"Bu kapı niye kilitli!"
Uykulu gözlerimi kapı zorlama sesi ile güçlükle aralarken kendi kendime mırıldandım. "Noluyor ya?"
Yatağımdan kapıyı açmak için doğrulmaya yeltendiğimde hareket etmemi engelleyen kolların sahibine çevirdim bakışlarımı.
Dün gece tamamen aklımdan çıkmışken karşılaştığım yüzle hızlanan kalp atışlarım, yaşanan her şey film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyorken durma noktasına gelmişti. Uyumadan önce kendime verdiğim sözü, Barış'ı erkenden evden kovmayı, unutmuştum.
"Yağmur! Kızım sana sesleniyoruz baksana bi!"
Ne yapacağımı bilemez hâlde Barış'ın kolları arasında çırpınırken ben onu itmeye çalıştıkça o daha da sıkı sarıyordu sanki bedenimi.
"Barış, Barış uyan..."
Fısıltıyla adını her seslenişimde anlamsızca bir şeyler homurdanıyor ve uyumaya devam ediyordu.
Daha fazla dayanamayıp yanağına hafifçe vurdum. Yüzünü buruşturup gözlerini yavaşça aralarken belirli bir süre neler olup bittiğini kavramaya çalıştı. Parmağımla 'sessiz ol' işareti yapıp kapıya doğru seslendim.
"Efendim baba?"
"Kızım niye kilitledin kapını?"
"Neyi kilitlemişim?"
"Kapıyı!"
"He kapı... Dün kapatamadım kapıyı baba ya, vidası gevşemiş galiba. Biliyorsun huyum bu benim kapı kapalı yatıyorum hep. Kitledim o yüzden."
"E aç artık ama kahvaltı hazır. Sesleniyoruz sesleniyoruz duymuyorsun, başına bir şey geldi sandık."
Gelmediğini sanman çok tatlı baba.
"Tamam siz geçin içeri geliyorum ben!"
Adım sesleri kapımın önünden uzaklaşırken yatakta oturur pozisyona geçen Barış'a döndüm endişeyle.
"Ne yapacağız şimdi?"
"Yani Yağmur bi liseli ergenlere dönmediğim kalmıştı bu yaştan sonra, gerçekten çok teşekkür ederim!"
Yanımdaki yastığı alıp üzerine doğru fırlattığımda şu durumda bile bir yolunu bulup fısıldaya fısıldaya tartışmayı başardığımıza inanamıyordum.
"Bu hâlde olmamızın tek sebebi sensin biliyorsun di mi?!"
Aramızdaki yastığı çekip üzerime doğru dizlerinin üzerinde ilerlerken sitemle konuştu.
"Eğer beni engellemeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı!"
"Sen seni her engelleyen kızın kapısına mı dayanıyorsun!"
"Sen... Sadece sana özel olmasını mı isterdin?"
Yüzünde sinsi bir sırıtış belirdiğinde bu flörtöz tavrının dikkatimi dağıtıp laf dalaşında yenilmem için bir tuzak olduğunun farkındaydım. Ama elimde değildi, kanıyordum işte. İstemsizce gözlerimi kaçırıp iki adım gerilediğimde haklı bir gururla gülüşü genişledi.
"Sus ve seni buradan nasıl çıkaracağımıza odaklan."
Çaresizce etrafıma bakınırken senelerdir kaldığım odada daha önce fark etmediğim bir çıkış yolu bulmayı umdum. En sonunda gözlerim pencereye çarptığında eğilip aşağı doğru sarktım. Tedirgin bir şekilde tekrardan Barış'a döndüğümde tek kaşım kendiliğinden havalanmıştı.
"Ne, ne var?"
Aklımdan geçenleri anladığında yok artık dercesine bir bakış attı.
"3. kattayız Yağmur delirdin mi?"
"Bence bu evden en az hasarla ancak bu şekilde ayrılırsın."
Aşırı doz çaresizlikten çarşafları birbirine bağlayıp Barış'ı aşağıya sallandırma fikri bile oldukça cazip geliyordu şu an.
Elini gergin bir şekilde kıvırcık saçlarının arasından geçirdiğinde istemsizce yutkundum.
Sarı saçlar...
Uhud savaşı...
Tepedeki okçular...
Saçları unut...
Mekkeli müşrikler...
Kıvırcıkları unut.."Yağmur!"
Babamın sesi beni kendi gerçekliğime döndürürken hızlıca yerimden fırlayıp o daha ne olduğunu anlayamadan Barış'ı kapının arkasına ittirdim. Hâlâ kilidi açmamış oluşum babamı şüpheye düşürürdü. Hızlıca delikteki anahtarı çevirip kapıyı sadece benim gözükebileceğim şekilde araladıktan sonra konuştum.
"Efendim baba?"
"Bir arkadaş aradı iş yerinden, Yağız'la çıkmamız gerekiyor bizim. Kahvaltıyı Ercüment ile yaparsınız artık. Biz de yolda bir şeyler atıştırırız."
Söylediklerini çok fazla sorgulamadan başımla onaylarken içimdeki mutluluğu gizlemeye çalışarak babamın yanımdan uzaklaşını izledim. O uzaklaşır uzaklaşmaz ardından kapıyı tekrar kilitledim ve arkama yaslanıp rahat bir nefes aldım.
"Allah'ım bu iyiliğini unutmayacağım."
"Yağız kim?"
Barış'ın tüm ciddiyetiyle sorduğu soruya karşı ona tekrar döndüğümde sitem dolu bir ses tonuyla cevap verdim. Sanki şu an tek derdimiz Yağız'ın kim olduğuydu.
"İkizim."
"Senin adın Yağmur, ikizinin adı Yağız. Kardeşininki de Ercüment öyle mi? Gerçekten neydi bu çocuğun günahı?"
"Of Barış bunu mu tartışalım şimdi burada!"
Dış kapının çarpma sesini duyduğumuzda Barış'ın eli hızlıca kapının anahtarına giderken onu durdurdum.
"Ya bir bekle, Ercüment'i napacağız onu düşünelim."
"Yağmur 13 yaşında çocuğun nesini düşüneceğiz, alırız iki patlıcan kapatırız ağzını."
Söyledikleri mantıklı gelse de Ercüment ile karşılaşmamayı dileyerek kapıyı açtım. Önde ben arkada Barış sağı solu kolaçan ederek ilerlemeye başladık.
"Aa, bakkalın çırağı."
Korkuyla yerimden sıçrarken baş parmağımla damağımı kaldırıp kardeşime doğru döndüm.
"Ercüment!"
Ben suç üstü yakalanmış olmanın haklı korkusunu ve üzüntüsünü yaşıyorken Barış anlamaz gözlerle bana baktı.
"Ben miyim bakkalın çırağı?"
❀
Bir tık kısa ancak geçiş bölünü gibi bir şey oldu. Yarım saate diğer bölümü de atacağım merak etmeyinn.🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
25 kilo patlıcan | barış alper yılmaz
Fanficnasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaşında hissettirsin diye yazdığım fic | 10.07.24 - 27.07.24 #futbol | 1 ✓ 16.09.24 #instagram | 1 ✓ 14...