLÜM

"PARTİ"

Elimdeki viski bardağını kafama diktiğimde müziğin sesi daha da uğultulu gelmeye başlamıştı. Deliler gibi eğlenen insanlara da göz gezdirdim. Hepsi o kadar dertsiz, telaşsızdı ki hiçbir şey umurlarında değildi. Benim aksime hayat onlara güzel davranmış kollarını, kanatlarını kırmamış.

Dünya çok adaletsiz bir yer bazılarımız var olmak için canını tehlikeye atarken bazıları hiçbir şey yapmasına gerek kalmıyor. Herkes tarafından tanınan bir soy isim onlar için bütün kapıları açıyor.

Yükselen müzikle birlikte partidekilerin boşalan bardaklarının sayısı da artıyordu. Herkesin kafası kullandıkları alkol ve uyuşturucudan dolayı bir milyon olmuştu. Çoğu ayakta dengede duramıyordu. Ne yaptıklarını bilmez bir şekilde etrafta sallanıyorlardı.

Uzaktan bakılınca acınası görünseler de o an onların yerinde olmak istedim. Tamamen boş vermenin nasıl bir duygu olacağını merak ediyordum. Ben hiçbir zaman kendimi bu kadar çok kaybetmedim. En dağıldığım anımda bile bilincim açıktı. Bilincimi kontrollü bir şekilde de olsa kaybedecek kadar hiç kimseye güvenmiyorum. İnsan karanlığa bir kere alıştı mı en büyük düşmanı aydınlık oluyor.

Hemen önümde duran iki tane kızın üstündeki elbiseleri çıkarıp havuza atlamalarıyla zamanın geldiğini anlamıştım. Daha fazla beklemek buradan çıkışımızı zorlaştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktı.

Kulağımda görünmeyen gizli mikrofondan İsrafil'in sesi geldi. "Cenk senin olduğun tarafa geliyor Asya, onu kaçırma. "

İsrafil'in uyarısıyla gözlerim yarınlar yokmuş gibi eğlenen kızları geçti. Bir avuç insan yığınının içinde Cenk'i aramaya başladı. Loş ışığın altında Cenk'i bulmak zordu. Etraftaki kafası uçmuş insanların sayesinde Cenk'i bulmak daha da zorlaşıyor.

Partinin yaptığı geniş salonda biraz dolaştıktan sonra görüş alanıma Cenk girmişti. Elindeki viski bardağıyla üstünü çıkaran kızları ayran budalası gibi izleyerek merdivenlerden iniyordu. Cenk'i görmemle damarlarımda adrenalin patlaması yaşamaya başladım. Okyanus mavilerimin üzerinde alkolden oluşan sis biranda kayboldu.

İşte ben bunu seviyorum kendimi alkole değil de adrenaline teslim etmeyi. Gün ışığını değil de karanlığı, güneşin altında güneşlenmeyi değil de yağmurun altında ıslanmayı güzel parfümleri değil de kan kokusunu, yaşamayı değil de ölümü seviyorum. Ellerinde geçmişin kanı olan insan dokunduğu yer de güller açtırmıyordu. Dokunduğu yeri kana buluyordu. Tıpkı bu akşamı kana bulayacağımız gibi.

"Gördüm, Sen Aras'ı da bulup yukarı çık. Ben de üç dakika içinde Cenk'le gelmiş olurum." Aras'ı şu an bu kalabalıkta göremiyordum. Ama uzaklarda olmadığına eminim. Kesin bir yerlerde bir şeyler yiyordur. Aras nerede hangi koşulda olursak olalım yemek yerdi. Çok yemek yediği için de gruptakilerden daha kiloluydu.

İsrafil kulağımdaki mikrofondan "Tamam. Biz hazırlıklara başlıyoruz. Sen de çok oyalanma." Diye beni uyardı.

Cenk'i diğer kızların yanına gitmeden yakalamak için elime bir viski bardağı alarak onun olduğu tarafa doğru harekete geçtim. Onu bir kere elimden kaçırırsam iki aylık bütün emeğimizi riske atmış olurdum. Üst kattaki dolarları ve mücevherlere dolu olan kasayı saymıyorum bile. O yüzden onu gözden kaçıramam. Bu iş bizim en büyük vurgunumuz olacak.

Toz Duman.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin