Yeni kaleme aldığım ilk hikayeme desteklerinizi bekliyorum 🌙
¤
Yağmur ip gibi yağmaya başlayınca hazırlıksız yakalandığımı fark ettim. Kaç gündür pencere kenarında oturmuş kar yağmasını bekliyordum. Yağmıyordu..
Babam üvey annemle yurt dışına taşınırken bana bıraktığı ve yalnız yaşadığım evimden çıkıp tatlı yemek için bir kafe arayışına girmiştim ki yolu uzattığımı bile anlamamıştım. Yürüyüş en sevdiğim aktivitemdi. Saatler boyu sessizce yürüyebilirdim.
Montumun şapkasını başıma geçirdim ve ıslanmamak için nihayet bir kafeye girdim. İçerisi gayet sıcaktı. Sessizce -Ohhh- deyip menüdeki seçeneklere baktım. Gelen garsona "Profiterol ve çay" dedim. "Çay açık ve büyük bardakta olursa sevinirim" diye ekledim ve tebessüm ettim.
O esnada yağmurların altında koşarak yürüyen insanlara baktım. Kimse ıslanmayı sevmezdi, hele ben hiç sevmezdim. Etrafı izlerken tatlım ve çayım gelmişti. Bir yudum alıp tekrar etrafı izledim. Hemen kafenin karşısındaki yolda saçları normal bir erkeğe göre çook uzun birini gördüm. Koşmuyordu. Islanmak umurunda değil gibiydi ama kaşları çatıktı, memnunda görünmüyordu. O esnada ellerimi saçlarıma götürüp -Saçları benden uzun- dedim. Nasıl bilmiyorum durdu ve o da ellerini saçlarına götürüp birden bana baktı. -Kalp kalbe karşı- diyerek gülümsedim. Durup beni izlemeye başladı. Birden kalbimde tuhaf bir his belirdi ve aniden gözlerimi gözlerinden çevirdim. -Bu da neydi böyle- Tekrar aynı yöne baktığımda adamın ağır ağır yürüyerek ilerlediğini gördüm.. Uzaklaşana kadar bir tek onu izledim diyebilirim.
Uzun, siyah ve kıvırcığa yakın dalgalı saçları ıslanmıştı. Kıyafetleri tamamiyle siyahtı. Giydiği mont onu oldukça kaba göstermişti. Yine de oldukça muhteşem görünüyordu.
-Neyse- diyerek ikinci bardak çayımı da içtikten sonra kalkıp evimin yönüne doğru yürümeye başladım. Yağmur durmuş yerine bulutlarla beraber güneş gelmişti. -Tatlı çok iyiydi yaa- dedim ve cafenin adına baktım. -Tekrar gelirim- Çünkü para verip lezzetini beğenmediğim her yiyecek beni aşırı üzüyordu.
Kafeden çıktıktan sonra kulaklığımı takıp, sahile doğru yürümek istedim. Çantamda eldivenlerimi bulamayınca ellerimi montumun içine soktum. Yürürken, umursamak istemediğim ama kayıtsız da kalamayacağım 6-7 yaşlarında iki çocuk hüngür hüngür ağlıyordu. Biri kız diğeri erkekti.
Ne olduğunu merak edip yanlarına gitsem mi gitmesem mi diye düşündüm ve -düşünene kadar icraat- deyip yanlarına gittim.
"Kayıp olduk" dediler. Adresleri ise evimin bayağı tersindeydi. "Sizi otobüse bindirip durak adını söylesem gidebilir misiniz?" dedim. "Evet" dediler ama korkuyorlardı. "Pekala" dedim ve ikisinin de elinden tutup durağa yürüdük.
Otobüs tam kalkacakken bende bindim çünkü içim rahat etmemişti. Nihayet ineceğimiz durağa vardık ve indik. Yolları hatırlayıp hatırlamadıklarını sordum. "Hatırlıyoruz" dediler ve tekrardan yürüdük. "Abla şu yokuştan sonra geldik sayılır" dedi biri. İçimden -yokuşlardan nefret ederim- dedim.
Bu esnada hava kararmış ve oldukça soğumuştu. Çocukları kapılarına kadar getirince eve çıkmalarını ve çıkınca balkondan bana el sallamalarını söyledim. Beş dakika sonra ikisiyle beraber biri daha çıktı.
Birden çok şaşırdım ve şaşkınlığımı saklayamadım. Zaten ben mimiklerimi kontrol edemezdim. İçimden -benim saçlı- dedim ve kıkırdadım. -Aramaya kalksam bulamazdım seni- diye düşündükten sonra çocuklara el salladım ve otobüse binmek için geriye döndüm.
Kulaklığımı tekrar taktım. Tam müzik açacakken arkamdan bir el bana dokundu. "Nereye" dedi. Yüzümü dönmeden "Eve" dedim ve birden duraksadım. Çünkü tanımadığım biri beni durdurmuş yürümemem için sıkarak omuzumu tutuyordu. Canım yanmaya başlayınca "Pardon ne oluyor?" deyip ona doğru sertçe baktım. Bu, bugün üçüncü kez gördüğüm uzun saçlıydı. Saçlarını toplamış eliyle işaret ederek arabasını gösteriyordu. "Hava soğudu, saatlerdir kaybolan ikiz kardeşlerimi eve getirdiniz, bir teşekkür etmeliyiz, lütfen evinize sizi ben bırakayım" dedi.
Bende gerek olmadığını, otobüsün zaten tam evimin orada bıraktığını söyledim ve teşekkür ettim. Kabul edip o da geri dönmüştü. Saat neredeyse 9'u geçiyordu ve hava aşırı soğumuştu. Kürklü mont giymeme rağmen soğuk içime geçiyordu sanki.
Nihayet evime gelmiştim. Geldiğim gibi hemen bir yemek söyledim ve beklemeye başladım. Öğlenden beridir hiçbir şey yememiştim. Karnım zil çalıyordu. Yemek yiyip uyuyacaktım. Bu esnada kısacık duşa girip çıktım. Üç dakika sonrada yemeğim gelmişti. Yemeğimi yedikten sonra olanları düşünüp durdum. Adamın görüntüsü sanki beynime işlenmişti. Nereye baksam yüzünü görüyordum.
Saat 11 olmuştu ve hala uyuyamamıştım. Daha dün kestirdiğim saçlarıma üzülesim tutmuştu heleki o saçlıyı gördükten sonra.
-Nasıl olsa uzayacak- dedim ve kısacık saclarımı topladı. Gözlerim yorgunluktan kapansa da beynim içeriden hala çalışıyordu. . Uyuyamıyordum. Bu böyle olmayacaktı. Asmr açıp üzerime battaniyemi aldım ve yastığıma sarıldım. Ne zaman uyurum bilmiyordum ama uyuyacağıma emindim.
Sabah kapının çalmasıyla uyandım. Kapıda bir kutu tatlı ve üzerinde şöyle bir not yazılıydı.
"Böyle teşekkür etmek istemezdim.."
"İmza; Saçlı'n.."¤
- - Arasında yazılan yazılar iç konuşmadır. Karşılıklı iletişim " " arasında geçmektedir..
Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm 💐
Görüşmek üzere..👣
Murtef Takip etmeyii unutmayınn 🫰🏻