22

110 8 9
                                    

saat 04.55. şirket yanmadan önceki gece, Kim mafyası:

"bu saatte kalkmaya gerek var mıydı gerçekten?" dokyeom, gözlerini ovuşturdu. üzerine ekipmanları giyerken hala gözünü açmaya çalışıyordu.

"yarın akşama doğru wonwoo şirketi tamamen kapatıp haber verecektir." mingyu, onun adını söyleyince bile içi sızladı ve etrafında ona tilki gözleriyle bakan kedisini aradı, ama yoktu.

"yani sadece senin varsayımına göre mi bu saatte kalktık?!"

hansol homurdandı. "cidden. bu haftanın başında bu işi bitirmesi gerekiyordu. yarın bitireceğini nereden nereden biliyoruz?"

"saçma sapan konuşmayın. işini küçümsüyorsunuz." jisoo, sinirle botlarına çakılarını koydu. "o da zorlanıyor."

"tabii," seungkwan kaşlarını kaldırdı ve seungcheol'e baktı. "şirket batıracak sadece, o oğlanın hesap kitap, stratejiye yatkın olmadığını biliyorduk. neden başka bir şey bulmadık?"

cheol de bunu biliyordu, wonwoo, bu işe uygun değildi. yine de sadece omuz silkti.

"bunu başaracak." mingyu ikisini sert sesiyle uyardı. "akıllı biri. sizin gibi aklı sadece öldürmeye değil, bir çok şeye basıyor. kesin sesinizi şimdi."

"biz de onu seviyoruz, hakkında kötü düşünmüyoruz." seungkwan lip glossunu sürdü. "sadece, yeteneği yok pratikte."

"o ağzını yamultursam-"

"soonyoung ve jihoonun gözlerimleri de bu şekilde," mingyu jisoo'nun sinirli lafını kesti.

"onlarla konuştum. şirketteki biriyle konuşmuşlar ve wonwoo bir şeyler planlamış zaten."

"bizimle iletişim kursaydı bir şeyler bilebilirdik." seungcheol gözlerini devirdi. "iki haftadır onu hiç görmedim. sesini de duymadım."

salonda sessizlik oldu.

"kimse doğru düzgün duymadı da görmedi de."

mingyunun aklına wonwoo'nun yaptığı şey geldi. bu onu düşündükçe sinirlenidiriyordu. bu yine de onu özlemesine engel olmadı.

jeonghan'ın telefonu çaldığında açıp hoparlöre aldı, "hey, yoon, o piç kurusuna söyle araba ve birkaç eleman hazır. mekanın krokisi lazım ve lanet olmayasıca güzel bebeğimi minghao'ya bırakmak iyi bir fikir miydi?"

mingyu, kendi telefonundaki aramayı cevaplarken, hyungseo'nun bıkkın sesiyle aynı anda daha çok şey düşünmeye başladı. zaten zihninin büyük bir bölümünü kaplayan gözlüklüsü kayıptı ve bu onun dikkatini dağıtıyordu. daha fazla sorun, görevin başarısız olmasını arttırıyordu.

"birincisi krokiyi şimdi sana atacağım. ikincisi neden öyle düşünüyorsun?"

"gittiğimde kapıyı sarı saçlı mullet bi eleman açtı. arkasından mutfakta oturup bağırarak ağlayan ve kafasına test kitabı vuran minghao'yu gördüm. sonra yanımıza geldi ve bibi'ye sarılarak ağladı. içeri gidince kapıdaki, ona iyi bakacağız, dedi ve bu benim içime hiç su serpmedi."

"chan evdeyse bebek güvendedir." dedi jisoo. "o çok sorumluluk alır. minghao'ya da o bakıyor genelde."

"kim mingyu bu saatte beni otuz kere aramanın sebebi nedir?" bu sefer soonyoung uykulu sesiyle telefonu yanıtlayıp birkaç küfür daha mırıldandı.

"şuan o iti öldürmeye gidiyoruz. bana jeon mafyanın krokisi ve kör noktaları lazım."

"ahh," neredeyse bağırdı. "culo mingyu, culo."

71           /minwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin