Dedektif tarafından eve bırakılmamızın üstünden 3 Gün geçmişti. Ve Biz Bu 3 Gün içinde dedektifle neredeyse her gün konuşmuştuk, polisler hala kapıdaydı. Geçenlerde bir görgü tanığı bulmuşlar onunla konuştuklarını söylemişti Demir ama pek bir şey çıkmamış galiba. Şu ana kadar herkesin söylediği gibi siyah kapüşonlu, uzun ve sigara kullanan birini bir gece vakti sokakta gezerken görmüş, polisi aramış ancak onlar gelene kadar çoktan gitmiş. Yani bundan da Pek Bir Şey Çıktığını Söyleyemeyeceğim... Lakin önemli ve dikkat çeken bir bilgi verdiğini söylemişti Demir bana. Ancak telefondan söyleyemeyeceği bir şey olduğu için şu anda buraya geliyordu. Defne ile birlikte koltukta oturmuş, daha doğrusu yayılmıştık.
Kapı çaldı, hızla kalkıp kapıyı açtım. Karşımda Demir ve yanında bir adam vardı. Adamı daha önce hiç görmemiştim. Demir beni adama tanıttı. Adam, Emniyet Müdürü'ydü. Emniyet Müdürü içeri girdikten sonra Demir, "Önemli bir şey söylemek için geldik." dedi. "Görgü tanığı, siyah kapüşonlu adamın yüzünü görmüş." Demesiyle duraksadım lakin kendime gelerek onları hızlıca eve davet ettim. Defne çoktan ayağa kalkmış yanımıza gelmişti.
"İçeri geçin çabuk!" Dedi Defne telaşla.
Dedektif ve yanında emniyet müdürü içeri geçtiğinde daha fazla dayanamayarak sorumu sormuştum.
"Kimmiş? Tanıdık biri mi?" Dedim.
"Tanıdık mı değil mi bilmem ama görgü tanığının tanımadığı biri. O bize yüzünü ifade etti biz de polislere ileterek robot resmini çizdirdik." Demir'in eli cebine uzandığında, odadaki hava aniden değişti. Herkesin nefesleri kesildi, sanki kalpleri göğüs kafeslerinden fırlayacakmış gibiydi. Demir'in parmakları kâğıda değdiğinde, sessizlik kulakları tırmalamaya başladı. Kâğıt yavaşça açılırken, zaman adeta durmuş gibiydi.
Kâğıdın üzerinde siyah kapüşonlu bir adamın yüzü belirdi. Adamın keskin bakışları odaya saplandı, sanki ruhunuzun derinliklerine bakıyor gibiydi. Belirgin burnu ve ince dudakları, soğuk ve duygusuz bir ifadeyle çerçevelenmişti. O yüz, sanki bir kâbusun ürkütücü bir tablosundan fırlamış gibiydi.
Ve bu robot resimde bir şey fark ettim. Tek bir şey vardı. Robot resimdeki bu kişinin Burak' ne kadar benzediği... Tıpkı Burak'a benziyordu.
Defne de bunu anlamış olacak diye başına kaldırarak hızla bana baktı. Gözleri Fal taşı gibi açıldığında ne kadar Şaşkın olabildiğini görüyordum. Onun kadar en az ben de şaşkındım. Bu bir tesadüf olabilir miydi yoksa? Bilmiyorum. Bu kadar benzer olmaları normal olamazdı.
"Bu sizin arkadaşının değil mi?" dedi Dedektif.
"Evet, yani hayır!" Dedi Defne.
"Bu...O yani Burak." Defne'ye dönerek "Bu kadar benzemesi normal olabilir mi sence?" dedim sesim hafiften çatallı çıkıyordu sanki.
"Burak olamaz bu! Evet benziyor ama o böyle şeyler yapamaz hem onlar geleli 3 gün oldu olmadı..."
"Evet gerçi o da var." demiştim lakin eğer bu kişi gerçekten Burak ise planlarını buraya daha öncesinde gelerek yapmışta olabilirdi, mümkünatı vardı.
Sonuçta bunu her kim yaptıysa ve yapmaya da devam ediyorsa anlık bir kararla yapılan şeyler olduğunu düşünemiyorum. Hepsi planlanmış gibi. Evlerimize bırakılan notlar, Defne'nin dağıtılan evi, evime giren O adam Burak olabilir miydi? Eğer gerçekten Burak ise Burak'ın en az bir haftadır burada olduğunu söyleyebilirim.
"Biz Defne ile evde otururken Burak da Pınarlar ile birlikte gelmişti. Onlardan sonra veya önce gelmemişti. Aslında Pınar ve Mine'ye Burak'ın onlarla buraya gelip gelmediğini Sormamız gerekiyor olabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Haber: Cinayet Kasabası
Actionünsüz bir gazeteci olan ve ününe ün katmak için her şeyi yapabilecek olan baş karakterimiz, arkadaşından aldığı bir telefon üzerine aceleyle onun kasabasına gider. Bu kasabaya gelme sebebi hem arkadaşını korumaktır hem de olayı araştırıp haber yapma...