1.2

4.1K 335 274
                                    

Yaklaşık yarım saat önce bir bölüm daha attım, onu okumadan buraya geçmeyin!!🖤

"Hayır. Karnıyarık istemiyorum."

"Ne demek istemiyorum?" derken elimi Ercüment'in alnına tutarken ateşini ölçmeye çalıştım.

"İyi misin ablacım sen, kafanı bir yere falan mı çarptın?"

"Ya abla bi' sal." İki elimi tutup ittirirken geriye doğru çekildi.

"Arkadaşlarım... Magazin haberlerini görmüşler. Ben de Barış abiyle çok iyi anlaştığımızı falan söyledim. Onlar da bana ancak halısaha maçınına çağırırsam inanacaklarını söylediler... Bu akşam."

Sabır dilenircesine elimi saçlarımın arasından geçirdim.

"Ercüment, sen Fenerbahçeli değil misin güzel kardeşim benim? Niye Galatasaray'ın topçusuyla hava atıyorsun arkadaşlarına!"

"Ya abla! Ben anlamam valla bak arar babamı anlatırım her şeyi."

Ben öfke dolu gözlerle Ercüment'e bakarken Barış bizim karşılıklı atışmamıza muhtemelen daha fazla dayanamadığı için araya girdi.

"Tamam gelirim ben sıkıntı yok... Ama şimdi gitsem iyi olur."

Elindeki telefonun kilidini açıp gelen bildirimleri okurken yüzünün düşüşünü izledim. Dünkü kriz için hesap vermesi gereken birileri vardı anlaşılan.

"Adresi mesaj atarsın artık instagram engelini kaldırıp." Ben sesindeki gönderme dolu imâya göz devirirken o kapıya doğru yöneldi.

"Ha Yağmur! Kapının vidasını sıkılaştırmayı da unutma."

"Futbolu bırakıp komedyen olsana sen ya!"

•••

Hava nihayetinde karardığında Ercüment ile evin bir sokak ötesindeki parka geçmiştik. Ercüment daha Barış'ı beklemeden arkadaşlarıyla sahaya geçip top oynarken gözlerim telefon rehberimden Barış'ı aradı. Numarasını bulup çaldırdığımda ikinci çalışta açıldı telefonum.

"Rehberime kendini Yağmurum diye mi kaydettin gerçekten?"

Gülmemek için kendimi zor tutarken bunu yeni fark ediyor oluşuna aslında şaşırmamam gerekirdi.

"E adını koyalım dedim artık."

"Yani gerçekten... telefon başında bu kadar cüretkâr olan bir kız yüz yüze geldiğimizde ne oluyor da adetâ dünyanın en masum, en çekingen insanına dönüşüyor anlamakta güçlük çekiyorum."

Serzenişine cevap yetiştirmek yerine konuyu değiştirmek adına söze girdim.

"Neyse naptın geliyor musun?"

"Pek bir şey yaptığım söylenemez... Okan hocanın hazırladığı şanlı azar törenine katılmak dışında. Kerem ile de konuşamadım henüz."

"Anladım." Bir kez daha dudaklarımı araladım.

"İstersen gelmeyebilirsin. Zor durumda bırakmak istemem. Ercüment'i kandıracak bir şeyler bulurum sanırım."

Bu söylediğime kendim bile inanmamıştım aslında. Bakışlarım sahada arkadaşlarıyla topun peşinden koşturan Ercüment'e kaydı. Barış'ı getiremezsem babama kesin söylerdi. Böylece önce Barış'ın helvasını yerdik. Sonra da onlar benim helvamı yerdi.

"Gelirim gelirim. Burada şu anlık yapacağım bir şey yok zaten. Üç maç cezam var. Üstelik takım arkadaşıma vurduğum için akıbetim pek iyi değil. Takımın gözüne gözükmek istemiyorum bu süreçte."

Onun için gerçekten üzülüyordum. Ayrıyeten bunun suçunu benim omuzlarıma yüklediğinden beri de ister istemez vicdan azabı çekiyordum.

"Ercüment ve tayfası keyfini yerine getirmekte yardımcı olabilir." Hafifçe kıkırdadığımda onun da belli belirsiz gülüşünü duymak beni rahatlatmıştı.

"Bekliyorum o hâlde."

"Geleceğim o hâlde." Beni taklit ettiğinde görmeyeceğini bile bile gülümsedim.

•••

Sezen Aksu - Şanıma İnanma.

"Hayır kanka! Barış abi benim takımımda olacak bana ne!"

"Ercüment sen zaten Fenerbahçeli değil misin? Ne yapacaksın Barış abiyi? Bırak bizim takımda olsun işte."

Ercüment ve adının Kaan olduğunu öğrendiğim arkadaşı Barış'ı paylaşamama tartışmasına tutulmuşken ben de dün gece Barış'tan gizli aldığım Kerem'in telefon numarasıyla bakışıyordum ekranımda.

Barış ilk geldiği anda çocuklar Ercüment'in salladığını varsaydıkları için büyük bir şok geçirip hepsi Barış'ın üstüne atlamıştı. Tuttukları takım fark etmeksizin onun sebep olduğu bu heyecan ve sevgi seline hem şaşkınlık hem de gururla ortak olmuştum. Barış hiçbir çocuğu geri çevirmemiş formalarını imzalamış, tek tek fotoğraf çekilmişti. Onun bu merhametli yanıysa beni daha da çok etkilemişti.

Kerem'i Barış sahada çocuklarla ilgilenirken aramıştım. Başta numarayı tanımadığı için açmamıştı. Ardından mesaj atmak zorunda kalmıştım. Barış'la ilgili çok önemli bir şey olduğuna dair bir şeyler zırvaladıktan sonra benim aramama gerek kalmadan o aramıştı. Barış'ın yaptığına rağmen onu önemsemesi Barış'a daha da kızmama neden olmuştu.

Aramayı ilk açtığında akşam yaşananların kısmen sorumlusunun ben olduğumu açıklayarak onu buraya davet etmiştim. İkna edilmesi oldukça zordu ama olayların aslını dinlediğinde bir şekilde bunu başarmıştım. Şimdiyse beklentiyle o gelmeden maçın başlamaması için dua ediyordum.

Ercüment çirkeflik yapıp Barış'ı arkadaşlarına kaptırmadığı için zaferle havaya zıpladığında maçın başlayacağını anladım. Gözlerim sahanın girişine kaydığında Kerem'i gördüm. Çocuklardan biri daha onu fark ettiğinde sevinçle bağırdı.

"Aaa Kerem abi!" Barış, arkadaşının adını duyduğu gibi arkasını döndüğünde Kerem'i gördü. Kimin başının altından çıktığını anlaması çok kısa sürmüştü ki bakışları anında saha dışında olan bana kaydı.

Kızmıyordu. Bakışlarının altında gizli bir şaşkınlık ve sevinç vardı.

"Oğlum burası şampiyonlar ligi oldu lan." Sahadaki başka bir çocuğun kurduğu cümle ortamdaki herkesi gülümsetmeyi başarırken Barış çekingenlik içinde Kerem'e doğru döndü.

"Kardeşim..."

Kerem, Barış'ın üzerindeki mahçupluğu hissedip içtenlikle gülümsediğinde Barış da rahat bir nefes aldı ve birbirlerine doğru ilerleyip sarıldılar. Açıkçası ben bile bu kadar hızlı bir barışma beklemiyordum.

"Durum eşitlensin o zaman, Kerem abi de bizim takımda olsun!"

"Bana uyar," diye onayladı Kerem başka bir çocuğun sunduğu öneriye karşı ayağına gelen topu sektirirken. "Hem şu süt çocuğunun da boyunun ölçüsünü alırım."

Barış kendisine yapılan meydan okumaya karşı tek kaşını kaldırıp gülerken "Öyle mi?" diye mırıldanıp Kerem'in ayağındaki topu ani bir hareketle aldı.

"Ama o zaman siz bir kişi fazla oluyorsunuz!" diye söylendi Ercüment'in başka bir takım arkadaşı.

O anlık gazla kendimi ortaya attım.

"Ben de oynayabilirim!"

Barış şaşkın bir ifade ile bana bakarken Kerem'in ayağından aldığı topu Ercüment'e pas atıp yanıma doğru yaklaştı. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken arkama geçip kulağıma doğru eğilirken fısıldadı.

"Daha ofsaytı bilmeyen bir takım arkadaşı isteyeceklerini sanmıyorum."

Bedenimi arkamdaki bedene döndürmek yerine yüzümü ona doğru çevirdiğimde göz göze gelmiştik. Aynı ses tonu ve cilveyi kullanarak daha kısık bir sesle fısıldadım.

"Niye öyle diyorsun, belki bu sefer uygulamalı anlatırsın?"

25 kilo patlıcan | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin