"Ne yapacaksın bugün?" diye mırıldandı Yoongi Jungkook'un yanına ilerlerken. "Sınıftan arkadaşlarla buluşacağım." diye cevap verdi uzun boylu omega. Neşeli bir şekilde odanın içinde dans ediyordu ve salgıladığı feromonlarla oda yağmur kokmaya başlamıştı.
"Off! Bir gününüzü bana ayıramıyorsunuz." dedi Yoongi öfkeyle. Sonra sırıttı "Bu arada... Hayırdır? Süslenmişsin, odayı da sel basacak gibi birazdan."
"Bir şey olduğu yok." diye mırıldandı siyah saçlı olan. "Var, var. Söyle bakalım." Jungkook iç çekti. Dolaptan aldığı siyah ince kazağını giydikten sonra konuştu. "Omega arkadaşlarım sınıftaki alfa ve betaların beni çok beğendiğini söylüyor her zaman. En başta inanmadım onlara ama sanırım haklılar."
"Neden inanmadın aptal çocuk! Bembeyaz tenin ve uzun boyunla elde edemeyeceğin kimse olmaz bu dünyada."
Arkadaşının söyledikleriyle dudak büzdü Jungkook. Onun istediği tek bir kişi vardı.
"Neyse, konuşmaya devam et sen." dedi Yoongi çalışma masasına otururken. "Benim instagram hesabım yoktu ya, priv kullanıyordum. Geçen gün gerçek hesap açtıktan sonra bir sürü kişi takip etti. Dün de ders çıkışı bir alfa gelip kahve içmek istedi. Bu yüzden mutluyum işte."
Yüzünde gülümsemeyle onu izleyen arkadaşına döndü. "Yoongi-ah. Mutlu olmamın sebebinin başkalarının beni güzel bulması olması beni bir ezik yapar mı? İltifat almayı sevmek, ya da içten içe beni beğenmelerini ummak... Bunlar beni ezik yapar mı?"
"Jungkook, hayır... Hayır saçmalama." dedi Yoongi oturduğu yerden kalkarken. "Hepimiz güzel olduğumuzu duymayı severiz. Hepimiz birilerinin bize karşı hisleri olsun isteriz. Aldığın ilgi seni bir açgözlüye çevirip gerçekte kim olduğundan uzaklaştırmıyorsa bu seni neden ezik yapsın?"
Jungkook'un saçlarını eliyle düzeltti ve konuşmaya devam etti. "Birisi sana iltifat ettiyse bu elbette hoşuna gidecek. Sadece seni beğensinler diye olmadığın biri gibi davranmayacaksın, mutlu olmak için birilerinin sana ilgi duymasını beklemeyeceksin. Anlaştık mı?" Jungkook başını salladı belli belirsiz. "Teşekkür ederim." diye mırıldandı sonra. "Mutlu olduğum için suçlu hissediyordum." dedi sonra.
Yoongi kaşlarını çatıp arkadaşının alnına parmağıyla vurdu. "Aptal."
Jungkook ona dil çıkarıp masadan çantasını aldı. "Çıkıyorum ben!"
"Siktir git!"
Yoongi odada tek kaldığında iç çekti. Kütüphaneye gitmek istiyordu. Başka planları olduğundan oda arkadaşlarını davet edememişti. Zaten oraya alfayla gitmek istiyordu. Telefonu eline alarak Hoseok'un omega babasını aradı.
"Bebeğim! Ne yapıyorsun kuşum!" diyerek açıldı telefon. Yoongi gülümseyerek cevap verdi. "İyiyim, oturuyorum odamda Minjae dayı. Sen?
"Ben de iyiyim birtanem. Annenle kahve içmeye çıkacağız. Hazırlanıyordum o yüzden."
"Aa, çok tutmayayım o zaman ama sana şey diyeceğim..."
"Ne diyeceksin? Bir şey mi oldu kuşum? Hoseok bir şey mi yaptı yoksa?"
Yoongi sesini biraz üzgün çıkartarak cevap verdi. "Hoseok bu sıralar dersleri boşladı gibi Minjae dayı. Ona kütüphaneye gidelim diyecektim ama çekindim biraz. Agresif biri biliyorsun."
Hoseok tabi ki agresifti. Sadece Yoongi'ye karşı değil.
"Öyle mi! Tamam bebeğim. Ben hemen ararım onu. Senin söylediğini demeden Yoongi'yle kütüphaneye git derim."
"Tamam dayı! Öptüm!"
Yoongi telefonu kapatıp sırıttı. Kendi kendine şarkı mırıldanarak çantasını hazırladı, üzerini değiştirdi, ayakkabılarını giydi ve telefonu çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hoseok was nothing to yoongi | sope
أدب الهواةMin Yoongi hayatını Jung Hoseok'u sinir etmeye adamıştı. Ona karşı dünyanın en sabırlı insanı olan Hoseok'un ne zaman çıldıracağı ise belirsizdi. omegaverse alfa: hoseok omega: yoongi düz yazı