0,8

245 34 33
                                    

"Tatlı oldun sen he," İsmail beni süzdü, "Baya tatlı oldun hatta." Gülümseyerek komedinin üstündeki parfümü alıp sıktım.

"Oldum dimi ya?" Hızlıca başını salladı, "Tabii ki oldun oğlum, ben olsam düşünmeden verirdim." Göz devirip kafasına vurdum.

Aynaya döndüm. Altımdaki siyah kot pantolon, üstündeki bej rengi kapşonlu sweatimle cidden tatlı durduğumu fark ettim. Bu büyük ihtimalle sweetin üstündeki çizgi film karakteri sayesindeydi.

"Saati de Altaydan dızladım." Cebinden uzattığı saati taktım, "Sen nasıl bir kralsın ya." Omuzundaki olmayan saçlarını savurdu, "Mükemmelim tabii ki."

Yan bir bakış attım ona. O da bana öpücük attı. Deliydi bu. Zır deliydi baya.

Gülerek iki yana salladım kafamı. Hızlıca kendimi kontrol ettim son kez. Saçlarımı biraz daha geriye attığımda hazır olduğuma emin oldum.

"Kanka ceketini unutma," Yatağın üstündeki ceketi dikkatlice alıp bana verdi, "Dikkat et bir yeri çizilmesin." Ben giyerken de dikkatle beni izledi. Benden çok ceketimi düşünmesi apayrı olaydı.

Kenanla kararlaştırdığımız buluşma günü gelip çatmıştı. Aslında sadece uçurumda oturup bir şeyler içecektik ama İsmail'in bunu duymasıyla fırlaması bir olmuştu. Heyecandan yerinde duramamıştı tüm gün. Neden bu kadar heyecan yaptığını bence o da bilmiyordu.

"Kenan aramış mı baksana," Kafasını sallayıp şarjdaki telefonuma baktı, "Aramamış daha," Alayla bana baktı, "Daha zamanın var yani." Normalde otobüsle gidecektim ama Kenan triplere girmiş motosikletiyle beni alacağını söylemişti.

Bunu duyan İsmail'i ise ayıltmak baya bir zaman aldığını söylememe gerek yoktu.

"Altay'a hala anlatmak istiyor musun?" Duraksadım. O gün Altay eve geç gelmişti ve o gelene kadar ben kararımdan pişman olup eve gitmiştim bile, yani Altay'a anlatma planım bir süre daha ertelenmişti.

"Bilmiyorum," Sıkıntıyla omuzlarım düştü, "Sanırım korkuyorum o da biliyor diye." Bunca yıl kaçtığım sırlar bir bir önüme seriliyordu gerçekten.

"Keremle nasılsınız?" İsmail'e eve geldiğim gibi olanları anlatmıştım, "İşin aslı ona kızgın değilim. Ama keşke bana çok önceden bunu söyleseydi İsmail," Ona baktım üzüntüyle, "Gelip çok önceden anlatmasını isterdim. Şu sıralarda ondan kaçıyorum zaten." Duraksadım, "Gerçi evdeki çoğu kişiden kaçıyorum." Kerem, Altay ve Ferdi'den olabildiğince uzak kalıyordum. Kurunun yanında yanan yaş olarak Alioski ve Emre de arada kaynıyordu bu ekibe.

"Ağlasınlar," Yatağa yattı, "Onlar yerine beni tercih ettin."

Göz devirdim gülerek, "Beni zorda bıraktığın için anlattım." Omuz silkti o da, "Anlattın mı anlattın, bitti."

Telefonumun şarjının dolduğunu görünce cebime attım, etrafta cüzdanı da ararken, "Kanka bunu mu arıyorsun?" Cebinden cüzdanı çıkartınca ona baktım, "Mesleki deformasyon."

Cüzdanı da telefonla birlikte cebe attığımda tamamen hazırdım.

İsmail oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldi, "Gel bu mükemmelliği diğerleri de görsün." Daha ben konuşmadan kapıyı açıp içeri girdi. Arkadan bağrışları gelirken gülümsedim.

Benim onlardan uzak durmamı istemiyordu. Yalnız kalmamı istemiyordu. İsmail, çok güzel bir arkadaştı.

Bende peşinden salona girdim.

Yine tüm ekip bizim evdeydi, biri hariç. Büyük ihtimalle yurda girmelerinin saati geçtiğini söyleyen Emre ve Alioski burada kalacaktı. Ferdi ise herkes uyuduktan sonra kendi evine gidecekti. Hep öyle yaparlardı. Daha doğrusu burada olsaydı öyle yapardı.

•Bir Beyaz Orkide• Arda×FerdiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin