Göğsüme değen bıçağın soğukluğu tenimi ele geçiriyordu. Vücudum tir tir titrerken bunu boş vermeye çalışarak başımı yukarı kaldırdım. Yüzünde maske olan, uzun boylu, çok yapılı olmayan bir vücuda sahipti lakin dediğim gibi yüzü gözükmüyordu. O kahverengi gözleri yine gördüm. Kalbim fazlasıyla hızlı atıyordu ama aynı zamanda da duracak gibiydi. Birkaç adım geri gittikten sonra kapıya yaklaştım. Elinde bıçakla olduğu yerde duruyordu. "DEDEKTİF!" Diye bağırarak koşmaya başladım. Odadan çıkacağım sırada ayağımın takılmasından dolayı düştüm ve kalkacağım sırada da ayağımdan tutarak beni geri çekmeye çalıştı. "DEMİR!" Diye tekrar bağırdım. Ayak bileğimi tuttuğu için bana yaklaşmıştı bende diğer ayağımla kafasına birkaç kez tekme atarak kalktım ve koşmaya başladım.
"CEYLAN!" Dedektifin sesini duyduğumda daha da hızlandım. Dedektifi merdivenin başında görmemle ona doğru koştum, omzuna tutunarak kendimi durdurdum. Bir elim kolunu sıkıyordu. Beni sıkıca tuttu ve kendine çevirdi.
"Ne oldu? Sakin ol."
"O- Orada." Diyerek odayı gösterdim.
Eli beline gitti ve hızlıca silahını çıkardı, bir eliyle beni arkasına aldı ve önden yürümeye başladı. Arkasında saklanmış ve gözükmediğini sanan biri gibiydim ama gözüktüğümü biliyorum tabii ki de. Dedektif kapıya tekme atarak açılmasına sağladıktan sonra silahını öne çekerek içeri girdi. Ama oda bomboştu. Yine kaçmıştı. Kırık camdan baktığımızda onun sokağın sonuna doğru koştuğunu gördük. Dedektif hemen cebinden telefonunu çıkardı ve birini aradı. Kısa bir süre sonra telefon açıldı.
"Akan, Faruk, polislere de haber verin. Katil ***** sokağının çıkışına doğru koşuyor çabuk." Diyerek telefonu kapattı ve bana döndü. "İyi misin sen?" dedi. "Evet, iyiyim." dedim. Beni baştan aşağı süzdükten sonra iyi olduğumu karar verdi ve binadan hızlıca çıktık. Arabaya bindiğimizde sokağın sonuna doğru sürmeye başladı arabayı. Yolun sonunda gelmiştik ama hiç kimseyi görememiştik. Gerçekten şaka gibiydi ışınlanıyor gibi. İki dakika da nereye kaybolmuştu? Bir araba bize doğru geliyordu, tam önümüzde durdu ve kapısı açıldı. İçinden Akan ve Faruk çıktı. Dedektif ve ben de arabadan indiğimizde kimsenin bulamamış olduğunu anlamış olduk. Dedektifin dönüp arabaya tekme atmasıyla yerimden sıçradım.
"Sikeceğim böyle işi! Nasıl kaçar ya nasıl?!"
Faruk, "Tüm sokağı gezdik ama yok."
Akan, "Gören de yok, geçen birkaç kadın falan da sorduk ama." Dedektif küfürlerini savurmaya devam ediyordu. Bana döndü ve "İçeride ne oldu, görebildin mi onu?" diye sordu. Başımı hayır anlamında sallayarak kendime gelmeye çalıştım. "Maske vardı suratında, kahverengi gözleri vardı." dediğimde biraz daha yaklaştı ve bir ayağını arabaya yasladı. "Tamam bu bilgileri vermiştin daha öncesinde. Başka dikkatini çeken bir şey var mıydı?" Dedi. Beynimi zorlamaya çalıştım, başka bir şey... Şu ana kadar fark etmediğim ve şu an fark ettiğim bir şey ne olabilir? Kafam zaten ağrıyordu ama yine de düşünmeye çalıştım. Ben düşünürken dizimle bir çift el hissettim ve irkildim. Dedektif yırtılmış pantolonumdan kanayan dizime dokundu. "Sakin ol sadece bakacağım." dedi ve bakmaya devam etti.
Arabaya doğru eğildi ve açık camın içinden elini uzatarak biz mavi bir bez parçası aldı. Aldığı bez parçasını elinde tutarak bana döndü, "Arabanın kaputuna otur istersen...Şu bezle kanı alırım." dediğinde şaşırmıştım. Bu adam arabasına çok değer vermiyor mu? Neden kaputa oturmama izin vermişti ki? Her neyse. "Olur." Diyerek oturdum. Yavaşça yanıma yaklaştı ve önümde eğilerek bezi dizime sürttü. İrkilerek bacağımı geri çekmeye çalıştım yani aslında bu refleki bir şeydi ama olsun. Bir eliyle dizimi sabitleyerek kanı silme işlemini bitirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Haber: Cinayet Kasabası
Actionünsüz bir gazeteci olan ve ününe ün katmak için her şeyi yapabilecek olan baş karakterimiz, arkadaşından aldığı bir telefon üzerine aceleyle onun kasabasına gider. Bu kasabaya gelme sebebi hem arkadaşını korumaktır hem de olayı araştırıp haber yapma...