Zeynep duydukları karşısında yanaklarına söz geçirememiş, git gide daha da kızarmaya devam ediyordu. İyi bir şey bu diye avuttu kendini. Eşinin sevgisi, muhabbeti tanışmadan evlenen kaç kişiye kısmet oluyordur ki? Hele saygı? Yıllar içinde babasının ona çocuk veren, yemeğini yapan annesine hürmet gösterdiğini hissetmemişti hiç. Zeynep ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha idrak etti. Kocası kendisi kadar şanslı değildi lakin bunun için kendini de suçlayamazdı. Eninde sonunda sevgisine karşılık vereceğini biliyordu. İyi bir adamdı sonuçta. Olmaması için hiç bir neden yoktu ortada. Zaman.. sadece zamana ihtiyacı vardı Zeynep'in.-Cüneyd efendi ben-
Cüneyd eliyle işaret yapıp cümlesini yarıda kesti. Ne diyeceğini anlamışa benziyordu.
-Ben hislerime karşılık ver diye anlatmadım bunları Zeynep hanım. Sen sordun, bilmek istedin. Benim de saklayacak halim yok artık.
Zeynep tekrar konuşmaya yeltenince Cüneyd bu sefer kesmedi sözünü. Onun da utandığını anlamıştı. Daha fazla zorlamak istememişti karısını.
-Cüneyd ben senin bulunduğun deryalara erişemedim henüz. Ne zaman yetişirim sana onu da bilmiyorum ama yolda olmadığımı düşünmeni de istemem.
Cüneyd güldü. Kısa ama sıcak bi gülüş. Demekki duyduğu memnun etmişti onu.
-Senden benim gibi mecnun olmanı beklemiyorum Zeynep. Ben adımlarımı yavaşlatırım sen yeter ki gel.
Saatler birbirini kovalamış, konu konuyu açmıştı. Cüneyd'le Zeynep arada namaz kılmak için kalkıyorlar, sonra tekrar divanda yerlerini alıp konuşmaya devam ediyorlardı. En sevdikleri renkten, ilk hayvanlarına kadar her şeyi konuşmuşlardı. Akşam yemeği vakti geldiğini bile çok sonra farkettiler. Hatice hanım salona girdiğinde gülüşen çifti görünce önce rahatsız etmek istemedi ama çoktan farkedilmişti. Bi önlerindeki buz tutmuş çaya, bi çifte bakıp konuştu.
-Yemek yediniz inşallah? Saat sekizi geçti.
Zeynep saati duyar duymaz yerinden fırlayıp mutfağa koştu. Allahtan yemekler hazırdı. Hızlıca dolaptan çıkarıp ocağın altını yaktı. Salata yapmaya koyuldu. O sırada içeri giren Hatice hanım Zeynep'in önündeki kesme tahtasını yavaşça önüne çekti.
-Ben yaparım kızım. Sen yemeklere bak.
Yaşlı kadın bir yandan Zeynep'i süzüyor, bir yandan da salata yapıyordu. İçeride gördüğü manzara iyiye işaretti ama gelini günlerdir görmemişti. Son gördüğünden de çok daha iyiydi. Ne de olsa kocasıyla olmak benimle kalmaktan daha güvenli gelmiştir diye düşündü.
-Zeynep kızım daha iyi misin? Rengin yerine gelmiş maşallah.
Zeynep tabakları sofraya dizerken cevap verdi.
-Daha iyiyim çok şükür.
Kocan gelince odana girmek de kolaylaşmıştır senin için. Uyuyabildin mi odanda?
Zeynep yutkundu.
-Hayır. Kütüphanede kalıyoruz.
Zeynep daha fazla ayrıntı vermek istememişti. Sonuçta kocasıyla birlikte uyumadığını kimse bilmiyordu. Böyle bir şeyi de ulu orta açmaya gerek yoktu hiç. Taktiği işe yaramıştı, Hatice hanım daha fazla soru sormadı. Sofra kurulduktan sonra Hatice hanım müsaade istemiş, ikisini baş başa bırakmıştı. Zeynep de İstanbul meselesini düşündüğünden dalgındı biraz. Bugün konuşması gerekirken ani gelişen kavga yüzünden odağı değişmişti. Mutlu olmak istiyordu. Elindekiyle olabildiği kadar. İstanbul'a gitme konusunda ekstra bir arzusu olmasa da Cüneyd için iyi olacağı fikriyle hareket ediyordu. En sonunda aklına gelen fikirle yüzü güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceviz Ağacı (CünZey)
Romansa"Ceviz ağacının dibinde ve gölgesinde oturulmaz, adamı erken öldürür" derler.