eighteen

105 22 32
                                    

Seokjin ve Jungkook, Yoongi'nin odaya böyle bir şekilde girmesini beklemiyorlardı. Öfkeyle burnundan soluyor olabilirdi, elinde Hoseok'un saç telleri olabilirdi ya da üzeri kanla kaplı falan olabilirdi.

Ancak Yoongi, odaya hiçbir zaman böyle hüngür hüngür ağlarken girmezdi.

Seokjin ve Jungkook şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. İlk harekete geçen Seokjin oldu. Yoongi'nin yatağının kenarına oturdu ve usulca dokundu arkadaşının omzuna.

İyi misin diye saçma bir soru sormayacaktı elbette. İyi değildi. Hatta Yoongi'yi hiçbir zaman bu kadar kötü görmemişti.

"Sakinleş." diye mırıldandı tatlı bir sesle. Yoongi'nin onu itmediğini fark ettiğinde yavaş yavaş sırtını okşamaya başladı.

Ve sarışın omega arkadaşına sarılıp daha şiddetli ağamaya devam etti.

Jungkook ve Seokjin rahatlatıcı feromonlarını yaydılar. Oda birden çilek ve karamel kokusuyla sarılmış, Yoongi'nin acı kokan feromonları bastırılmıştı. Omeganın birkaç dakika sonra dinen gözyaşlarının yerini hıçkırıklar aldı.

"Ne konuştunuz?" diye sordu Jungkook da arkadaşlarının yanına otururken. "Anlatmak ister misin?"

"Çok yoruldum." diye mırıldandı Yoongi. "Sürekli aynı şeyleri söylemesinden bıktım."

Seokjin'in vücuduna sardığı kollarını çekti ve elleriyle yanaklarını sildi.

"Yalan değil, beni onun kadar kimse tanıyamaz. Ama... O zaman neden hiçbir şeyi anlamıyor?" Jungkook'un ona uzattığı peçeteyi alarak burnunu sildi. "İlk öpücüğümüzü birbirimize verdik biliyor musunuz? Öpüştükten sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ettik didişmeye. İlk kızgınlığında yanındaydım onun. Ama ertesi gün yine hiçbir şey değişmedi. Kaç kere öptük birbirimizi bilmiyorum ama her seferinde hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandık."

Merakla ve biraz da şaşırmış bir şekilde dinliyordu arkadaşları sarışın omegayı.

"Sadece onu suçlamıyorum. Belki ben sarsmalıydım onu omuzlarından. Neden ilerleyemiyoruz, neden böyle yapıyoruz demeliydim. Yapamadım. İlk adımı ondan bekledim. Ama bir kez denedim." Duraksayıp yutkundu. Artık içinde tuttuğu her şeyi söylemek istiyordu arkadaşlarına.

"12.sınıftaydık. Birden bire sinirlenme huyumu biliyorsunuz, genelde de Hoseok'a sinirlenirim. Ama o gün kendime sinirlendim. Neden ona açılmıyorum diye düşündüm. Zaten kediyle köpek gibiyiz, reddedilsem de bir şey değişmez diye düşündüm. Evlerimiz yan yana. Hemen gittim o yüzden. Ama Hoseok bahçede bir omegayla birlikteydi. Beni görünce hemen çağırdı yanına. Sevgilisi olduğunu söyledi, tanıştık. Ilseong'du adı. Çok güzel bir omegaydı."

Hıçkırıkları iç çekmeye dönmüştü. Arkadaşının sırtını okşaması ve tatlı feromonlar onu rahat hissettirdiği için kolay bir şekilde anlatabiliyordu olayları.

"O gün çok, çok ama çok üzüldüm. Kalbime öyle bir ağrı girdi ki, şaka yapmıyorum ölüyorum zannetim." Kendi kendine güldü. Biraz daha iyiydi. "Yine de elimden bir şey gelmezdi. Alfa birini seviyordu, geç kalmıştım. Odama gidip deli gibi ağladım ama ona bir şey belli etmedim- boğazım kurudu lan. Jungkook su versene."

Seokjin "Uff, niye reklam girdi amına koyayım." dediğinde gülüştüler. Yoongi, birkaç yudum su içtikten sonra devam etti anlatmaya.

"Sınıfımda Minho diye bir oğlan vardı. İlgisini çektiğimi biliyordum. Yaptığım yanlıştı ama ona gidip senden hoşlanıyorum dedim. Hemen sevgili olduk, lisede işler böyle ilerler bilirsiniz. Minho uzun boylu ve yakışıklı bir alfaydı. Feromonlarını tarif edecek bir kelime bulamıyorum bile. Sanırım ona özel çünkü dünyada öyle kokan başka hiçbir şey yok. Ayrıca insan olarak da çok iyi biriydi. Okulun önündeki mama kaplarını o dolduruyordu, gönüllü olarak huzurevine gidiyordu falan. Dramalardaki o iyilik meleği gibiydi yani. Bana da çok iyi davranıyordu. Amacım onunla vakit geçirdikçe Hoseok'a olan hislerimi kaybetmekti. Böyle bir şey olmadı tabi ki."

hoseok was nothing to yoongi | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin