Sen Nesin? 🤫

13 2 24
                                    

Merhaba, merhaabaaa olmayan okuyucalaraa merhabaaa 🖐🏻

¤

Kafamdaki sesleri duyuyormuş gibi konuşması aşırı cânımı sıkıyordu. Bu duruma bir kılıf da bulamıyordum.

-Beni nasıl anlıyor yaa bu adam?-

Sorsam mı, sormasam mı diye düşünürken, vazgeçip sormadım.

¤

Yemeğimizi yedikten sonra mutfağı birlikte toplayıp salona geçtik. "Midemiz biraz dinlendikten sonra kahve içmeye ne dersin" dedim. Konudan bağımsız olarak "Sanırım bu sefer kar fazlasıyla geliyor" dedi ve devam etti. "Yaklaşık 2 saat sonra gökgürültüsünün hemen sonrası yağış başlayacak" deyip sustu.

Kendisine bön bön baktığımı görünce "Meterolog olduğumu söylememiştim sanırım" dedi. "Hadi beee" dedim şaşırarak.

Bir ânda öyle büyük yükselmiştim ki ardından "Tipin öyle durmuyor da" dedim toparlamak ister gibi.. Kendimi gülmemek için sıkıyordum. "Tipim ne gibi duruyor Eşay?"
"Türüne ender rastlanan hayvan gibi" dedim ve bir anda sustum.

Kafayı yemiş olmalıydım çünkü ilk kez biriyle evimde yemek yapıp yemiştim ve ona hayvan diyordum..

Gerçi bunu kendi söylemişti. Ben sadece espriye vurmuştum.

Ben böyle düşünürken o çoktan kahkahayı basmıştı. "Haaa, o konu" dedi birden ciddileşerek.

Kırılmış olmaması ve üstelik şakadan anlıyor olması beni aşırı rahatlamıştı. Çünkü dış görüntüsü -bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- modundaydı.

"Boşver o konuyu da kahve ister misin diye sordum ama sen hava durum raporunu benimle paylaştığın için beni duymadın" dedim. Meterolog olmasına inanasım gelmemişti.

"Elbette, sütlü ve şekersiz" dedi.

Ben mutfağa geçerken o da izin isteyip lavaboya çıktı. Mutfağa gidip 2 sütlü biri şekerli diğeri şekersiz kahvelerle geri döndüm.

Çok geçmeden merdivenlerden inişini ağır çekime alınmış film sahneleri gibi izlemeye başladım. Beynim onu daha da güzelleştirmek için her şeyi yapıyordu.

Yavaş yavaş merdivenlerden iniyor, hafif rüzgâr eşliğinde saçları oynaşıyor ve tebessüm ederek beni izliyordu. Arka planda ağır çekim sahnelerinde çalan melodiler dolanıyordu. Onu izlemeye dalmışken oldukça sessiz bir şekilde "Çok güzel" dedim. Bütün organlarım onun görüntüsünün mükemmelliğine çekiliyordu. Bakmamak için dirensem de başaramıyordum. Başka bir işle ilgilenmek istesem de odağım izin vermiyordu. Sanki var olması benim içindi ve onu bir tek ben izlemeliydim..

"Bu arada sana kimse güzel olduğunu söylemiyor mu?" diye sordu birden. Bunu cidden sorduğunu yüz ifadelerinden anlayabiliyordum. "Söylememiş olabilirler diye düşünüyorum çünkü beni izlerken sürekli "çok güzel" dediğini duyuyorum" Aslına bakarsan buradaki "güzel" kelimesine uyan tek varlık sensin" dedi.

Söylediklerine verecek cevabı bulamadığım için konunun başka kısmına dikkat çekerek "Sen beni o kadar sessiz söylediğim hâlde nasıl duyabiliyorsun? Neredeyse kendim bile duymayacak şekilde fısıldanıyordum" dedim. "İyi ağız okuyucuyumdur. İstersen bunu şimdi oyun olarak oynayabiliriz" dedi.

İstemediğimi belli etmek için kaşlarımı yukarı kaldırdım ve "Bir saat sonra kar kesin yağıyor yani, emin misin?"
"Bekle ve gör" dedi sırıtarak. "Henüz daha vaktimiz varken gidip biraz tatlı alalım mı?" dedi. Tatlı benim ince çizgimdi. "Olur" dedim ve üzerimi değiştirmeden montumu alıp dışarı çıktık.

Hemen karşı sokakta arabasını görünce bu kez bir şey demeden peşinden yürüdüm. Aracın kapısını beni oturtmak için açarken "Nereden almak istersin? İstersen o gün oturduğun kafeden gidip alabiliriz"
"O kadar uzağa gitmemize gerek yok, açık bir yerden alalım"
"Eşay, araçla 10 dakika bile sürmez, istersen gidebiliriz. Önemli olan sevdiğin yerden almak"
"O gün ıslanmamak için girdiğim bi yerdi orası, yani illa oradan almamız gerekmiyor. Hem daha güzel yerler var, madem uzak yakın fark etmiyor başka yerden alalım."

Birden gözlerimin içine bakarak "O gün oraya girme sebebin yağmur muydu?"
"Evet, ıslanmak hoşuma gitmiyor" dedim kazağımın kollarını biraz daha ellerimin içine çekerken. "Aslında beni bulmak için oraya girmiş olabilirsin" dedi ve sırıttı.

Bu esnada ben araca oturmuştum. O da yan koltuğa geçince uzanıp kemerimi bağladı. Bu hareketini garipsemiştim çünkü bilinçli yapmamıştı.

"Seni benim bulmam gerekiyordu ama beni sen buldun" dedi.

O gün olanları düşününce haksız sayılmazdı.
O yüzden "Evet seni ben buldum" dedim göz kırparak.

Biraz sonra "Peki bir şey sorabilir miyim" dedim. Bakışları yoldaydı ve ben onu izliyordum. Yüzünün her detayını incelediğimi anlıyor  gibiydi fakat rahatsız olmaktan ziyade onu böylesine dikkatli inceleyişimden memnun görünüyordu. Evet dercesine başını salladı.

"Cidden bizim ırkımız derken kast ettiğin şey neydi Ayaz?"

¤

Hikaye nereye evrilirse oraya gidiyor arkadaşlar. Yazıyorum ve böyle çıkıyor. Sevmemiş olabilirsiniz ama ben sonunu merak ediyorum. 🤭

İki deli bir araya gelmeli miydi? 🤔

Oy ve yorum istemekten vazgeçtim. Kafanıza göre takılın madem napalım 😅

Bir sonraki bölümde görüşmek üzereeeee 👋🏻

BENİ SEN BULDUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin