"Uzat bari şu kumandayı da kapatayım artık."
Beraber izlediğimiz üçüncü korku filmini de en sonunda tamamlamış ve günü doğurmayı başarmıştık. Üst üste bilinçaltıma yerleşen dehşet verici sahneler yüzünden artık hangisine korkacağımı şaşırmış ve belirli bir süre sonra da korku hissine bağışıklık kazanmıştım.
"Barış?"
Tüm seslenmelerime rağmen bir dönüt alamadığım, başının omzuma ne ara düştüğünü dahi fark edemediğim gözleri kapalı mışıl mışıl uyuyan Barış'a baktım. Bir insan korku filmi izlerken nasıl uyuyakalabilirdi? Gerçi benimle birlikte sabahlamak için kendini bu kadar zorlarsa olacağı da buydu.
Televizyonu kapatmak için sehpanın üzerindeki kumandaya uzanmaya çalışırken bir yandan da omzumdaki başı hareket ettirmemek için ayrıca efor sarf ediyordum. Ancak ne kadar çabalarsam çabalayayım elim kumandaya yetişmiyordu. Bakışlarımı tekrardan Barış'a çevirdiğimde istemsizce gülümsedim. Bu kadar sevimli bir şeyi uyandırmaya asla kıyamazdım. Başını omzumdan yavaşça kaydırıp avcuma yerleştirdiğimde sehpaya doğru tekrar uzandım ve en sonunda kumandaya ulaşabildim. Büyük bir zafer kazanmışcasına sevinçle ellerimi çırparken Barış'ın başını boşluğa düşürüp uyandırma ihtimalimi kestirememiştim tabii.
"Yağmur..?"
Onun uykulu ve oldukça yorgun sesini işittiğimde kendi salaklığıma kızarken sinirle elimi alnıma vurdum. Evet, yaklaşık 24 saattir uykusuz olabilirdim ancak bu kadar alıklığın mantıklı hiçbir açıklaması yoktu.
"Özür dilerim uyandırdım..."
Kızarmış gözlerini birkaç saniye ovaladıktan sonra muhtemelen tutulmuş boynuna elini attı. O yüzünü buruştururken göz göze geldiğimizde bu hâline gerçekten acımıştım, bunu kendine yapmak zorunda değildi.
"Ne demek özür dilerim? Kaç saat uyudum Yağmur! Neden uyandırmadın beni? Sen uyudun mu peki..?"
Nefes dahi almadan arka arkaya sıraladığı soru cümleleri karşısında ben bile soluklanma ihtiyacı hissetmiştim. "Bir sakin mi olsan acaba? En son seni uyanık gördüğümde başrol kızı odasındaki cinler testereyle kovalıyordu..." Kumandayı tekrar elime alıp sahnelere süresiyle birlikte kısa bir göz gezdirdim. "...Yani en fazla yarım saat falan dinlenmişsin."
Derin bir nefes aldı. Gerçekten bitkin gözüküyordu ve muhtemelen ben de ondan farksızdım.
"Git ve uyu biraz Barış. Bu zamana kadar işin şakasındaydık ama farkındayım ben de herhalde durumun ciddiyetinin. Yani uyumam merak etme." diyerek onu ikna etmeye çalıştım. Eğer biraz olsun dinlenmezse başımdaki sızıdan değil onun bu hâline acırken vicdan azabından ölüp gidecektim.
"Uyumaz mısın, uyuyamaz mısın acaba?" diye bir soru yöneltti gülüşünü gizlemeye çalışarak.
Anlamaz gözlerle ona baktığımda cümlesini biraz daha açtı. "Yani uyumama sebebin bilinçli bir birey olman mı yoksa izlediğimiz şeylerinden korkusundan mı bunu sorguluyorum."
"Bilinç olmam," diye hızlı ve keskin bir cevap verdim. "Hiç korkmamıştım ki zaten." Evet baya bir tırsmıştım ama sonuçta insanlık hâliydi ve bunu kabullenmem gerekmiyordu. Kuyruğumu asla yere indiremezdim.
"Hıhım, ikinci film için ara verdiğimizde tuvalete giderken de beni peşinden zorla sürüklemedin zaten Yağmur. Kapında beklememi de istememiştin hatta..." Kahkahası her ne kadar dışarı vurmasa da ses tonundan bal gibi akıyordu.
"Bir yerlerde düşüp bayılmayayım diyeydi onlar." diye kendimi savunmaya çalıştım çaresizce.
"Anladım. Peki tuvaletten dönerken tüm ışıkları açıp odaya geçene kadar da kapattırmamazlık yapman neydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25 kilo patlıcan | barış alper yılmaz
Hayran Kurgunasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaşında hissettirsin diye yazdığım fic | 10.07.24 - 27.07.24 #futbol | 1 ✓ 16.09.24 #instagram | 1 ✓ 14...