İKİNCİ BÖLÜM
"BEN BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ."
Kafamın üstünden son beş dakikadır hiç durmadan kurşunlar geçerken içimden kocaman bir siktir çektim. Lanet olsun şu an aklımdan tek bir şey geçiyordu. Bu kadar basit bir hatayı ben nasıl yapabildim. Hâlbuki her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamıştım.
Adamlarım ben depoya girmeden önce uzaktan kumandalı bomba yüklü dronları ayarlamıştı. Ben içeri girdiğimde Halit'le Orhan deponun çevresine dronlardan bomba atmaya başlayacaklardı. Depodaki adamlar daha ne olduğunu anlamadan köşeye sıkışacaklardı. Ben de bu sürede içerideki para çantalarını alıp dışarı çıkacaktım. İlk başta her şey yolunda gitmeye başladı.
Ama daha sonra işler bir anda karıştı. Atılan bombalarla birlikte çevrede hazırda bekleyen yedek korumalar gelince para çantalarıyla birlikte depoda o kadar adamın içinde sıkışıp kaldım.
Kafamın üzerinden geçen kurşunlar aklıma İsrafil tutuklandıktan sonra tek başıma yaptığım ilk soygunu getirdi. O zamanlar bu kadar tecrübeli değildim. Tek olduğum için de hedeflerimi şu an seçtiğim hedefler kadar büyük seçmezdim. Ama buna rağmen İsrail'in hapse girmesinden sonra yaptığım İlk soygunum da kasayı patlatırken arkamda parmak izi bırakmışım. Soygundan bir hafta sonra, soyduğum mekânın sahibi kimliğimi tespit etmiş. Ben daha ne olduğunu bile anlamadan bir deponun içinde bir sandalyeye elim ayağım bağlı bir şekilde buldum kendimi.
O deponun içinde ellerim ayaklarım bağlı tam on bir gün kaldım. O on bir gün boyunca Aç susuz işkence gördüm. Bir gün içinde bana bir çay bardağı su vermezlerdi. Üstüne her gün üzerimde yeni bir işkence yöntemi deniyorlardı. Canım o kadar çok acıyordu ki beni bırakmaları karşılığında paralarını geri vermeyi teklif ettim. Soyduğum adam teklife sadece gülmüştü. Kimin için çalıştığımı söylemeden depodan çıkamayacağımı söylemişti.
Adamları Soygunları tek başıma yaptığıma inanmamışlardı. Birileri için çaldığımı düşündükleri için beni bırakmayı reddediyordu.
Benden bir isim alamadıkları zaman şiddetin dozunu arttırdılar. Artık beni demir çubuklarıyla dövmeye başlamışlardı. Kemiklerimin kırıldığını hissediyordum.
Beşinci günden sonra içlerinden biri beni taciz etmeye çalıştı. Hayat bana o anları tekrardan yaşatacak kadar zalimdi. Bu sefer tek fark vardı. Kendimi savunamayacak kadar kötü haldeydim. Diğer korumlar iri, yapılı korumanın bana yaptıklarını izleyerek eğleniyorlardı.
Ben var gücümle direnmeye çalıştıkça onun üstümde uyguladığı kuvvet arttı. Beni direnemeyecek noktaya getirmek için işkencelerinin pozunu yükseltti.
Bütün vücudum morluk ve kırık içindeydi. Dudaklarım dayak yemekten patlamış burnum aldığım darbelerden kırılmıştı. O an bu halimi İsrafil görmüş olsaydı tanıyamazdı.
Ben O depoda on bir gün boyunca kan kusarak bayıldım.
On birinci gün beni öyle şiddetli dövmüşlerdi ki öleceğimi düşünmüştüm. Sadece ben değil diğerleri de öyle düşünmüş olmalı ki on birinci günün akşamında beni depodan bir ormanlık alana attılar.
Sabah gözlerimi açtığımda bir hastanedeydim. Koşuya çıkan bir kadın beni ormanda bulmuş. Yaşadığımı anlayınca ambulansı çağırmış. Sonrasındaysa bir hastane odasında başımda bir sürü polis vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz Duman.
ActionMilyonların takip ettiği bir makyaj fenomeni artında kaç tane kirli sır saklayabilir? Bu masum yüzün altın acılara dolu bir çocukluk, dahiyane soygunlar yapan bir hırsızlık çetesinin liderliği ve bir katilin soğuk kanlığı olduğunu kim tahmin ede...