İtiraf

773 69 53
                                    


Zeynep odadan çıkmış, kapıda onu bekleyen eşiyle göz göze gelmişti. Konuyu nasıl açacağından emin değildi henüz. Lakin hastanede konuşmak istemiyordu. Hem yorgundu hem de Cüneyd gidip dedesine pişman olacağı bir şeyler söyler diye çekinmişti. En azından eve gidene kadar konuyu ertelemeye karar verdi. Cüneyd'e fırsat vermeden konuşmaya başladı hemen.

- Amcanla Bahadır geldi mi?

Cüneyd anlamayan gözlerle karısına bakıyordu. Üzgün görünmediğine sevinmişti. Her ne konuştularsa üzmemişti Zeynep'i. Yine de dikkatini dağıtmaya çalıştığını anlayabiliyor, kandırmaya çalışması da hoşuna gitmiyordu. Üstelemeyecekti. Ne de olsa söz vermişti. Sözünü tutacağını biliyordu karısının.Başını sallamakla yetindi.

-Geldiler. Amcam doktorla konuşmak istedi. Hayırdır, neden sordun?

Zaten yorgundu yalan sayılmazdı ama Cüneydi ikna etmesi kolay olsun diye abartılı bir şekilde esnedi Zeynep.

- Biraz yorulmuşum ben. Sırtım da ağrıyor. Eve gidelim diyecektim. Olur mu?

Cüneydin şüphesi yerini endişeye bıraktı hemen. O zevcesinin dizlerinde hayatının en huzurlu uykusunu çekerken genç kızın her yeri tutulmuştu.

-Halkını helal et Zeynep hanım. Benim yüzümden oldu biraz da. Aslında uykum da ağır değildir ama-

Zeynep hemen sözünü kesti.

-Kaç gündür perişan olmuşsun hastane köşelerinde. Normaldir. Sen de dinlenmiş oldun biraz.Eve gidelim mi biz? Hem amcan dinlendi dün. Bahadırla birlikte kalırlar.

Cüneyd başını salladı. Bu fikir pek hoşuna gitmemişti.

- Olmaz Zeynep. Seni bırakırım dönerim geri.

Genç kadın Mürşit efendinin sözlerini hatırladı.

Gözünde senden daha değerli hiç bir şey yok onun. Seni mesut etmek için her şeyi yapar.

Zeynep bu teoriyi sınamaya karar verdi. Çok üstelemeyecek, sadece isteğini söyleyecekti. Eğer kabul ederse bir sonraki adım çok daha kolay olur diye düşündü.

-Cüneyd günlerdir buradasın. Ben bir günde ne kadar kötü oldum. Seni tahmin bile edemiyorum. N'olur hatırım için dön.. Rahat bir uyku çek. Hasta olacaksın diye korkuyorum. Kabul etmezsen ben de gitmem.

Cüneyd Zeynep'in ne kadar yorgun olduğunu anlamıştı. Kendisi de yorgun hissediyordu, evet ama sırf dinlenmek için hastaneden ayrılacak kadar değildi bu yorgunluk. Yine de Zeynep'in bu halde burada kalmasını istemiyordu daha fazla. Başını eğip derin bir nefes aldı. Kaderine razı geldi.

- Öyle olsun bakalım Zeynep hanım. Bir ıhlamurunu içerim ama.

Zeynep'in yüzündeki sonbahar birden yerini yaza bırakmıştı. Öyle güzel gülmüştü ki. Yıllardır içinde bulunduğu ayazdan kurtulmuş gibi hissetti Cüneyd. Farkına varmadan o da gülümsedi.

-Tabi yaparım. Yeter ki gel.

Zeynep kocasını ikna etmenin ne kadar kolay olduğunun şaşkınlığıyla kalakalmıştı. Bu adam mı inatçıydı şimdi? Mürşit efendi torununu tanımıyor olamazdı herhalde.

Sevdiğinden öyle.

Mürşit efendi haklı mıydı gerçekten? İnsan böyle bir şeyi nasıl teyit ederdi ki? Kocasına sen beni seviyor musun diye sormak.. garip geliyordu. Normalde bunu zaten bilip evlenmesi gerekirdi zaten. Aklından sildi hemen bu düşünceyi. Sırası değildi şimdi. Şu an bundan çok daha önemli bir görevi vardı.

Ceviz Ağacı (CünZey)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin