1,0

258 34 11
                                    

2 Yıl Önce
(Arda'nın deyimiyle olayların başladığı zaman)

Kremlediğim İsmail beklemeden koşa koşa Barış'ın yanına gitti, "Barış hadi suya girelim." Kolu çekiştirilen Barış gülerek onaylıyor onu.

"Barış hala haberdar değil, değil mi?" Kerem'in sorusuna kafamı iki yana salladım, "Hayır hala haberdar değil." Burukça kahkaha atan İsmail'e baktım, "İçinden seviyor Barış'ı."

Yanda güneşlenme bahanesiyle yatan Emre kalkıp diğerlerinin mesafesini kontrol ettikten sonra bize dönüyor, "Kendi kendini yiyor İsmail." Kerem'e baktı, "Senin gibi. Gerçi sen aşık olduğunu kabul etmiyorsun."

Kerem kıskançlıkla kollarını birbirine bağladı, "Adam beni kardeşi gibi görüyor. Nasıl hoşlanayım ondan?" Kesinlikle hoşlanıyor.

Emreyle birbirimize imayla baktık.

"Altay eğer etleri yakarsan seni boğarım," Miha'nın cırlamasıyla o tarafa baktım. Altay, herkesin aç olabileceğini söyleyip mangal yapmaya başlamıştı bile. Yanda duran Miha ve oturup onunla dalga geçen Erenay'ın ona yardımcı olmadığı uzaktan bile belliydi.

"Senin oda arkadaşı belli oldu mu?" Kerem'in sorusuyla Emre'ye döndüm, "Evet maalesef," Yüzünü buruşturdu, "Odada tek kalma devri bitti," Kerem'in elindeki güneş kremini görür görmez önüne kuruluyorum.

Üstümdeki tişörtü çıkarırken Emre'ye sordum, "Kimmiş peki?" Omuz silkti, "Alioski diye birisi, yabancı sanırım."

Kerem güneş kremini bana sürerken cevapladı onu, "Fazla muhatap olmazsın olur biter." Emre kafasını salladı.

Bir süre daha denize baktık sonra Kerem'in önünde kalktım. Denize girmeye gelmiştik buraya sonuçta.

"Denize giriyor musunuz?" Sorduğum soruyu ikisi de reddetti, "Yemek yiyip gelirim ben." Emre de güneşleneceğini söyledi.

Kafamı sallayıp suya yürüdüm. Etraga bizimkilere baktım. Barışla İsmail, kumdan kale yaparken Altay mangal yapıyordu. Üniversitenin ilk senesinde zorlandığımız için geldiğimiz tatilde hepimiz ayrı kafadaydık resmen.

"Arda bekle bende geliyorum," Erenay'ın bağırmasıyla duraksayıp ona baktım. Aceleyle üstündeki tişörtü çıkartıyordu.

"Hadi gel, bekliyorum." Ayağımı suya sokup gelmesini bekledim. Su soğuk değildi ama kesinlikle sıcakta değildi. Tam kıvamındaydı. Şimdi gir, iki saat denizden çıkma.

Erenay koşa koşa denize girdi, "Çok sıcak." Terliksiz kuma basmıştı salak.

Kahkaha attım, "Tabi sıcak olur kum bu, toprak değil." Yüzünü buruşturup beni taklit etti. Ona doğru dil çıkardım. O da sırıtıp beni bir anda denize çekti.

"ERENAY," Bağırışımla tüm gözlerin üstüme döndüğünü hissediyordum. Yanımdaki adam ise saçımı karıştırdı, "Benimle uğraşmayacaktın."

Çocuk gibiydi, tam bir çocuk.

Onu görmezden gelip derinlere doğru yüzmeye başladım, o da beni takip etti.

"Güneş tam tepede güneş kremi sürdün değil mi?" Endişeyle ona bakmam hoşuna gitmiş gibiydi, "Tabii ki sürdüm bal küpü, ben güneş kremsiz Ankarada bile gezmem."

Ondan hızla uzaklaştım, "İyi bari onu akıl edebilmişsin." Kendimi korumak için ilk uzaklaşıp öyle laf söylemek tam benim işimdi.

"Süt tenli olan sensin ben değilim, bence sen benden önce kendini düşün." Tenime baktım. Gerçekten bembeyazdım, yanarsam aşırı acırdı. 

"Beni bu kadar düşünme bence," Derine girdim suya alışmak için.

"Düşünülmeyecek birisi değilsin." Duraksadım. Suyun içinde hareket eden ellerim bile durdu. Ona baktım ama o benim önümde olduğu için ona baktığımı görmedi.

Erenay, her zaman böyle iltifat ederdi. Ama bu sefer niye farklı gibiydi? Ya da ben niye farklı yorumlamak istiyordum bunu?

Erenay'a gizlice beslediğim, hoşlantı yeryüzüne çıkmak üzereydi.

Boğazımı temizleyip normal bir şekilde yüzmeye devam ettim. Bir süre sonra da ikimiz belli bir yerde durup gökyüzünü izledik.

Aklımda bir dolu düşünce vardı ama en çokta merak ettiğim bir şey vardı. Uzun zamandır çekindiğim soruyu sormak istedim o an, orada.

"Erenay," Seslenmemle bana baktı, "Sen niye ilk ismini kullanmıyorsun?" İlk tanıştığımızda kendini Ferdi diye tanıtmıştı Erenay. Ama bir anda ilk ismini bırakıp ikinci ismini kullanmaya başlamıştı. Fakat benim haricimde diğerleri ona Ferdi diye seslendirdi.

"Çünkü sen ikinci ismimi kullanıyorsun." Ona baktım. O da bana baktı. Gülümsedi, "Bakma öyle, sırf sen seviyorsun diye nefret ettiğim ikinci ismimi kullanmaya başladım."

"Peki sen niye bana bal küpü diye sesleniyorsun?"

Tatlı tatlı gülümsedi, "Bende sana diğerleri gibi seslenmek istemiyorum çünkü."

İçimdeki cesaretle bende itiraf ettim, "Hep bal küpü diye seslen o zaman, diğerleri gibi olma."

O daha cevap veremeden kıyıdan bildiğin anıran Kerem'i duydum, "Ulan Allah'ın belaları çabuk gelin, yemek zamanı."

İsmail de bağırdı, "Koşun bir tanem rızzık zamanı."

Erenay yanımdan hareketlendi, "Hadi yavaş yavaş çıkalım." Önden gitti.

Erenay'ın bu tavırları içimdeki hoşlantıyı arttırdı, arttırdı en sonunda benden geriye hiçbir şey kalmadı.

--


•Bir Beyaz Orkide• Arda×FerdiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin