3. Bölüm

225 27 26
                                    


Arkadaşlar dilenci değilim... ben okumicamda beni ünlü edermisiniz?... sizi unutmam, hepinize lahmacun ısmarlarım (gitti lahmacun fırını.) OY ve YORUM yaparsanız sevinirim 😈💀😎🙉
Bu bölümü dikkatli okuyun. Kızım psikolojik durumunu daha iyi anlayacağınız bir bölüm yazdım.

3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3. BÖLÜM
LANET OKUYAN GÖZLER

Bedenin yükünü ayaklar taşır. Ruhun yükünü yürekler.

Saatlerdir canım acıyordu.

İradesizliğim içimi kemiriyordu resmen! Kendimi hemen teslim etmiştim. Düşünmemiştim, daha doğrusu düşünememiştim. Halbuki söz vermiştim bir dahakine direneceğim diye. Olmamıştı, gene başaramamıştım. Yıllar önce bu illeti vücuduma almamak için dirensemde şimdi her bir hücrem son bir kez daha diye adeta yalvarıyordu.

Tuvalette, avucumun içine doldurduğum suyu yüzüme çarptım. Ellerimi lavabonun iki kenarına sabitleyip başımı kaldırarak aynaya baktım. Göz bebeklerim büyümüştü. Gözlerimin altı ise her zamanki gibi rengarenk ve şişti. Boynum hakkında konuşmak dahi istemiyordum.

Ben ölmüştüm. Bedenen belki hayattaydım ama ruhumun dayanacak gücü kalmamıştı. İstenmiyordum, kimse tarafından kabul görülmüyordum. Ağzımdan kan gelene kadar dövseler çıtım bile çıkmazdı. Sessizdim, sakindim, naziktim, bağımlıydım,ölmeyi hakeden piçin tekiydim belkide?

'Neden yaşıyorsun?' Diye bir soru yankılanıyordu kafamda. Ardından ölmeyi bile haketmediğimi hatırlıyordum. Aynaya bakarken bir anda ağlamaya başladım.

Neden ağlıyorsun? Dedim kendi kendime. Bulunduğum yer sıcaktı ama ben üşüyordum. Bu bedenin içi bir morgdu. Anılarımın,mutluluğumun ve en önemlisi çocukluğumun cansız bedenleri bulunuyordu. Belkide bu yüzden üşüyordum?

Ruhsal sancılar çekiyordum. Utanılacak bir vaziyetteydim. Titreyen sağ elimin parmak uçlarını yanağıma götürüp akmakta olan göz yaşımı yavaşça sildim.

Günlüğüm geldi bir anda aklıma. Zaten hep bu vakitlerde varlığına ihtiyaç duyuyordum ancak bir anda üzerime büyük bir hüzün çöktü. Cevdet'in evinde bırakmıştım. Yatağımın altına ittirdiğim gibi oracıkta kalmıştı.

Ağlamam biraz daha artarken bacaklarım beni taşıyamadığı için lavabodan destek alarak mermer zemine oturdum.

Ruhun taşıdığı yükü beden kaldıramazdı...

Doğduğumdan itibaren kaçma girişimlerim dışında Cevdet ve korumaları hariç kimse ile iletişime geçememiştim. Her zaman kendi kendimi eğitmiştim... Önemli nedenler olmadıkça dışarıya çıkmazdım. Yabancıydım böyle ortamlara.

Kötü davranmalarını istemiyordum. Acısınlar, acıdıkları için seviyormuş gibi yapsınlar ama kötü davranmasınlardı... 'Lütfen, lütfen dayanamıyorum, ölüyorum! Her geçen saniye çektiğim bu ızdırap kat kat daha fazla acı vermeye başlıyor' diye tanımadığım insanların ayaklarına yüzsüzce kapanasım geliyordu. Doktor bu derde deva olur muydu?

PALAVRA | GERÇEK AİLEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin