13

136 14 5
                                    

"wonwoo o aptal kıçını kaldır ve kahvaltıya gel. pratik yapmaya gideceğiz daha."

"yarışmaya falan girmiyorum ben. O SİKTİĞİMİN 20 BİN WONUNA İHTİYACIM YOK."

"ah, wonwoo, tektik olarak şuan ikimiz de çulsuz insanlarız. yani şimdi kalk ve hyungun için o parayı al."

"hong jisoo yemin ederim kalkarsam seni öl-"

yüzüme serpilen suyla irkilip kalktım ve yüzümü sildim. saate bakmak için telefonumu açtım ama şarjı birken çat diye yüzüme kapandı. dün ondu ve hemen bitmez diye düşünmüştüm ama nedense kapandı.

"saat kaç?"

"sekiz."

kafamı yastığa gömüp çığlık attım. sonra kafamı kaldırdım ve chan ile göz göze geldim

"ben minghao hyungdan alışkınım." dedi. yerdeki yastıkları almak için eğilirken.

"leechan çocuğum buraya gel ve kahvaltı yap. delireceğim şimdi gerçekten. şu her şeyi toplama huyundan vazgeç artık."

yüzümü yıkayıp mutfağa girdim. kıç kadar mutfaktaki kare masada jisoo saçları yapılmış yüzü parıl parıl ve üzerinde takım elbisesiyle zarif şekilde kahvaltı yapıyordu. minghao boxerlı ve üzerinde beyaz atlet vardı. saçlarının üst kısmı kısa alt kısmı uzundu. mullet denebilirdi. ensesinde toplamıştı saçlarını.

chan yanıma koyduğu sehpaya oturdu. o uzanamadığı için tabağına bir şeyler koydum.

"hadi jisoo'yu anladım. siz ikiniz neden kalktınız?" dedim chan ve minghao'ya bakarak.

"benim ders çalışmam lazım. bu lavukta provaya gidecek. jisoo ile konuştum. ilk önce avmye gidip üzerinize bir şeyler alın. sonra okula gidersiniz. gizlenin bu sırada. telefonun açık olsun wonwoo, bak uyarıyorum, sana ulaşamadığım ilk an polisi arıyorum."

"saçmalama. ayrıca telefonumun şarjı bitti. jisoo'yu ararsın."

"gerizekalı."

jisooyla göz göze gelip bende kalktım. bugün uzun bir gün olacaktı.

...

"canımı çıkardın gerçekten." diye mırıldandım. jisoo kendine kıyafeti kırk saatte anca seçmiş, o takımdan kurtulup rahat bir şeyler giymişti, bir de üstüne akşamki yarışma için kendime seçtiğim şeyleri küfür ede ede yerine koymuştu. avmde kırk dönerek her şeyi deneterek en sonunda hoşuna gideni seçmişti.

"gidip siyah gömlek siyah pantalon seçmişsin." diye homurdandı o da. "akşam müthiş görüneceksin ve kazanacaksın."

fakülteye girdik. çok kişi yoktu.alt kattaki müzik odası tarzı odayı kullanabilirdim.

"hızlı gidelim biraz." dedi. daha seri adımlarla aşağı indik. maskemiz ve şapkamız olsa da yakalanmak istemiyordum.

odaya girince birkaç kişi bana döndü. aralarında iki kişi bizim üniversiteden katılacak olan kişilerdi. başka üniversitelerden gelecek olanlar da vardı.

piyanonun boş olduğunu gördüğümde ona doğru ilerledim. joshua'nın telefonundan istediğim parçayı açtım.

uzun saatler olacaktı.

.

iki saatin sonunda piyano ile işimin bittiğini düşündüm. joshua başta dinlemiş ama sonra sıkılıp gitmişti.

71           /minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin