Bölüm 11

299 22 31
                                    


ON BİRİNCİ BÖLÜM

"Atilla'nın Evi"

Ben içeri girdiğimde sevgilisi de dışarı çıkıyordu. Bana şüpheli bir bombaymışım gibi baktı.

"Sen de kimsin? Bu halin ne?" Ona cevap verip vermeme konusunda kararsız kalsam da cevap verme gereği duydum. Onun yerinde ben de olsam sorardım. Sevgilisinin evinde yabancı bir kadın görmesi doğru değildi.

" Ben bilge Atilla'nın avukatıyım." diye kendimi tanıttım. Ona kazayı anlatma gereği duymadığım için kaza hakkında bir şey demedim.

" Demek sen osun şu meşhur avukat." Meşhur olduğum doğrudur. Ama kazandığım zor davalardan herkes adımı bilir. Ama Atilla'yla çıkan haberim bütün meslek hayatımın önüne geçmişti. Sanki daha önce başarısız biriymişim gibi sanki tek başarım Atilla'nın müvekkilim olmasıymış gibi herkes son zamanlarda bunu konuşmaya başlamıştı ve bu beni deli ediyordu.

Ben Atilla'nın benim müvekkilim olmasını bile istemedim. Neden beni kimse anlamıyor?

Yaptığı imaya gözlerimi devirip "Meşhur olduğum doğru, ama senin sandığın gibi Atilla'yla magazine düştüğüm için değil. Meşhurum çünkü bu zamana kadar hiç kaybetmedim. Meşhurum çünkü her zaman her koşulda kazanırım. Sevgilin de beni o yüzden tuttu."

Bir daha bana saçma sapan imalar yaparsa onun yapay saçlarını yolup eline büyük bir zevkle veririm. Berrak mı neyse bana istediği gibi saçma sapan imalar yapamayacağını anlayıp Atilla'nın yanına gitti.

Bu hayatta en sevdiğim şeylerden biri hak edene haddini bildirmek.

Halk edene haddini bildirmek ego değildir. Onlar benim sınırlarımı geçmeye çalışmaktan çekinmiyorsa ben neden onlara haddini bildirmekten çekineyim. Ben insanlara ederi kadar değer verilirim. Onların değersiz olmaları onların sorunu benim değil.

Biraz dinlenmek için Atilla'nın söylediği odaya gidecektim ama yerini bilmediğim için birinin benimle ilgilenmesini bekliyordum ama kimse benimle ilgilenmiyordu.

Artık en son ayakta durmaktan ayağım daha çok acımaya başlayınca yanımdan geçen ilk yardımcıya seslendim.

"Pardon ama benim bir yerlerde odam varmış galiba beni oraya getirir misiniz?"

Kız ilk başta ne demek istediğimi anlayamadı. Yanımıza başka bir yardımcı geldi o konuya hakim gibi görünüyordu. " Tabi hanım efendi ben size odanıza kadar eşlik edeyim." Dedikten sonra bana elleriyle hangi yöne gideceğimi gösterdi.

On beş dakikalık merdiven çıkma maceramdan sonra sonunda odaya varmıştık. Oda büyük, sade ama şıktı. Klasik misafir odası herkese hitap etsin diye sade tutmuş olmalı. Odadaki boy aynasından kendime baktığımda gerçekten mumya gibi görünüyordum.

Şu halimle beni bir çocuk görse korkardı. Saçımdaki kan lekeleri kurumuş. Yüzümde kan izleri vardı. Kollarım da aynı şekilde sargı içindeydi, korkunç görünüyordum. Şu an sıcak bir duş alsam biraz olsa rahatlardım ama doktor başımdaki yara için bugün su değmesin dedi.

Yatağın ucuna oturup ayakkabılarımı ayağımdan çıkarıp etrafı incelemeye devam ettim. Odanın içinde bir kapı daha gözüme çarptı. Bu ne kapısıydı, gizli bir geçip olabilir miydi? Gizli bir odaya açılan gizli bir geçit bu fikir bile damarımdaki kanı hızlandırmıştı.

Yerimden yavaşça kalkarak gizli geçittin kapısını açtım. İçeri baktığımda benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Kapı gizli geçit kapısı değil de giyinme odası kapısıymış.

Kırık Kalem.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin