Bölüm 5

48 1 0
                                    

(Gece 3.00)

Velvet Sokağı'nın birbirine benzer evlerinden birinde bu gece huzur yoktu.Bir genç kızdan yayılan kasvet tüm sokağı etki altına almış gibiydi.Kaynağına doğru gidildiğinde iki katlı, beyaz boyalı,küçük bahçeli ev her zamanki gibi orada duruyordu.Üst kattaki açık pencereden uçuşan perdeleri aralayınca kızın odası daha net görülüyordu.İlk dikkat çeken şey ahşap duvar saatinin tik taklarıydı.Hemen yanında duran bir çalışma masası, üstünde ise çizim yapılmış birçok kağıt vardı.Karanlıkta çok dikkat çekmeyen kitap rafları ağzına kadar doluydu.Ve yatağında dönüp duran,korkuyla sayıklayan Lia işte tam karşıdaydı.Uzun kahverengi saçları yatağa yayılmıştı.Göz kapakları tehlikeden sakınmak istercesine sıkılmıştı.Yüzü terden sırılsıklam olmuştu.Dudakları bembeyaz kesilmiş anlamsız kelimeler mırıldanıyordu.Küçük burnu ağlamış gibi kızarmış,ellerini iki yanında yumruk yapmıştı.Aniden sesli bir nefes alarak gözlerini açtı.Başta nerede olduğunu idrak edemedi.Anlamsız anlamsız sağa sola bakıyordu.Gözleri tavandaki parlayan yıldızlara takılınca iç geçirdi.Biraz olsun rahatladı.Kabus gördüğünde hafızasını kaybedecek kadar korkmuş oluyordu.Hatırlaması için odaya küçük eşyalar koymuştu.Fosforlu yıldızları da bunlardan biriydi.Yutkundu,ardından elini alnına götürdü.Tiksinir gibi hemen geri çekti.Komodinin üzerinde duran dijital saate baktı.
"3.07"
Yaklaşık bir haftadır hep aynı zamanda uyanıyordu.Bir şey anlamış gibi
"Üç kere dokundu ve saat.." diye mırıldandı.Ne rüya gördüğünü ancak o bilirdi.

****
"Tostun soğuyor.Yine ne düşünüyorsun Lia?" diye sordu Marilyn.Gözlerimi kantin duvarından alıp ona çevirdim.Yeşil gözleri endişeli bakıyordu.Siyah saçlarını kendi dalgasına bırakmış bugün düzleştirmemişti.Küçük dudaklarını yamultmuştu.Güzel bir kızdı Marilyn,aptallık derecesinde de saftı.Konuşmak istemesem de şuan zorundaydım
-Hiç.Dün pek iyi uyuyamadım.
-Yine mi kabuslar?
Kaşlarımı çatarak başımı sallamakla yetindim.O da aklına önemli bir şey gelmişçesine gözlerini büyüttü.
-Sana söylemeyi unutuyordum.Yarın akşam Peter evinde parti veriyor.Herkes muhteşem olacağını söylüyor,ünlü bir dj bile geliyormuş inanabiliyor musun?Lütfen gidelim.Hem daha iyi hissedersin.Sonra alışveriş yaparız.Lia harika olacak hissediyorum.

Durup nefes almasını izledim.Kelimelerden boğulacak kadar heyecanlı konuşuyordu.Tek kaşını kaldırıp devam etti.

-Ayrıca Alex'de geliyor.Ne dersin?
-Alex umrumda değil Marilyn.Ama madem bu kadar istiyorsun gidelim o zaman.

Birdenbire sandalyeden kalkıp boynuma atladı.Gerçekten mutlu olmuştu.Belki de haklı olabilirdi,biraz eğlensem fena olmazdı.
***
Ders dinlemek istemediğim için en arkaya geçmiş kafamı sıraya koyup,gözlerimi kapamıştım.Uzun bir süre öyle kaldım.İnsanların sesi artık kulağıma gelmeyene ve uykuya dalana kadar.Okuldayken ya da başka kalabalık yerlerdeyken neredeyse hiç kabus görmüyordum.O yüzden burada uyuklamayı cidden seviyordum.Bir an gözlerimi hafifçe aralama ihtiyacı hissettim.İki yan sırada oturan Alex'de aynı şekilde başını koymuş,benden tarafa bakıyordu.Beni mi izliyordu o? Saçmalık.Kendinden başka kimseyi düşünmeyen o züppeden bahsediyoruz.Kızlarla sadece bir gece geçiren,insanları küçümsediği için uzak durmayı tercih eden Alex.Şöyle bir bakıldığında yakışıklıydı evet.Koyu sarı saçları,koyu kahve gözleriyle sıradan kızları etkisi altına alabiliyordu.Ama benim için önemli miydi?Hayır.Umrumda bile değildi.Tek derdim bunlar olsaydı asla isyan etmezdim.Gerçi ne önemi var ki?Gittiğim zaman...Sadece gitmiş olacağım.
"Evet hayatım.Gittiğin zaman kurtulacaksın."
Bozuk bir plak gibi her düşüncemi onaylaması,başka bir işkence yöntemiydi O'nun.
"O" benim lanetim.Annem öldükten hemen sonra ortaya çıkan iğrenç dostum.Çocukken o da bir çocuktu.Yetişkinken o da bir yetişkin.Benimle birlikte,o da adeta içimde büyüdü.Kendini gösterdiği ilk zamanlar korkmamış aksine mutlu olmuştum. Hiç değilse insana benziyordu.Hayali bir arkadaşımın olmasına -en başlarda- sevinmiştim.İlk defa rüyamda gördüm O'yu.
Gündüz vakti yemyeşil,ışık dolu bir ormanda yürüyordum.Çoğunlukla çam ağaçları vardı.O kadar uzunlardı ki kafamı kaldırıp baksam bile sonunu göremiyordum.Gövdelerine dokundum.Sert pütürlü yüzeyin elimde bıraktığı his,ayaklarımın altında çıtırdayan yapraklar gerçekti.Her şeyin kokusu,görüntüsü berraktı.Evet sanki başka bir gerçekliğin içine atılmış gibiydim.Yalnız olmamayı umarak "Kimse var mı?" diye bağırdım.Sesimin çocuksu yankısı uzun bir süre dinmedi.Demekki oldukça büyük bir yerdeydim.Hemen ardından yine yankıyla bana gelen bir kıkırdama duydum.Heyecanlanıp "Nerdesin?" diye bir soru yönelttim.Etrafıma bakınıyordum.Başka bir çocuk daha vardı demek.
"Burdayım tatlım"  yine bir yankı...Bu çocuğun "tatlım" demesi komik gelmişti.Gözüm biraz ilerdeki kalın gövdeli ağaca takıldı.Arkasında bir şey vardı.Oraya doğru ilerlemeye koyuldum.Yaklaştıkça gövdenin arkasından uzanan turuncu kıvırcık saçlar göze çarpıyordu.Nihayet durup "Seni görüyorum sobe!" dedim.Önce minik beyaz bir el ağaç gövdesini tuttu.Sonra yavaşça saklandığı yerden çıktı.Bu çok ilginç bir çocuktu.Saçları iki yana doğru uzamıştı.Turuncu rengi güneş ışığını hapsediyordu.Yüzü oldukça beyazdı.Gözleri maviydi ama rengi o kadar açıktı ki korkutucu duruyordu,altları ise mosmordu.Dudakları sağa doğru kıvrılmıştı.Bir suç işlemiş gibi başı hafiften öne eğikti.Üstünde kırmızı uzun kollu bir kıyafet altında ise kahverengi bir pantolon vardı.Rengi solmuş sarı botlarının bağcıkları çözülmüştü.
Birdenbire kafasını kaldırıp bana doğru yürümeye başladı.Yanıma geldiğinde hiçbir şey söylemeden gözlerimin içine bakıyordu.Gerçekten enteresandı.Yüzüme bir gülümse koyup:

-Merhaba ben Lia.Senin ismin ne?
-Merhaba Lia.Ben de O.
-O? Sadece O mu?
-Evet sadece O.

Ardından elini uzattı.Başıma gelecekleri bilseydim asla o eli sıkmazdım.Buz gibi bir o kadar da rahatsız edici bir yumuşaklığı vardı.Sanki ölü bir kuşa dokunuyormuş gibi hissettirmişti.
-Artık arkadaşız değil mi?

Yamuk gülümsemesini tekrar yüzüne yerleştirip gözlerini kocaman açtı.

-Evet tatlım.Hem de ölene kadar...

Benim Adım LiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin