"Kiraz, bana bakar mısın lütfen?" Bediz çenemden tutup yüzümü kendine çevirirken hâlâ hıçkırarak ağlıyordum. Kendimi durdurmam mümkün değilmiş gibi geliyordu. "Kendini bırakma, Halit Bey iyi olacak." Onu onaylamak, ona inanmak istedim ama gücüm ona bile yetmiyordu. Haberi aldığında her şeyi bırakıp yanıma geldiği için minnettardım ancak ona teşekkür dâhi edemiyordum.
"Aynen öyle," dedi yanımda oturup sırtımı sıvazlayan Yazgı. İkisine de cevap vermek istesem de ağzımı dahi oynatamıyordum. O kadar yorgun, o kadar hâlsiz hissediyordum ki açıklamam mümkün değildi.
Yazgı yanımda oturmuş bana sarılırken Bediz de diğer yanımda oturmuş elimi tutuyordu. Dakikalarca aynı şekilde öylece durup yeri izlerken ameliyathanenin kapısının açılma sesiyle yerimden sıçradım. Çıkan doktor ve arkasından gelen iki hemşireye baktım ümitsizce.
"Halit Özyurt'un yakını siz misiniz?" dedi doktor ilk ayağa kalkan ben olduğum için.
"Evet benim," dedim. Sesim yine titrediği için doğru düzgün duyulmuyordu. Sağ elimi kalbime götürerek doktorun sözlerini beklemeye başladım.
"Kaza sırasında Halit Bey'in kafatası çarpma sonucu ciddi bir darbe almış. İç kanama da buna eklendiği için durumu geldiği zamanki gibi hâlâ kritik maalesef. Ameliyatı iyi geçti fakat ne olacağını bilemiyoruz. Bir süre gözlemleyeceğiz. Birazdan hasta yoğun bakıma aktarılmış olur."
Bediz arkama geçmiş düşmemem için omuzlarımdan bana destek oluyordu. Kafamı sallayarak doktoru onayladığım sırada doktor yanımızdan geçerek gitti. Bacaklarım iyice titremeye başladığında Bediz beni tutarak hemen kenara çekip sandalyeye oturttu.
"O iyi olacak. Bak doktoru da dedi ameliyatı iyi geçmiş."
"Ama durumu hâlâ kritikmiş."
İkisi de hiçbir şey diyemedi. Birkaç saniye sonra Levent abinin odasına gitmek için ayaklandım. Nasıl olsa dedemi görmeme izin vermeyeceklerdi ve ben de dedemi belki çıkartırlar ümidi ile Levent abinin odasından buraya gelmiş bekliyordum.
"Nereye gidiyorsun?" diye soran Yazgı'ya, "Levent abinin odasına gitmek istiyorum," dedim. Kafasını sallayarak beni onayladı ve hemen koluma girdi. Bediz de arkamızdan gelirken koridorun sonundaki asansöre doğru ilerledik. Asansöre binerken de inip Levent'in odasına girdiğimizde de kafam hiç yerinde değildi.
"Geç şöyle otur bakalım," dedi Bediz odanın hemen köşesindeki koltuğu işaret ederek. Yavaşça ilerleyerek koltuğa oturdum. Gözlerim Levent abiye döndüğünde yeniden buğulandı. Bacağı kırılmıştı. O yüzden alçıya almış ve hafif havaya kaldırmışlardı. Kollarında ve yüzünde ufak kesikler ve morluklar vardı ancak onun haricinde çok şükür iyi görünüyordu. Doktorlar şokun etkisiyle bayılmış olduğunu söylemişlerdi ancak geldiğinden beri –yaklaşık iki saattir- uyanmamıştı.
Ayşe ablayı arayıp söylemek ya da biraz daha beklemek arasındaydım. Söylersem çok telaşlanacaktı ve Levent abinin sesini duymak isteyecekti ancak Levent abi uyanık olmadığı için panikleyip yanlış düşüncelere kapılabilirdi. Hele bir de yanında Sarp varken onu iyice panikletemezdim. Levent abinin yanı başındaki telefon çaldığında gözlerim o tarafa kaydı Ayşe arıyordu.
"Ayşe'm yazıyor, eşi değil mi?" dedi Yazgı. Başımı sallayarak onu onayladım. "Açsak mı ki?"
"Açıp ne diyeceğiz ki? Kadıncağız küçük çocuğuna bakıyor, telefonu açıp eşin kaza geçirdi dersek çok panik olur. Üç yıl önce Levent abinin geçirdiği ufacık kazada bile mahvolmuştu." Bahsettiğim kaza Levent'in boksör olarak maçlara çıkmayı ve öğrencileriyle dövüşmeyi bırakmasına neden olan o kazaydı. Çok ciddi değildi, hatta isteseydi maçları bırakmasına da gerek kalmayacaktı ancak eşini ve o sıralar çok daha küçük olan çocuğunu düşünerek dövüşmeyi tamamen bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam Ringi
Teen FictionBen Kiraz Özyurt. Türkiye'de yaşayan sayılı kadın boksörden biriyim. Yaklaşık on iki yıldır hız kesmeden devam eden bu boks maceramda sayısız şey yaşadım. Fakat hiçbiri uzun zaman boyu hazırlandığım uluslararası bir maçtan önce yaşadığım olaylardan...