Hazır yazmışken iki bölümü de paylaşayım dedim 🙃
¤
Zor yerden sormamışım gibi gülümseyerek "Türk, Japon, Alman gibi her milletin nasıl kendi ırkı varsa bizimde ırkımız var. Sadece azınlıktayız ve azınlıkta olmamız bizi daha özel kılıyor. Üstelik tarih benim atalarımı tanımadığı için türümüzde bozulma yada değişim söz konusu olmadı. Birbirleriyle evlenildiği içinde soy olarak her doğan böyle siyah saçlı renkli gözlü oluyor" dedi.
-Ne yani bu adamın akrabaları hep siyah saçlı, mavi gözlü mü?-
Aslında bambaşka şeyler anlatacak olmasını beklemiştim. Mesela -evet ben bir kurt adamım- diyecekti yada vampir falandı. Ne bileyim ırkı özelse böyle özel olunurdu değil mi? Yoksa hangi insan ırkı diğerinden üstün yada özeldi?"Tabii yaa" dedim anlattıklarına inanarak. Kafamdaki düşüncelerin saçmalığıyla uğraşırken "Bu kadar fantastik türü film izlemek demek ki bana iyi gelmiyor" dedim. "Neden?" diye sordu. "Ben senin kurt adamım falan demeni bekliyordum, o yüzden" deyince aracı birden durdurdu ve yüzüme bakarak büyük bir kahkaha patlattı.
"Kurt adam mı? O hâlde bir akşam sana, kurda nasıl dönüştüğümü göstermeliyim" dedi ama hala gülüyordu. Onun gülüşünün mükemmelliği bana da bulaşınca bende gülümsemeye başladım ama içimde bir şeyler tatmin olmamış gibiydi.
Bu kez ben değil yolu Ayaz uzatmıştı ve neredeyse evden 1 saat uzaklıktaydık üstelik saat gece 1'di. Ben ise kurt adam olduğunu düşündüğüm bu adamla tatlı arıyordum.. -Kurt adam tatlı mı yer yaaa, beni yemesi lazım, et falan- diye kafamda konuşurken birden bir gürültü koptu ve etraf aydınlandı. "Ödüm patladı be" dedim bağırarak. "Gök gürledi" dedi Ayaz. Boşluğuma denk geldiği için yüreğim ağzıma gelmişti "İyi misin?" dedi. "İyiyim sen nasılsın?" dedim espri yapar gibi. Tebessüm etti ve aracı tekrar durdurdu.
"Aşağı in bir kaç saniye sonra" dedi ve gökyüzünü işaret ederek "Kar yağacak" dedi. Ona bu kadar kısa bir sürede sonsuz güvenmişim gibi sözünü dinleyip araçtan indim. "5-4-3-2-1" diyerek saymaya bitirdiği anda "İlk kar saçlarına düştü" dedi.
Gökyüzüne bakmam gerekirken onun yüzüne bakıyordum. Kar tanesini almak istemiş olacaktı ki eliyle saçıma uzandı ve eriyen suyu bana göstererek "Senin kadar güzel bir insanın saçlarına düştüğü için güzelliğine dayanamayıp eriyip yok oldu"
Söylediği bu sözü tenhaya çekildiğimde kalbime zaten işleyecektim ama şimdilik olduğum yerde erimemek için topu ona çevirdim. "Ya da senin ona dokunman onu yakıp su etti" dedim bir kaşımı kaldırarak..
Gözlerine bakarak içtenlikle gülümsedim. Köşedeki bankı görünce yanından uzaklaşıp yağan karı izlemek istedim. Yalnız kalmak istediğimi anlamış olmalıydı ki yanıma gelmedi.
Bankta oturunca gözlerimi kapattım ve yüzüme düşen kar tanelerinin eriyişini hissettim. Bu gülümsememe sebep olmuştu. Yüzüme değen her kar tanesi eriyip yanağımdan akarken "güzelliğine dayanamayıp eriyip yok oldu" cümlesini onun sesiyle defalarca kafamın içinde duydum.. Ciddi söylemiş olmalıydı ki bu kadar tesirinde kalmıştım. Yada tesirinde kalmak için bahane arıyordum..
Böyle ne kadar durduğumu bilmeden nihayet gözlerimi açabilmiştim. Çünkü ayak uçlarımdan başlayarak vücuduma bir soğukluk girmiş, üşümeye başlamıştım. Ayaz ise hala arabanın önünde, ellerini birbirine bağlamış beni izliyordu.
Onu yanıma mı çağırmalıydım yoksa kalkıp geç oldu geri dönelim mi diye sormalıydım? Kalbim onun yanından ayrılmak istemiyordu. Hatta şuan tuhaf bir şekilde ona sarılmak istiyordum.
Yere düşen karların birbiri üzerine düşmesini izlemeye başladığımda yanıma geldiğini fark etmemiştim. "Oturabilir miyim?" dedi. Bende sessizce oturduğum yerin hemen yanına elimi koyarak işaret gösterdim. Tam gösterdiğim yere oturunca bedeni, bedenime temas etti.
O esnada içimde bir şeyler hareketlenmeye başladı. Kafamı dağıtmak için ne düşündüysem başaramadım. Nabzım hızlanmış, heyecanım artmıştı. Sanki çok uzun mesafe koşmuşum ve nefes nefese kalmış gibi hızlı hızlı nefes alıyordum.
"Tatlı için çıktık ama sanırım bulamadan geri döneceğiz" dedi. Sesi bana fısıltı şeklinde gelmişti. Sanki, -sakin ol her şey yolunda- der gibi bakıyordu. "Bu tatlıdan daha tatlı değil mi" dedim montuna düşen karları göstererek. "Evet! Tatlıdan daha tatlı" dedi ama bahsettiği şeyin kar olmadığına emindim. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Zaten olduğum yerde kaskatı kesilmişken bana böyle bakması gerilmeme neden oluyordu.
Kafamı çevirip yere baktım. Çünkü ona baktıkça sıcaklanıyordum. Ellerimi yumruk yapıp kendimi kastığım için de tırnaklarım canımı acıtıyordu. Yine de buradan kalkıp gitmeyi hiç istemiyordum.
Birden çenemden tutup yüzümü kendi yüzüne çevirdi. Göz göze gelince şaşkınlığımdan ne yapacağımı bilemedim. "Beni duyuyor musun?" dedi tedirginmiş gibi. "Efendim" dedim. "Sana sorular soruyorum ama beni duymuyor gibisin, odağın şuan nerede?" dedi. Eli hala çenemde olduğu için kıpırdayamıyordum. Üstüne birde gözlerini endişeyle bana dikmiş, kesinlikle başka bir şeyle ilgilenmiyordu. Oturmuş bana odağın nerede diyordu.
"Sende" dedim. Bu açık sözlülüğüme ve adını koyamadığım şu hâlime seslice sövmek istedim. "Güzel" dedi. Gülümseyişi bir şeyi almak isteyip nihayet ona ulaşan birinin zaferi gibi görünüyordu. "Tuhaf görünüyorsun" deyince,
"Tuhaf görünmüyorum. Sadece nasıl söyleyeceğimin hesabını yapıyorum.."
"Anlamadım" dedim..
"Eşay.. Sana sarılmak istiyorum" dedi..-Sana sarılmak istiyorum- dediğini duyunca ona doğru dönüp bunu duymayı sanki çok beklemiş gibi kollarımı kollarının altından geçirdim ve sıkıca sarıldım. Başımı ıslanmış montuna yasladım. İlk defa bir ıslaklık beni rahatsız etmiyordu. Yada ıslanmak şuan takılacağım bir konu değildi.
"Bana böyle ne yapıyorsun?" diye sordum sessizce. Beni duyacağını biliyordum. Çünkü ne söylersem söyleyeyim beni duyuyordu. Hatta bazen içimden söylediklerimi bile duyuyor gibi tepkiler veriyordu.. "Bana yaptığın şeyle aynı şeyi" dedi. Bu sefer onun ellerini belimde hissettim. İyice ellerini bağlayınca avını bekleyen bir avcı gibi beni kendine çekti. Derin bir nefes alıp,
"Seni o kadar çok aradım ki" dedi..
Konuşsun diye bekliyordum ama öyle derin susmuştu ki onu bölmek istemedim.
Ne konuşabildim ne de kıpırdayabildim..
Yeterince üşümüşken, montunun ıslaklığıyla da yüzüm iyice donmuştu..
"Seni o kadar çok aradım ki.." dedi tekrar ederek..
Kokumu içine çekiyordu..
Kollarının arasındaydım ve sesi titriyordu.."Sonunda, kollarımın arasındasın Eşay.."
¤
Ayaz neler çekmiş ben bilirim Eşay, sen bilmezsin shjshhsj 😛
Kış romantizmine bayılırım 🫣
Birazcık da kavuşsunlar sonra belki ayırırım 🤨 (?)
Keyifli okumalar 💟
Bir sonraki bölümde görüşmek üzereeeee 👋🏻