Keyifli okumalarr
Instagram: belinsell1
Akalp ve Merih Dilara'nın yalandan uydurduğu Rambutan meyvesini bulup getirmişlerdi. Dilara da ayıp olmasın diye iki adet yemiş gerisini öylece bırakmıştı.
Annem , Ayten teyze, Nesrin abla ve Dilay akşam yemeği hazırlıklarına koyulmuştu. Babamlar kafaları dağılsın diye kahveye gitmişti. Merih ise Dilara'nın hormonlarından dolayı onunla uğraşıyordu. Akalp ise balkonda öylece etrafı izliyordu. Ben, bende Nevin hanımla son görüşmeleri yapmak için bahçeye çıkmıştım. Görüş alanımda ise Akalp vardı.
"Alo parlacım nasılsın tatlım?"
"İyiyim Nevin hanım siz?"
"Ne hanımı kız ben senin teyzenim teyzen. Terlik yeme bu yaştan sonra."
"Yaa Nevin teyze yaa. Ben Akalp için aramıştım da bir kaç şey sormak istiyorum."
"Sor bakalım."
"Çok durgun duruyor. İlk başlarda benden kaynaklı diye düşünmüştüm ama herkesin yanında öyleymiş. Bugün merihle bile çok konuşmamış. O gerçekten kötüye gidiyor olabilir."
"Günlük işlerini yapabiliyorsa hala umut vardır güzel kızım. Dikkat ettin mi? Lavaboya gidip gelmesi, yemek yemesi, çay içmesi bu tarz eylemleri bile yapabiliyorsa onu yaşatabiliriz. Belkide hastalık psikolojisi yalnız kaldığı süreçte onu ele de geçirmiş olabilir. Yanında olup onunla vakit geçirin. Mutlu edin motivasyonu ne kadar yüksek olursa o kadar işimizi kolaylaştırırsınız. Yani demek istediğim hastalık psikolojisini ondan uzak tutmalısınız. Annene yaptığın gibi."
"Benimle vakit geçirmekten pek hoşlanmıyor galiba."
"Öyle düşünme o seni sevdiği için kırgın sana. İnsan sevdiğine kırılır derler. Can evi olan yer yandı onun kızım. Kalbi yandı onun. Biraz müsade et."
"Teşekkür ederim Nevin teyze yarın kaçta gelelim."
"Sabah 10'da burada olun. Klinik benim zaten ama gelen hastalar olabileceği için erken saatler sizin için daha iyidir."
"Peki tekrardan teşekkürler Nevin teyze. İyi akşamlar."
"İyi akşamlar kızım."
Nevin teyze ile konuşmayı bitirdikten sonra başımın dönmeye başladığını fark etmiştim. Gözümün önünü kararıyordu. Zar zor duvardan destek alarak başımı yukarıya kaldırdığımda boş gözlerle bana bakan Akalp'i görmek can evimi kalbimi yakıp yıkmaya yetmişti. Kendimi durdukça kötü hissediyordum. Eve geçip üzerime siyah bir tayt ve mavi sweatshirt giymiştim. Üşümemek adına bir de mont giymiştim. Yanıma kulaklarımı da alıp kapıya geldiğimde Nesrin abla arkamdan konuşmaya başlamıştı.
"Parla nereye gidiyorsun yemek pişmek üzere."
"Hava alacağım biraz siz yiyin ben aç değilim."
"Peki madem. Dikkatli ol."
"Olurum görüşürüz."
Eğilip ayakkabılarımı giyerken basım tekrardan dönemeye başlamıştı. Günlerdir çok az uyuyor ve stres yapıyordum. Bu olayı ona bağlayarak kapıdan çıkmıştım. Bahçe kapısının önüne geldiğimde başım şiddetli bir şekilde ağrıyınca duvardan destek almıştım. Üzerimde Akalp'in bakışlarını hissediyordum ama pek umursayacak halde değildim.
Kapıyı açarak kendimi Orkide mahallesinin savunmasız kollarına bırakmıştım. Kulaklıklarımı kulağıma takarak rastgele bir şarkı açmıştım.
Yol beni nereye götürürse oraya gidecektim. Ardıma bakmadan sadece yürüyecektim. Kulaklarımı "Emre Fel'den Sana El Pençe Durmam" şarkısı doldurmuştu. Aynen şöyle diyordu şarkıda;