Dedektifin evinde, yeni bir güne uyanmıştım. Sadece üstten açık olan camdan içeriye giren rüzgar beni serinletiyordu. Üzerimdeki ince, beyaz pikeyi üzerimden çekerek yatakta oturur pozisyona geldim. Odanın havası, dışarıdaki serin rüzgârın getirdiği nemli toprak kokusuyla iç içeydi. Bu kokuyu içime çekerek kalktım ve odadan çıktım. Salonda bulunan Başucu masasında yığılmış dosyalar, çözülmemiş davaların ağırlığını hissettiriyordu. Bilmiyorum belki de bir şeyleri çözmüştür, Bilemiyorum. Dedektif ortalıkta görünmüyordu hala uyuyor muydu Acaba? Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya girmek istedim fakat... Lan! Dedektif buradaymış. Duşakabinin içinde, arkası dönük olan dedektif önüne döneceği sırada koşarak banyodan çıktım ve kapıyı sertçe kapattım. Ay Aman Ya sormaz mı bu adam kapıyı sen mi açtın falan diye?
"Ceylan!" Diye bir ses yükseldi banyodan.
"E-Efendim Dedektif?" Dedim çekinerek.
"Sen...İçeri mi girdin?"
"Kim? Ben mi? Yooo"
Bir anda banyonun kapısı açıldı ve altında beyaz bir havluyla karşıma dikildi. Elini kapının pervazına yaslayarak bana doğru eğildi. "İçeri mi girdin?"
"Evet. Ama görmedim bir şey gerçekten." Dedim Aceleyle.
"Görmedin öyle mi?" Şüpheyle dedi sanki ya.
"Kahvaltı! Yaptın mı?"
"Hayır." Dedi gülerek ardından da odasına girdi. Allah'ım Sabır Ya Rabbim, bu kulun rezillik üstüne rezillik çıkarıyor. Bende hızlıca banyoya girerek işlerimi hallettim ve çıktım. Mutfağa giderek bir şeyler hazırlamaya başladım bu sefer sadece salata yapmaya düşünmüyordum. Şöyle güzelce bir karnımızı doyuralım istiyordum. Yumurtaları kırıp tavaya attım, patatesleri dilimledim ve tavada kızartmaya başladım. Evin içine yayılan mis gibi kokular, içimdeki gerginliği biraz olsun azaltıyordu. Yemekleri hazırlarken dedektif yanıma geldi.
"Yardım edeyim mi?"
"Hayır gerek yok yani."
"Masayı açayım bari?"
"Tamam, Olur o." Çok fazla yüzüne bakmamaya çalışıyordum. O da bunu anlamıştır tüksek ihtimalle ama bir şey demedi ve masayı açtı.
Ardından yanıma geldi ve tabakları masaya taşımama yardım etti. Dedektifin yardım etmesiyle hızlı bir şekilde taşıma işini bitirip masaya geçmiştik ve oturmuştuk. Dedektifin yüzüne bakmadan yemeye başladım, başını hafifçe eğerek görüş açıma girdi. "Bir sorun mu var?" Dediğinde hafifçe gülümsüyordu çünkü sorunun ne olduğunu biliyordu. "Hayır yok ya ne olacak?" Dediğimde inanmadı ve konuştu. "Tamam abartma utanacak bir şey yok. Aslında görmediysen sıkıntı yok." Dedi ve güldü. Onun gülmesiyle biraz da olsa rahatladım ve bende kıkırdadım. Görmedim...
Yemeğimiz bittikten sonra karşılıklı olarak koltuklara oturmuştuk. Ben elimdeki kameramla görüntüleri düzenlerken dedektife baktım. Dedektifin gözleri bir yere dalmış sanki dünyadan kopmuş, burada değilmiş gibiydi. Düşünceli görünüyordu. "Dedektif?" ... "Demir?" Ses veya bir tepki vermemişti. Hafifçe koluna dokunduğum sırada derin bir nefes alarak kendine geldi ve bana döndü.
"Efendim"
"Dalgın görünüyorsun..."
"Yok bir şey." Derken bile bir şey olduğu o kadar belliydi ki.
"Anlat bana, Dinlerim." Bir süre sessizce bana baktıktan sonra sonunda yüzüne bir gülümseme kondurdu. "Madem bu kadar ısrar ediyorsun... Neden dedektif olduğumu bilmek ister misin?" Diye sorunca şaşırdım. Ama şaşkınlığımı bi kenara atarak hızla başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Haber: Cinayet Kasabası
Acciónünsüz bir gazeteci olan ve ününe ün katmak için her şeyi yapabilecek olan baş karakterimiz, arkadaşından aldığı bir telefon üzerine aceleyle onun kasabasına gider. Bu kasabaya gelme sebebi hem arkadaşını korumaktır hem de olayı araştırıp haber yapma...